BİLGE
KİŞİ VE İNSAN-1-
(Özgürlüğü arayan
insanın kendisi ile buluşması)
Koşarken yolda hızlı, hızlı Kolundan tutan
bilge kişi sordu
-Neyin peşindesin? Böylesine hızlı,
hızlı koşarken? Az dur da soluklan bir nefes al, ondan sonra yoluna beraber
devam ederiz, sakin adımlarla.
Şaşkındı, birden bire önüne çıkan
ve kolundan tutan ve bu soruları soranı görünce ömrün, yolunda giden insan bir
an afalladı ve şöyle söyledi.
-Özgürlüğün peşinden koşuyorum, bir
an önce yetişmem ve onu yakalayarak onunla beraber yol almak için diğer
insanların yanına götüreceğim.
-Özgürlüğün bu yöne doğru
gittiğinden emin misin?
Diye soran bilge adama şaşkın ve
telaşla sağına ve soluna bakınırken, endişe dolu bir sesle
-Bu yönde değil mi özgürlük? Ben bu
yönde olduğu kanısına vararak bu yönde koştum. Sen gördün mü yoksa başka yöne
mi koşuyordu?
-Bilmem ben sana soruyorum, sen
cevap vereceksin arayan sensin.
Cevapların çelişki dolu havasında
iyice kafası ve yönü karışan insan bir an oturdu, başını öne eğdi derin
düşüncelere daldı. Bilge kişi hayranlıkla onu seyrediyordu. Sordu bilge kişi
emin bir ses tonu ile
-Yola çıkmadan önce iyi düşünerek
çıktığından emin misin? Emin olsaydın böylesine kara, kara düşünmezdin.
Başını kaldırdı yalvaran gözlerle
-Şey yani kalabalık bu yöne doğru
koşunca özgürlük diye bende onlardan önce koşarak bir an önce yakalamanın
heyecanı ile koşmaya başladım, takı sen kolumdan tutmadan öncesine kadar. Sahi
sen kimsin? Burada ne işin var. Böylesine sakin ve huzurla kimi bekliyorsun?
Beni de yolumdan engelleyerek aklımı karıştırıyorsun. Yoksa sende mi özgürlüğün
peşinde koşuyo…
Sözünü bitirmeden şaşkınlık ve
sevinç dolu olarak
-Yo.. Yoksa özgürlük denilen şey
sen misin?
Bilge kişi hafiften tebessüm ederek
-İyi bak bakayım ben ona benziyor muyum?
Bak ama sadece bakmakla kalma ve gör!
Afallayarak
-Ne bileyim önüme sen çıktın bende
seni bir an özgürlük sanarak sevinçten nerede ise havalara uçacaktım, demek ki
sen o değilsin!
-Söyle bana aradığın özgürlük nasıl
bir şey tarif et sana belki yardımcı olabilirim?
-Gerçekten yardımcı olur musunuz?
Olmaz olur muyum seni böylesine
şaşkın ve ne aradığını bilememenin ızdırabında can çekişirken yardımcı olmaz mıyım,
tabi ki olurum.
-Teşekkür ederim
-Bir şey değil. Şimdi bana tarif et
bakalım aradığın bu özgürlük nasıl bir şey?
Bir an durdu düşüncelere daldı.
Başınıkaşıdı, etrafına boş gözlerle baktı.
-Aslında, şey yani tıpkı benim gibi,
yok değil senin gibi, yok değil dur bakayım düşünmedim galiba yola çıkarken
kalabalık özgürlük diye bağırınca bende hoppa içlerine daldım evet, evet öyle
oldu.
-Soramadın mı onlara?
Kahkahalarla güldü
-Sen delisin galiba nasıl
sorabilirdim?
-neden?
-Azgın deli sele kapılmış kayan
toprak gibi öfke ile bağırlar iken nasıl soru sorabilirdim? O kalabalıkta kimin
ne söylediği belli olmazken sadece özgürlük demeleri anlaşılırken nasıl soru
sorabilirdim?
