İnsan
şaşkın bir ses tonu ile
-Tek
başına kendi kendimle konuştuğumu mu gördünüz? Yanımdaki kişiyi görmediniz
galiba?
-Hayır,
kendi kendinize konuşuyordunuz!
-Siz
yanımdaki kişi gidince gördünüz galiba? Hem siz burada ne arıyorsunuz?
-Biz
az ilerideki kulübede babamla beraber yaşıyoruz
Eli
ile ilerideki kulübeyi işaret ederek gösterdikten sonra
-İşte
şu ilerdeki kulübede babam ile beraber yaşıyoruz. Evde su kalmamış, babam bu
pınarın suyundan başka su içmez, gördüğün gibi elimde testi ile su almaya gelmiştim,
sizi az ilerde tek başınıza konuşur görünce merakımdan sizi izlemeye koyuldum,
gerisini biliyorsunuz artık.
İnsan
sinirli, sinirli
-Hala
tek başına diyor.
Diyerek!ten
içinden sinirlenerek
-Buyurun
suyunuzu doldurun
Diyerek'ten
kenara çekilerek genç kızın pınarın başına geçmesi için yol verdi. Bu arada
tepeden tırnağa, baştan aşağı genç kızı göz ucu ile hayranlıkla bakmaya devam ederken,
genç kız kendisini süzerek baktığını görünce hafiften gülümsedi, gülümsemesi
ile gamzelerinde bahar çiçekler açtı, Elindeki testiyi su ile doldurmaya devam
eder iken kendisi de göz ucu ile insanı süzerek ilkbahar çiçeklerini
gamzelerinde açmaya devam etti. Genç kız gülümseyerek
-Siz
buralarda ne arıyorsunuz, üstelik tek başına. Burada yakınlarınız var desem
bizden başka hiç kimse yok!
İnsan
ilk önce dalmış olduğu bu güzelliğin karşısında şaşkınlıkla bakmaya devam eder iken,
birden irkilerek.
-Sorunuzu
tekrar alabilir miyim? Kusuruma bakmayın bir an dalmışım?
Nefise
gülerek sorusunu tekrar sordu. İnsan ise şaşkınlık ve hayret içinde
-Ben
bugün burada neden bulunduğumu ve bu sorulara kaçıncı defa maruz kaldığımı ve
cevap verdiğimi hatırlamıyorum! Neyse önemli değil, gezintiye çıktığımı var sayalım.
Siz sizin gibi böylesine güzel bir genç kız sabahın bu erken saatinde tek başına
buradasınız ve korkmadan geldiniz!
-Ben
alışığım, sık, sık gelirim hem burada babam ve benden başka kimse yok taa
ilerde veler var ama hiç kimse buradan geçmez, geçerse sizin gibi yabancılar
binde bir geçer. Siz aylardan beri gelen tek kişisiniz.
-B
u dağ başında kulübede babanızla tek başınıza yaşamak zor olmuyor mu? Ne
bileyim yalnızlık, herkesten uzakta hemde sizin gibi bir güzel genç kızı tek
başına hiç anlam veremiyorum!
-Yalnızlığa
alıştık, babam ile kulübemizde ilerdeki tarlamızda çalışarak ihtiyacımız karşılayarak,
sessizlikte huzur bularak yaşıyoruz.
-Sessizlik
ve huzur evet çok haklısınız
Diyerekten
derin bir ah çekti
Nefise
-Annem
vefat ettikten sonra babam yaşadığımız şehirde sığamaz oldu, her nereye gitse
annemden bir iz bir hatıra ile karşılaşıyordu.
Nefise'nin
gözünde iki damla yaş süzüldü. Sözüne devam etti
-Babamı
şehirde kalması konusunda pek başarılı olamadım, baktım ki nefes alamıyor
buraya yerleştik, ama buraya nasıl nerede bulduk bende bu konuda hala şaşkınım
dersem inanın. Bu konuda zavallı babama fazla soruda soramadım. Siz ne
arıyorsunuz hala anlatmadınız?
-Beni
boş verin benimki uzun hikâye, pek önemi de yok bugün yaşadığım en güzel
rastlantıda siz oldunuz. Sizin gibi güzel bir kızı ömrü hayatımda ilk defa
görüyorum.
Nefise
başın öne eğdi. Yanakları kırmızı elma gibi yanmaya başladı. Gözlerinin
içi gülüyordu. Nefise pınarda taşan testisini alarak tam gider iken
-Bu
ıssız yerde ne yapacaksınız? Nereye gideceksiniz? İsterseniz buyurun bize gidelim,
bize misafir olun evimiz şenlensin fazladan bir ses duyalım, babamda çok sevinir.
Size şöyle bir şölen gibi bir köy kahvaltısı hazırlarım, daha sonra nereye
gideceğinize karar verirsiniz.
