Zaman ıskaladı, geçti,
Eski çamlar bardak
oldu.
Ne gelir elden,
bilemem,
Koşamam ki geçip giden
yılların ardından.
Birer, ikişer yitip
gidenlere mi yanayım,
Gül yüzü solan yâre mi
ağlayayım…
Tutamam gözyaşımı,
Nasıl da farkında
olmadan kanmışım.
Dostane yüze, azıcık
sevgiye
Ne kadar hasret
kalmışım;
Öyle ki bir selam
veren,
Her daim tacıdır
başımın;
Alışamadım gitti,
Ağrıma gider el- âlemin
Her ketum bakışının.
Anlamını yitirdi artık,
İçimdeki sadece korudur
Sönmüş yangının;
Yangın ise çok büyüktü
Ve arda kalan enkazıdır
Tüm yaşananların.
Mecal kalmadı bende,
Sevemem artık yeniden,
Bu deli kalp ne dese
de,
Yok, yok imkânsız,
Fayda kar etmez
O ezeli çırpınışların
feryadına,
Sözüm boşuna,
Gözyaşım karıştı
Derinlerdeki sessiz
hıçkırışlara.
Tüm kapılar kilitli,
açamam,
Başka yol kalmadı
artık,
Hiçbir yere kaçamam;
Ola ki bir ışık gördüm,
Peşindeyim, pervane
misali.
Başıboş figanlar kar
etmez,
Duyan kalmasa da
savaşım asla bitmez;
Belki bu yolda yitip
giderim,
Belki de hasret
çekmekten,
Kül olup biterim;
Kim bilir, kim ne derse
desin,
Ben ömür denen bu yolun
Son neferiyim.