Bilge adam konuşmadı. İnsan ona
bakarken hayretle
-Çok haklısınız bak bunu sormam gerekirdi.
Cevabın almadan onlarla yola çıkmama gerekirdi. Neden ne için, kimin için
sorularını sormalı idim. Ama kabul etmelisin ki o kalabalıkta o azgın selin
önde kayan toprak gibi insanlara da o anda bu sorular sorulmaz ki? E ne
bakıyorsun bir şeyler söylesene, bakma yüzüme öyle
Konuştu bilge adam
-Sorularda, cevaplarda senin biraz
önce söylediklerinde saklı.
-Anlayamadım?
-…
-Yine sustun, bari hangi yöne
koşacağımı biliyorsan söyler misin? Daha fazla aramayım? Madem beni durdurdun
bari durdurduğun bir işe yarasın?
- Bilemem. Ne aradığını bana tarif etmedin
ki sana yardımcı olayım?
Kızgınlık dolu bir ses tonu ile
- Özgürlüğü dedim ya biraz önce!
- Bende sana, bana tarif etki
yardımcı olayım diyorum, başka bir şey mi söylüyorum? Bilemediğim bir şey
hakkında sana nasıl yardımcı olabilirim? Ağacı soruyorsan işte bak karşında,
kuşları soruyorsan bak havada uçuyorlar bana adını söyledin ama nasıl bir şey
olduğunu da tarif etki bileyim sana yardımcı olayım. Bilmediğim bir şey
hakkında yardımcı olmamı nasıl beklersin ey insan?
İnsan düşündü ve
-Bak bu konuda çok haklısın yerden
göğe kadar, ben bunu hiç mi hiç düşünemedim! Aceleye geldi, evet, evet. Peki,
şimdi benim ne yapmam gerekiyor ban yardımcı ol, hiç olmazsa bu konuda yardımcı
ol?
-Yine başa geldin
- Nasıl tarif edeyim dur bakalım.
Şöyle tıpkı iri yarı önüne geleni deviren yıkan bir elleri uzun mu yok kısa yok,
yok uzun ve geniş gözleri üç tanemi yok, yok benim gibi iki tane gözü olan
birisi galiba, anlata bildim mi acaba?
- Sence? Gerçekten aradığın bu
mudur? İri yarı önüne geleni ezip geçen daha doğrusu önünü görmeyen bir şeyi
sen nasıl aramaya çıktın ben hayretler içindeyim?
İnsan tekrar düşündü ve
-Evet, bende senin gibi şimdi
hayrete düştüm doğrusu, hayret utanmaz isem senden ve kendimden kahkahalarla
güleceğim!
Gülmeye başladı. Bilge adam onu
hayranlıkla seyrediyordu. Gülmesi durunca
-Kusura bakma hem kendime hemde
arkamda gelenler içinde güldüm
-Enteresan değil mi?
-Yani!
-Peki, koşmadan önce önünde bağıran
kişinin gözlerine baktın mı?
-Neden?
-Sizi peşinde sürüklediği şey
gözlerinde parıldıyor muydu? Göresin de peşinden koşasın diye soruyorum?
-Sen ne garip birisin? Böylesine
gizemli ve muammalı sorular soruyorsun? Daha ban kim olduğunu söylemedin?
-Sen önce aradığı bul cevabını bul,
ben sana kim olduğumu söylerim.
-Anladım senden de ban hayır yok,
ben en iyisi geride bıraktıklarımı bekleyeyim.
-Ya geride bıraktıkların geri
dönmüşler ise o zaman ne yapacaksın?
Kızgınlıkla
-Sen ne söylediğinin farkında mısın
onlar böylesine emin adımlarla yola çıkmı…
Durdu, yutkundu endişeli gözlerle
döndü arkasına baktı
-Sahiden böyle bir şey olabilir mi?
