Ne gariptir ki hayatımızda sorarlar mesela, kardeşim sen bana şu kadar borcun var ,veya bugün benimle buluşacaktın veya borcunu ödemedin, veya neden gelmedin,haftaya kadar bana olan borcunu ödeyebilirimsin?Haftaya buluşabilir miyiz?Ne garip bir sorudur?İnsan bir saniye sonrasında, ne olacağını bilmez iken,nedense bir hafta sonrası için, ne yapması hakkında soru sorulur ve yorum yapılması beklenir!Buna şaşarım!Ne garip yaşantılarımız ve sorularımız var?Hala düşünür, şaşarım.İnsan bulunduğu anı yaşamakla mükellefken,iyi veya kötü doğru veya yanlışı, bazen seçemezken ve bu yanlışlıklar zincirinde bocalarken,ve aklını kullanarak doğruyu bulmuş iken o anı yaşarken geleceği yalnız-Allah- biliyor iken, bizden yaşayamadığımız bir an, için neler yapıp yapmayacağımız hakkında sorular sorulur,veya yorum yapmamız beklenir!Bu sorular ne garip değil mi?Ağacın yapraklarının dökülmesi gibi, hayatımızdaki ömür ve yaşamın yaprakları, elimizde olmadan dökülürken ve biterken ve bitmesine mani olmaktan aciz iken,ince ve zayıf olan seçim yolunda, bazen şaşırıp kalır iken, nefsimiz en büyük düşmanımız iken, bu soruların sorulması çok şaşırtıcıdır.Eşitlikler ve denklemleri yaşantımızda eşitleyemez iken, çoğu zaman çıplak ve üryan rüyalar görerek ,anlayamadığımız şu alemde boynuz kulağı geçer misali böylesine garipliklerle, karşılaşmak mümkün oluyor.Alimleri dinlemekten aciz, bilgi için kitap okumaktan ve şiir okumaktan ve dinlemekten uzakta, olan yaşantımızda bakan gözlerimizin bakmak için olduğunu bilerek- aslında gözler bakmak için değil görmek için olduğunu bilmeden- kullandığımız için hayatımız monoton mutsuzluk ve paylaşımdan yoksun geçiyor,ve geçmesine de pencereden bakarak seyrediyoruz.Hayatın güzelliklerin ve okumanın ve paylaşmanın derinliklerine, inmeden sıradan bir seçime sahip olduğumuz için toplumda ve yaşamda her zaman, yanlışlıklar ve mutsuzluklara ve kaosa girerek ,birbirlerimizi anlamadan yaşıyoruz,.Allah'ın rızasına uygun işler, değil de kendi nefsimize ve şeytanın isteklerine uygun işler yapınca, mutsuzluğun ummanında boğuluyoruz.Çünkü ahlak ve faziletler yaşanarak hayat bulur, bunları kalplerde saklanmak için değil, tüm gönüllerimizde yaşayarak hissederek ve yaşamda insanlarla paylaşmak ve sunmak için ,Yüce Allah bedenimize yerleştirmiş olduğu bu müstesna değerler ve faziletlerdir ve biz bunları kullanıp kullanmadığımıza bakmak için, bizleri imtihan için dünyaya göndermiştir.Bunları kullandıkça ve çoğalttıkça derecemiz hayatımız ve yaşantımız daha güzelleşir ve yaşanır bir hale gelir.Sıkıntılar nedeni ile gözlerimizde akan yaşlar,durmayarak akan yaşlar ile yaşarken ,sıkıntıların bitmesi için azıcık sabırla devam edersek akan gözyaşlarımız dinecektir,sıkıntının içinde mutluluk vardır, bunu bilmek gerekir tabi sabır edebilir isek,sabır edemez isek ne olacak,hissi ve duyguları hisseden ve bakan gözü, görmek için kullanan bir insanın bizi görmesini beklemekten başka yapacağımız bir şey yoktur,yoksa herkes bizi bakar ama anlamaz veya gülerek geçer, üzüntülü halimize ve yahutsa Allah'a iltica ederek ondan yardım isteyerek iman ile ve Allah'ın yardımı ile bu sıkıntılarımızdan kurtula biliriz en güzeli Allah'a iltica etmek ve imanın elbisesini giymek ve Allah, ile beraber olmaktır.Bundan