Yüce Allah, “İnsanlar, ...(sadece) "İman ettik"
diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebut Suresi, 2)
buyurur ve kullarına dünya hayatındaki imtihanı haber verir. Allah insanlardan
gerçek ve samimi bir iman ister. Bu ise kişinin yalnızca "ben inanıyorum"
demesiyle elde edilemez. Allah’a gerçek anlamda iman ettiğini söyleyen insan,
şeytanın saptırmaya yönelik tüm çabalarına rağmen doğru yoldan dönmeyeceğini,
nefsinin bencil tutkularını Allah’ın hoşnutluğundan önde tutmayacağını da
kanıtlamalıdır. Bunu ise karşılaştığı olaylar karşısında gösterdiği tepkilerle
ortaya koyacaktır. Allah, “işittim, iman ettim” diyerek dini yaşamayı kabul eden
insanın karşısına sabır gerektiren birtakım zorluklar çıkaracak, sergilediği
davranışlarla da onu imtihan edecektir.
İmanın kuvveti oranında, insanın
samimiyetle dini yaşaması da kolaylaşır. Ancak imanı zayıf kişinin aklı da zayıf
olur. Olaylara hatalı bir bakış açısına sahiptir; çok çabuk öfkelenebilir, çabuk
üzülebilir, korkuya, ümitsizliğe kapılabilir, gelecekle ilgili ümitsiz
konuşmalar yapabilir.
Ancak, imanı güçlü olan insanın bütün yaşamında
mükemmellik vardır; düşünceleri, davranışları, kararları makuldur. Bu nedenle en
önemli şey güçlü bir imandır. Güçlü bir Allah korkusu, güçlü bir Allah sevgisi
yaşandığında dünya insana adeta cennet gibi gelir.
Birçok güçlük ve
imtihan yaşamış da olsa, insan gerçek yaşam amacını unutmamalı, imani coşkuyu
sürekli yaşamalıdır. Aksi durumda kişinin kalbi kararır, körleşir, katılaşır;
vicdanı duyarsızlaşır, öğüt alamaz bir hale gelir ve dönüşü olmayan bir yola
girer.
Samimi iman eden ve aklını kullanan insanı dünya hayatı
aldatamaz. Dünya hayatındaki hiçbir şey insana bir yarar sağlamaz. Maddeye olan
bağımlılık kişiyi yıkıma taşır. İnsan kendisini dünyaya bağlayan ne varsa
bunlardan kurtulmalı, Allah’a yakın olmalıdır.
Etrafımızdaki her şey
kaybolup gidecek. Kaybolmayacak olan şey, yalnızca Allah ve ondan bir parça olan
ruhumuz. Kaybolacak şeylerden vazgeçemediğimiz için hepsi sıkıntı oluyor, eziyet
oluyor. Allah kaybolup gidecekleri bırakmamızı, ardına düşmememizi istiyor;
bizler ise O’nun istediklerini yapmayıp kendimize zulmediyoruz.
Zulmeden
pislikleri ve kötü düşünceleri çıkarıp attığımızda, vicdanımızı dinlediğimizde
ve tamamen Allah’a yöneldiğimizde çok rahatlarız. Bizi Allah’a yaklaştıracak
vesileler aramalıyız. İnsanın tam teslim olması, kendisini tamamen Allah’a
adaması gerekir. Kulluğunun bilincinde olan insan, imanını sürekli tazelemek ve
geliştirmek durumundadır; aksi takdirde imani duyarlılığı ve aklı da azalmaya
başlayacaktır.
Her şeyi tam anlamıyla Allah rızası için mi yapıyoruz,
düşünmeliyiz. İnsan kendi nefsinde de tevil yapar. Başta kendimize imanımızı
kanıtlayan şeyler yapmalıyız.