Yok canım beni önde koşarken gördüler, beni bırakacakların hiç zannetmem!
İçine endişenin kara bulutları
esmeye başlamıştı. Düşündü, kızardı, bozardı, bilge adama baktı. Bir şeyler
söylemek için çalıştı, söyleyecekleri boğazına takıldı, yutkundu. Gözünde iki
damla yaş önce yüreğine damladı ateşe düşen su gibi cızladı ve sonra hafifçe
toprağa damladı. Gözlerindeki yaşlar yere damlar iken başını kaldırdı bilge
adama doğru baktı. Bilge kişi.
-Ağlamak iyidir, yüreğinin ateşini
söndürür ve seni kendine getirir az sabırlı olursan birazdan ferahlarsın.
Yere oturdu, gözleri yere bakılı
olarak saatlerce kaldırmadan kala kaldı. Bilge kişi
-Haydi, kalk yeter bu kadar karamsarlık,
biraz yüzün gülsün? Şimdi sorularıma cevap ver?
Gözlerindeki yaşı kolu ile sildi.
-Buyur sor sorunu?
- Bu aradığını kendin için mi
arıyorsun?
-Şey aslında hem benim hemde
arkamda gelenler için galiba, evet, evet bizler için.
-Aferin bak bu cevabın güzel.
Yüzü güldü
-Peki, bu aradığını sandığın veya
sandığınızın şekli nasıl kime göre şekli var? Sana göre mi? diğerine göre mi?
Kime göre?
- Aslında kalabalığa bakarak
konuşsam olmayacak, hepsi başka, başka konuşuyordu ama yönleri aynı idi. Kime
göre mi? Onla yok, yok yanındaki iri yarı adama göre mi, yok canım o daha başka
türlü bağırıyordu, aslında yani şöyle desem, bana kalsa, ne bana göre, ne ona göre,
nede şuna göre olmalı. Kendisi gibi olmalı olduğu şey ne ise o olmalı ama
herkese eşit olmalı evet, evet böyle olmalı. Herkes kendisine göre şekil
verirse olmaz. Evet,evet, aynen böyle ol
Sözün gerisini getiremedi bilge
kişi yok olmuştu. Şaşkınlıkla etrafına bakındı etrafında kendisinden başka hiç
kimse yoktu. Havada aydınlanmış, ilerde güneş doğmak üzere idi. Kendi kendine
-Ne garip birisi idi, şimdi burada
idi ne çabuk kayboldu bir anda geldi ve bilgelik dolu evet, evet bilgelik dolu
muamma ve sır dolu sorularla sanki şey gibi şey akıl gibi yoksa yoksa olamaz
ben şimdi!
Şaşkınlık içinde etrafında dört
dönmeye başladı. B u dönme esnasında başı dönmeye başladı tam düşmek üzere iken
irkilerek durdu. Durdu ama başı ve dünya etrafında pervane gibi dönüyordu,
dönüyordu. Karşısında bir karartı vardı. Dikkatlice bakmak için ne kadar
uğraştı ise seçemedi çünkü başı ve dünya deliler gibi dönüyordu. Karşısındaki
kahkahalarla kendisine gülüyordu, pişkin, pişkin. Düşünceleri içinde kızarak
"Ne pişkin birisi yardım edeceğine beni tutacağına karşıma geçmiş pişkin,
pişkin sırıtarak kahkahalarla gülüyor" diye düşündü. Ama başı ve dünya
hala dönüyordu, Hemen yere oturarak gözlerini kapadı, gözlerini kapayarak
başının ve dünyanın durmasını bekledi bir süre, beklerken de karşısındakinin
kim olacağı hakkında acı, acı kuşkulu olarak derin, derindüşünüyordu. Nihayet
başının dönmesi durdu ve gözlerini usulca açtı dünyanın da dönmesi durmuştu
fakat karşısındaki kişi kendisine bön, bön bakıyordu. Kızarcasına
-Sen kimsin uzun zamandan beri
kahkahalarla bana bakarak güldün ve şimdide bön, bön bakıyorsun? Sen kimsin? Sizlerde
kimlersiniz? Biraz önce başka birisi vardı şimdi ise sen? Sizleri bilerek mi
benim yanıma gönderiyorlar? Kim gönderiyor? Neden? Niçin gönderiyor? Neden
suratlarınız değişik, ben mi yanlış görüyorum, yoksa sizler mi değişiksiniz?
