Âlemleri
yaratan Merhameti, Lütfü, keremi… Sonsuz Yüce Allah; dünyada size verdiklerimiz
rızık eşya ve diğerlerini sadece kendiniz için harcarsanız ve ölüm geldiğinde
sizin olmayanları elinizden alacaktır. Ama size verdiğimiz rızık, mal ve
eşyaları ölüm gelmeden önce iyilik ve Merhametle dağıtırsanız ve paylaşırsanız
ve ölmeden önce gönderirseniz ahirete işte bunlar sizindir ve karşılığında
cenneti alarak sonsuz ebedi hayatı kazanmış olacaksınız. Bunu idrak edebiliyor
muyuz, bu merhameti, keremi, lütfü… Sonsuz Yüce Allah’ın bizlere verdiği değeri
ve iyiliğin güzelliğinin değer biçilmez olduğunu ve karşılığındaki mutluluğu,
sevinci, muştuyu anlatacak kelimeler bulamıyorum. Allahu Ekber.Rüzgâr;
hayatımızda, yaşamımızda bazen sert, bazen tatlı, bazen hafiften esen
rüzgârlar; ihtiras, tutku, endişe, avuntu, gelecekten gelmiş bir haberci gibi
esen rüzgârlar. Saygıdeğer bezen ‘de cömertçe, baş eğmez dirençli olan bezende
hayret uyandıran, gönül kırıcı bezende teselli verecekmiş gibi esen rüzgârlar.
Burada ihtiras rüzgârında bahsedelim isterseniz. Aydınlık, aydınlık verici
olarak hayatımızı ve yaşamımızı idame ederken; gösterişsiz Hey betlikten uzak
olduğumuzu gösteren içli, samimi; gönül insanı olmak için yolumuza devam
ederken; bu çetin, yırtıcı muammalarla bezenmiş yolda, sakinleşmiş gönül
rahatlığı içinde yürürken tek başımıza olmadığımızı kendimize ve topluma,
ailemize olan sosyal sorumluluğumuz bilincinde olmalıyız. Bu topluma veya tüm
insanlara; saygı duyulan, sağlam kişilikli, ender insanlar olduğu düşüncesi
içinde olgun hareketler ve düşünceler içinde olmalıyız. Etrafımda esen sert
rüzgârlara kapılarak karşımızdakini dinlemeden kendimize verdiğimiz değerden
daha aşağı değer vererek değil de, daha yüksek değer vererek; içtenlikle apak
yıkanmış gönül gözümüzle tartmalıyız ki; toplumda saygınlığı hak ettiğini,
imrenilecek güzellikte, erdemli olduğunu görmeli, hissetmeli. İhtiras rüzgârı
esmeden bu rüzgâra kapılmadan önce bilmeliyiz ki ihtiras; gözleri kör eden,
insan ilişkilerini ve toplumu bitiren, öldüren;
önündeki derin çıkılması mümkün olmayan çukuru görmeye engel olan
genelde patlamaya hazır bir güç veya sonu olmayan akıntıya kapılası bir
duygudur ihtiras. Bu iradeye" yani ihtiras rüzgârına kapılmış" sahibi
olmak duyarsız başıboş, vurdumduymaz yırtıcı bir kuş gibi uçarak etrafına zarar
vermek olmaz. Sendeki değerleri yok ederek; sert uçarcasına esen rüzgârdan ve
yağan yağmurda kaçan düşmemek için olağan üstü gayret sarf edenler; seni
sığınılacakmış bir liman gibi çekici ve cazip görenler, gönül insanı olduğunu
sergileyen görüntüne aldanarak sana yaklaşınca batmakta olan çamur deryasında
olmanı ve bedenini saran ihtiras duygusunun çıplak bir şekilde görmeleri ve en
acısı, en kederlisi de baltaya sap olmamış sap gibi; ahenksiz uzlaşmasız
tavırla durmak olsa gerek. Söz söylenecek ve söylenecek sözün değer
görülmediği, vurdumduymaz, duyarsız olmak bezenmiş olan ihtiras rüzgârına
kapılmadan; olgun, mütevazı, kucaklayan farklı olduğumuzu hissettirecek; tüm
kötülüklerden arınmış temiz pak, yılmaz irade sahibi yol gösterici sağlam
kişilikli olmak en güzeli ve en alasıdır yani alüyyül ala' dır.
Basiretimizi
bağlayan toplumu yok eden yaşanmazlık katan bu ihtiraslarımızdan uzak durmak
gerekir. Bariz olanı görmek; bir durum muhasebesi yapmalıyız en başında.
