Sol yanımda zikre durmuş karıncalar.
Ne kadar susmuşsam o kadar çığlık,
Sarıl bana gece!
Azgın, alabildiğine azgın
Yıkık duvarların ardında heyulalar,
Çınlasın kulakları annemin, sarıl
İçimde bir çocuk ağlar.
Bir güne sığdırdım bütün iklimleri;
Beyaz, yeşil, sarı ve kırmızı…
Zaman ne çabuk öldürmüş
Bir hayat umduğum kızı!
Şuh bakışların esrarkeş sevdası,
Oldukça süslü, bir o kadar nadan.
Gökyüzünde zulmün zafer takı,
Kan akıyor saflığın mızıkasından,
Düşmüş lügatlerden iffet ve ismet,
İkrar ve ihvan, ihsan ve insan…
Zemheri kokusu güneşin siluetinde,
Sarıl bana gece annemin suretinde…
Köpüğü vurdu toprağın ayaklarıma,
Yüreğimde zamansız med, zamansız cezir.
Bir kurşun her yıldızın kafatasında,
Ölüm üzüntüsü mat yüzü göğün;
Kuşların dünyasında kanatsızlık darbesi,
Samyeli çiçek yiyor üç öğün.
Ve ben buz gibi kederi içtiğimde
Bir derviş bir mürşidi öldürdü,
Garip kaldı Rumi o günden beri.
Sarıl bana gece...
Hükümdar oldu aklıma zemheri.
Sarıl, umudun kovuğunda yalnızım.
Sarıl, günden arta kalan sıcaklığınla.
Senin kadar korkunç, benim kadar korkak
Avuçlarımı sıkan sızıma sarıl.
Düşsün gökyüzünden tüm geçmişim,
Düşsün hayat ince ince
Sarıldıkça gece…