İyinin ve
kötünün ayrımı hayatın her safhasında kendini öyle belli eder ki, bu farklı iki
terim aslında dünyanın gidişatını belirleyen temel öğelerdir. Güllük
gülistanlık bir dünyanın varlığı sadece hayallerde mümkündür. Onun yerine her
yeri dikenli bir gül bahçesidir varlığımızı sürdürdüğümüz dünya denen mekân. Bu
iki tezat kavramdır her şeyin tek sebebi ve tabii ki cennet ve cehennemin farkı
da bu noktada ortaya çıkmaktadır.
Bir yandan
iyi olmaya çalışırken nefsimizin ve ihtiraslarımızın kurbanı olup bir bakmışız
ki biz de bu ayrıma tabi olmuşuz.
Hep merak
etmişimdir, problemsiz, mutlu bir âlemde yaşasaydık acaba yaradılış sebebimizi
yine sorgulayacak mıydık? Ya da böylesine pozitif bir ortamda her şey tek düzen
ve yeknesak mı olacaktı. Ya da maneviyatımızı böylesine güçlendiremeyecek
miydik? Kim bilir her şeyin sütliman olduğu dünya denen mekânda yaşamak belki
de daha cazip olacaktı. Daha mı mutlu olacaktık yoksa doyumsuzluğumuz bizi
öylesine bedbaht mı yapacaktı?
Aslında hep
şikâyet ettiğimiz zorluklar, zorlu aşamalar mı bizi daha da güçlü kılan ve
zırhımızı güçlendiren? Sanırım bunları sorgulamak ve cevabını bulmak imkânsız.
Aslında göz ardı edilmemesi gereken bir şey var ki güç koşullarda belli çabalar
gösterip elde ettiklerimiz bize daha fazla doyum sağlamakta. Her şeyin basite
indirgendiği, sıfır problemli dünya büyük ihtimalle tekdüze bir ortam ve düzen
sağlayacaktı biz insan denen açgözlü, nankör varlıklara. Prototip bir kimlikle
birbirine eş değer insanlar büyük olasılıkla medeniyetin gelişmesine katkı
sağlamayacaktı.
Kısaca,
bizler; beynimizle, ruhumuzla ve bedenimizle belli bir amaç için hayata gelmiş
ve kâinatın sırrını keşfetmekle yükümlüyüz. Dolayısıyla da bizi biz yapan o
ilahi güçle olan bağımızı, hayatın her aşamasında daha da güçlendirmekteyiz.
Bu, mazoşist bir yaklaşım olabilir ama hayatımızdaki zorlu bariyerler ve
keşfedilmeyi bekleyen sayısız kâinat sırrı aslında gücümüze güç katmaktadır.
Yoksa insanlık tarihi erişilen bu son noktaya nasıl gelirdi…
Tıbben,
teknolojik yönden, sanayi devriminden tutun da her alanda kat edilen tüm
ilerlemeler, hastalıkların birer birer kökünün kurutulması, her ne kadar yüzde
yüz başarı sağlamasa da, çığır açan buluşlar vb. yürüyen bu düzenle mümkün
olmuştur. Zaten zıt kavramlar aslında yaşam boyu verilen mücadelenin en iyi
noktada sonuçlanmasına sebebiyet vermektedir.
Özetle,
Yaradan’ ın kudreti her şeye kadirdir ve mükemmel şekilde donattığı biz
insanlar da O‘ ndan birer parça olduğumuz için; farkında olsak da olmasak da
her birimiz aslında evrenin bütünlüğünü sağlayan yapı taşlarıyız. Çünkü
genetik, biyolojik, psikolojik yönden her birimiz eşsiz varlıklarız, tekiz ve
özeliz. Kainatta bir kum tanesi kadar yer kaplayabiliriz ama gücümüzün, sonuçta
tamamen Yaradan’ dan ve O’ nun eşsiz varlığından kaynaklandığını asla
unutmamalıyız.
Yazarın
Sonraki Yazısı