Bu
teklif karşısında heyecanlanan insan, büyük bir mutluluk içinde
-Bugün
duyduğum en güzel söz bu oldu, çok teşekkür ederim!
Beraberce
gülüşerek yola koyuldular.
Bir
birlerine kıyıya yanaşmış bir gemi gibi yan yana sokularak kulübeye doğru
yürümeye devam ettiler.
İnsan
eli boş gittiği için içinde bir üzüntüsünü ve kırıklık lığını duymaya başladı.
Yaşamış olduğu med cezir olayların da bir an kurtulmanın sevinci ve yeni
insanlarla tanışmanın huzuru gözlerinde okunuyordu. Kâinatın küçük bir parçası
gibi olan her an binlerce hücre ölüyor ve binlerce hücre yeniden doğuyordu.
Sanki tıpkı o bir kâinatın bir yanı doğume vi, bir yanı mezarlık gibi idi,
vücudumuz gibi yaşadığımız hayat gibi idi yaşam ve hayat. Her an tazelik ve
ölüm yan yana devam ediyordu. Gönül gözü ile kâinata bakılınca ve görülünce bu
gerçek daha iyi görülüyordu, tabi ki bakan göze değil hem bakan ve de gören
göze göre idi. İnsan yaratılış gayesi olarak Rabbin'e kulluk ederek nefsini
kontrol altına alarak Rabbini bilmesi ve kötülüğü meyilli olan nefsini ve
şeytani heveslerin kontrol altına alarak terk ederek ölümün ve yalnızlığın
korkunçluğun da kurtulsun ve tüm güzellikleri yaşayarak haz alsın ve mutluluk
ile yoluna devam etsin diye düşüncelerle yoluna devam eder iken. Nefise
-Çok
dalgınsınız? Canınızı sıkan bir şeyler mi var?
Dalgınlıktan
bir an sıyrılarak
-Hayır,
öylesine düşünüyordum! Kâinatı diyorum zıtlıklar üzerine kurulmuş, ebedi bir
nöbetleşme gibi sürekli nöbet değiştiriyor.
-Haklısınız,
kâinatı devam ettiren ve elinde tutan Yüce Allahın mutlak kanunlarından
birisidir.
İnsan
genç kızdaki bu değerli bilgilerin olmasına şaşırdı ve hayretler içinde
-Evet,
sizde çok doğru söylediniz!
-Eğer
kâinat ve insanlar nöbetleşme halinde olmasa idi hayat çekilmez bir hal alırdı.
Bu nöbetleşme ile rahatlık, tazeleniş ve ferahlık getiriyor, insanlara.
Bu
hoş sohbet kulübeye varana kadar tatlı, tatlı devam etti.
Nefise
kendine dikkatli bakan ve süzen insana
-Bu
uzaktan bakışın ok gibidir, zehir gibidir yüreğimi dağlar neden öyle bakarsın?
Böyle bakarak benden uzaklaşırsın ve de sabrın azalır, gir gönlüme, gir gönlüme
gönlümü yaratanı gör, görkü neler yaratmış dünyaları içine sığdırmış, bir ben seni
mi içine sığdıramayacağım.
İnsan
bir anda bu sözler üzerine şoke oldu, dondu kaldı. Ne diyeceğini her şeyi
unuttu kaldı.
-Gerçekten
sen bu âlemin esirisin mahkûmusun, canın bu âlemin içinde hapistedir, böyle
olduğu halde seni özgür yaratan seni kendini arayarak bulup, bulmaman konusunda
özgür bırakmış iken özgür iken neden özgürlüğü ararsın arasana baksan yüreğine
aklına özgür değil mi?
-….!?
-Sen
kendi içinde bulunan özgürlükten haberin yok iken nasıl diğer insanlar için
özgürlüğü aramaya çıkarsın çare olmak için, sen kendine çare olamamış iken?
Yüreğinde aşkın derdi olmayan sen ve diğer insanlar, var git söyle onlara sen
ve onlar âşık olsun, bedeninizi ve ruhunuzu aşk ile merhamet ile donatın,
aradığınız şey zaten sizde mevcut neden boş işlerle meşgul olursunuz?
-Şe.
Şey sen hakikatleri söylersin ey dilber, sen kimsin bunları nereden bilirsin?
Ben şimdi sende aşkı buldum, seni gördüm.
-Sen
gözünle gördün ey insan, gönlünle görsen yanardın, kül olurdun. Sizlerin hırsı
ateştir yakar etrafı, ateş kömürün karanlığını gizler ama kömürde ateş olur
ortalığı yakar.
İnsan
hayranlıkla nefise ye bakarak
-Simdi
benim ve diğerlerinin yaptıklarını ateşe mi benzetirsin, ey güzel?