Bunu anlatacak bir Allah’ın kulu yok mu?
- Sen ne diyorsun? Kimden bahis ediyorsun?
Biraz önce yanında başka birisimi vardı? Nereye gitti?
İnsan bu defa iyice kızarak
-Sizler benimle dalgamı geçiyorsunuz?
Ben nereye gittiğini bilmezken sana nasıl cevap verebilirim? Hem sende kimsin?
Ne arıyorsun yanımda?
- Ben seni arıyordum?
Şaşkınlıkla
-Benimi arıyorsun? Hem sen, senbe.
Beni nereden tanıyorsun? Ben seni niye tanımıyorum, tanıyamıyorum? Bugün bana
bir şeyler oldu her şey karma karışık tam bir bilmece, hatta dolambaç girince
çıkılmayan!
-Sakin ol enerjini boşuna harcama
biraz sonra sana lazım olacak?
-Sen ne diyorsun? Anlamıyorum?
Çıldırmak üzereyim!
-Sakin, sakin ol, ama şimdilik
sakin ol, senin burada ne işin var? O kalabalığın arasında sıyrılarak en önde
koşarak burada senin ne işin var?
-…!!!
-Şaşkın şaşkın bakma, sen içlerinde
en cesur ve cesaretli olandın, neden deliler gibi en önde koşarak buralara
kadar geldin ve tek başınasın?
-….!!!
-Tamam, anlıyorum özgürlük denilince en önde koşman bira aptallık hatta saflık özgürlük işte orada idi o kalabalığın içinde idi ve sende onlara liderlik edecek vasıflara sahip iken şimdi burada tek başınasın. Haydi, kalk şaşkın aval, aval yüzüme bakma, onlar şimdi orada lidersiz kendi başlarına bir şey yapamazlar sen liderlik vasfına sahipsin. Kalk doğrul ve hemen onların yanına koş ve onlarla beraber hatta vaaz geçmeye kalkarlarsa ben arkandayım, sana yardımcı olurum, haydi.
Kalktı yerden hiçbir şey
anlayamamış olmanın şaşkınlığı içinde
-Ben mi liderlik vasfına mı sahibim?
Sen benden mi bahis ediyorsun?
Derken etrafına bakındı kendisinden
başka kimse yoktu etrafında. Kendisine bir güven geldi, silkelenir gibi oldu.
Başını dik tutarak.
-Evet dediğiniz gibi liderlik vasfına
sahip birisiyim bu sözünüz beni adeta canlandırdı hatta sanki şevk verdi desem
az söylemiş olurum.---
-işte bende bundan bahis ediyorum
ya size şimdi hemen benimle koşarak arkadaşlarının yanına geliyorsun onlar
şimdi orada tek başlarına gerçi kalabalık olmalarına rağmen lider olmayınca
yalnız sayılırlar.
-Evet,
hemen gidelim. Yalnız ben bu liderlik konusunda pek bir şeyler bilmiyorum,
belli ki sen bu konularda bir şeyler biliyorsun yoksa bir bakışta bendeki
liderlik ruhunu göremezdin ve hissedemezdin!
Karşısındaki
içten içe gülerek
-Biliyorum
sana yardımcı olurum, zaten bir bakışta hemen sizdeki bu asil ruhu ve asaleti
göremezdim zaten çok basit.