Omzunda ömründen bir heybelik yük.
Uyandım rüyadan yine sayende.
Yaşamak dünyada bir seyr-ü sülük.
Gidiyorsun aşkın coşkun yolcusu,
Çantanda azığım mataranda su…
Giderken elbet de yolcular bir bir,
Yapayalnız kalır umutlarımız.
Bir yastıkta ölmek olsa da fikir,
Çocuk hayalleri; bir oğlan bir kız,
Hepsi yalan, hepsi düş olur birden;
Farklıymış anlarsın batın, zahirden.
Her gün başka güneş ararken gökte,
Her gece başka bir ay doğar bize.
Geçmiş ilelebet kalır yüksekte.
Sonra gözlerimiz düşer denize,
Çalarken yılları cepten şakiler,
Solgun bakışlarla merhamet diler.
Sonbahar gelirken, saçlarıma da
Zamanın marazı düştü; hastayım.
Ne kadar hatıra bıraktım sana,
Hatıralarında ne kadar payım.
Var mı yastığına düşen tek telim,
Göğüs üstünde mi hala bir elim?
Defterimde kuru bir gül yaprağı,
Aklımda söylenen o son kelime…
İşte böyle yıkar rüzgarlar dağı,
Dünya ağırlığı çöker belime,
Çözülür ruhumu saran her düğüm,
Duyulur sana da bir gün, öldüğüm.