Yorgunuz hem de çok yorgunuz
Her nedense
Bilinmez
Yaşamaktan yorgunuz
Müslümanlıktan yorgunuz
Müslüman olmaktan
Müslümanlığı yaşamaya adım atmaktan
İnsan olmaktan
Birbirimize gülümsemekten
Birbirimize tahammül etmekten
Yorgunuz
İbadet yapmadan
İbadetten yorgunuz
Dua etmek
El açıp istemekten
El açıp da istediğimiz Rahmanın yanına
varmaya
Yorgunuz
Ezanları dinlemekten
Seccadeye yaklaşmaktan
Ülfetin zebunu olmuşuz
İslami değerler gözlerimizde rengi atmış
matlaşmış
İçimizde heyecan şevk uyarmıyor
Neden?
Niçin?
Kalp kırmakta çok ustayız
Zevki sefadan hoşlanırız günde yirmi beş
saat hoşlanırız
Tahammülsüzlük için kimse elimize su
dökemez
Şeytanın nefsimizin peşinde maraton da
koşarız
Değersizlik peşinde at başı gideriz
Perde gerisinde günahlar işleriz
İnsanların günaha girmesini sağlarız
Günahları temizleyen odanın kapısına
beton döker kapatırız
O günah perdenin üstüne temiz bir perde
çekerek,
İnsanların
arınmasına izin vermeyiz
İnsanların kulluk yaparak özgür olmasına
izin vermeyiz
Bize kul olmasına pervasızca izin
veririz
Hiç yorulmayız
Amellerimiz yok
Amelsizlik arzu ve heveslerimiz peşinde
koşmaktan,
Bize kimse kavuşamaz
İyilik yok
Kin ve haset bol bol var hatta fazlası
var
Neden
Niçin
Biz başka iklimlerdeyiz
Kuran başka iklimlerde
Biz yok oluşun karanlık vadilerinde yok
oluşa giderken
Kuran İslam pırıl pırıl bize koşarken,
elimizin tersi ile iterek yok sayıyoruz.
Neden
Niçin
Bilemiyoruz
Veyahutsa bilmemizi istemiyorlar
Bilir isek saltanatları yok olacak
Rahata huzura kavuşacağız
Mutluluk gelecek
Adalet gelecek
Bu gelecek olan onları yok edecek
O nedenle bizleri yok ediyorlar
Göremiyoruz
Bilemiyoruz
Anlamıyoruz
Anlayamıyoruz
Göremiyoruz
Neden
Niçin
Anlamıyorum
Anlayamıyorum.
Rahmanın celal sıfatı var ki
Şayet "celal" sıfatıyla
yaklaşacak olursa, melekler
bile korkularından sağır ve dilsiz kalıp
tir tir titrer.
Öte yandan "cemal" namıyla
bağışlayacak olursa,
şeytan bile yüzsüzlük edip o lütuftan
kendisine pay diler.
Onun büyüklüğü karşısında büyükler,
yücelik ne anlama gelir, unutulur
İşte pervasızca bu yolu kapatırız.
Sadi Şirazi ne güzel der:
Rahman olan
Bir damla suya peri gibi hayat bahş
etmiştir.
Söyleyin dostlar, suya başka
Kim can vermiştir!
Taşın bağrından inci ve firuzeler
çıkarmış, yemyeşil dallarla
Kırmızı güllerle donatmıştır.
Bir damla suyu buluttan denize düşürür gibi,
Erkekten alıp kadın rahmine düşürmüştür.
O
sudan parlak bir inci gibi servi
Boylu can vücuda gelmiştir.
Onu bilmeyen varlık yoktur, huzurunda
açık-gizli aynı tondur.
"Ol"
emriyle evren oluverdi.
Evet, uçsuz bucaksız evreni, o yoktan var
etti.
Kudretiyle
var’ı tekrar yok eder, alıp mahşerde buyur eder.
Cümle
âlem ilahlığında hem fikirdir
Fakat onun mahiyetini bilmekte çaresizdir.
Ne insanlar, büyüklüğünü; ne de gözler, vasfını
anlayabilir!
Ne Anka kuşu, zatının semasında
uçabilir;
Ne de akıl, zatının özünü açıklayabilir.
Girdabında binlerce gemi batmış,
Ne ki hiçbirinin tek tahtası bile kıyıya
vurmamıştır.
Gece-gündüz onun hakkında derin
düşüncelere daldım
Bir ara dehşet kolumdan yakalayıp;
Kendine gel, evreni kuşatan bu yüce varlığı
küçücük
Aklınla nasıl anlayacaksın!" deyip
beni uyardı.
Evet, anladım ki, zatını yine ancak kendi
bilir
bu mahalde akla asla geçit yoktur.