Bıkkınlığa usanmış yaşama sevincini umudunu yitirmişliğe sahip olmak, cehaletin
havuzunda yıkanmakla eş değerdir ihtiras. Öz esas maya, bakış açısı. Zekâ,
bilgi kavrayış nimetleri ile bize sunulan düşüncelerimizi ve düşünceleri yok
etmek yerine saygı duyarak, erdemli olarak karşımızdaki insanı dinleyerek değer
vererek yaşamalı ve bu yaşamda gönül huzuru, bolluk bereketle fışkıran
toprağımızdaki hazineleri paylaşarak" hakimane" irade içinde
yaşantımıza yön vermeliyiz.
Dünya
hepimizin dünyası, hepimiz; üstünlük sağlamadan bu yaşamda taraf olmadan
üzgünlük gam ve kederi yok eden özgür olan düşüncelere karşı cömert alçak
gönüllü, olarak akarsak sadece" kendi düşüncelerimizi" -despotça-
hazince; sonunda heder olacak bir güçle kabul ettirmeye çalışırsan hengâma''
"seslerin birbirine karışmasına"
neden olan zamanda, mevsimde yaşamaya benzer ki kimin ne söylediği
anlaşılmadığı gibi kavga ve gürültü ile de bu zorbalıkla devam etmez ve devam
etmesini beklemekte aptallıktan başka bir şey değildir.
Hisler
ve duyuşlar; çok önemlidir insan hayatında ve yaşamında. Bunları duymakta daha
da çok, çok önemlidir. Iskarta ve ızdırap dolu bir yöne götüren kulakla, bir
duyuşla ve hissiyatla değil, ihya edici, inayetli bir duyuşla, hislerle
duymalıyız ki bu duyuşları ve hisleri; toplumda, yaşamda "inkişaf" halinde
olmalı ve çekirdek gibi gelişmeye geliştirmeye müsait olan kabiliyetle
hissiyatla duymak gerekir ki; toplumda huzur mutluluk, gelecekteki tedirginlik
son bulsun yaşam ve hayat latiflik ve hoşlukla ihya edilmiş manidar olarak
devam etsin. Hem bunu" idame" ettirmede engel olacak olanlar; buna
engel olacağı kabiliyetine sahip olduğunu düşüncesinde olanlar ve bu
güzellikleri yalnızca kendisine has veya kendi düşüncesi içinde eriterek, başka
anlamsızlıklar katarak dayatmak gafletinde bulunanlar bu "Hisler ve
duyuşları" mikro derecede görenler, toplum tarafında bir anda kendini bela
ve felakete götürecek olan " muhteşemlikle bezenmiş saf arı, naziklik ve
zarafetle ve incelikle bezenmiş"- tokat-ı ile uyanmamacasına yok
olacaklardır. Bunu iyi bilsinler ve bir yere not etsinler veya silinmez
mürekkeple yazsınlar; akıllarına yazsınlar diyeceğim olmaz çünkü- akıllarında
kırk tilki dolaşıyor ve bu kırk tilkinin kuyrukları birbirine değmesin diye
uğraş içinde oldukları - için not alsınlar diyorum. Bırakın bunları düşünmeyi
kırk tilki bir arada yaşarsa muhakkak ki kuyrukları birbirine değecek. Çok
kurnaz oldukları için mi dir nedir tilkinin kuyruklarında, kuyruk değil de
sanki başka bir şey takılı olabilirmiş düşüncesi ile bu kuyruklarla
uğraşıyorlar galiba zannımca. açın tıkalı kulaklarınızı bre gafiller niye
sucusun, bucusun, ilericiyim, dar görüşlüsün veya İzemlerle uğraşıyorsun? "
Alemlerin rabbi olan sonsuz kerem ve kudret sahibi olan Allah" insanın
düşünce ve yaşam özgürlüğünü serbest- bırakmışken iyi ve kötü olan yolu, ışık gibi
gözler önüne sermiş iken ve bu iyi ve kötüyü seçmede insanları özgür bırakmış
iken- ,benimki daha iyi diye neden uğraşıyorsun? Dostça yol alarak
düşüncelerinizi özgürce; aydınlık olan bu yolda, paylaşarak iyi ve kötüyü
bularak ve seçmeye müdahale-özgürlüğe ve özgür iradeye müdahale- etmeden, doğru
olanı kabullenin olsun bitsin. Bu çok kolay ve anlaşılır olandır. Dünya malında
gözü olmayan kanaatkâr olanla, yola dostça çıkıp; tilki gibi kurnazım diyerek
düşünürsen sakın ha böyle bir düşüncede olma, ava giderken avlanırsın. Dünya
yeryüzü geniş korkma dolaş geniş olduğunu görürsün.