sonra işte bizde sıkıntıları bildiğimiz için gören gözle, hisseden bir kalp ile diğer insanlara yardımcı olmalıyız.Eğri olan yaşantımızdaki eğrileri bildiğimiz için ve bu eğrili düzeltmenin yolunu da Yüce Allah'ın izni ile öğrendiğimize göre artık yaşamdaki eğrilikleri elimizle,dilimizle düzeltmenin gayreti içinde olmalıyız.Mani olmalar,alıkoymalar,duradurmalar vaaz geçirmelerin dikenli yolları tabiî ki önümüze çıkacak, diğerlerinin, yaptığı gibi üstünde atlamak yerine bir kenara çekerek, veya bu dikenlerin buraya nasıl geldiğinin yolunu bularak engel olmalıyız,en faydalısı da budur.Bu yaptığın güzelliği görenler seni takip ederek yoluna devam edecek ve onlara iyiliğin nasıl bir erdem, olduğunu göstermiş olursunuz.Gözlerimiz,gönüllerimiz yaşantımıza ayna olmalıdır topluma,ailemize tıpkı berrak pınarlardan akan sular,membalar gibi,en az veya en çok yapabildiğimiz kadarı ile yapmalıyız.Akar suların akar iken, dere yatağında açtığı derin izler ve çukurlar gibi izler bırakmalıyız,gerekirse bu çukurları Rabbimizin huzurunda gözyaşı ile, yardım isteyerek de açabiliriz, çalışarak da her ikisinden de Allah dan yardım, olmadan başarılı olmak pekte mümkün değildir.Şelalenin ve akar suyun akarken çıkardığı tatlı ses ve şırıltı ne kadar hoştur, değil mi? İnsan huzur bulur,sakinlik duyar, haz alır, dinler ve seyreder iken,sonsuz gelecek zamanlar için (AHİRET HAYATI)ve yaşadığımız hayatın devamı için, bu dediklerimi az düşünmek ve yaşantımızda uygulamak, zor olmasa gerek diye düşünüyorum.Birlik ve beraberliğin ve imanın ve merhametin güzelliği ile yaşamak en doğrusu ve en güzelidir,bu nedenle sabahın erkeni olmadan ,sabah esen seher yelinde yanımıza alarak yola çıkmalıyız ve bu güzelliklerle coşmalıyız ve koşmalıyız, hayatın kısa olan üç günlük zaman diliminde, kalbin vuruşu gibi, sıkıntılara merhametin merhameti vuruşu ile yumuşakça dokunarak, sıkıntılara elimizden geldiğince çare olmalıyız,hatta rüzgar gibi giden at gibi olmalıyız ve hemen yola çıkmalıyız ,ha ne dersiniz dostlarım bu konuda?Yoksa keder ,hüzün ve gamlı olarak hayatımıza devam mı edelim?Hayatımızı tam bir harabeye,viran olunmuş ve talan olunmuş bir yaşanmışlığa mı sürükleyelim?Kabahatleri ve kusurları af etmek varken,işlediğimiz günahlar için Rabbimiz binlerce kez bizi rahmeti ve merhameti ve affı ile af etmiş iken, bizler kabahatleri ve kusurları af etmeden yolumuza devam mı edelim, ne dersiniz?Hayat yolumuzda, iki taraflı yolda muntazam yürümek var iken ,güzel değerlerle tılsımlar ve hazineler saklı iken vaaz mı geçelim?Şaşırtıcı, oyunlar oynamayı meslek haline getirmiş hokkabazlık, yaparak yalan ve hile ile merhametten, mahrum duygusuz insanlıktan, çıkmış olanların oyununa gelerek onlara alkış mı tutalım?Gasp etmeler başkasının yaşamına engel olunarak, müdahale etmenin peşinde koşmak insana ve insanlığa yakışmayan davranıştır ve karşılığı olan cezayı da elbet alacağını bilinmelidir, bunu yapanlar,ve bunun olmasına da ses çıkarmayanlar ve göz yumanlar da, cezaya ortak olunduğunu bilmelidirler,diye düşünüyorum,sizler ne dersiniz? Doğrunun yanında olmak mı gerekir, yoksa gören gözle görmeyerek hokkabazların yanlışlığına uyarak şeytan ile beraber olmak mı gerekir? Selam ile dua ile kalın can dostlarım ve kardeşlerim.