Koca bir gün devrildi içimde, takvim yaprağının son kurşunuydu sessiz rakamlar, dilimde ay kesiği bir yara, dudaklarımda dünden kalma küfürler sepiştiriyorum etraftaki kalabalığa, kendini bilmezlere, koca bir hiç yapıyor seni adamım! Bir gün daha eksildi içimizden eksik kalan yanlarımızdan, daha da fazlası yarınlarımızdanda eksilecek.
Üsküdar geç kalıyor yolculuğuna, uğultulu bir haykırış İstanbul’da, martıların kırık zarları kaldı içimde, yaşlanmaya başladım saçlarımdan, yüzünde habersiz kopuk bir kirpik korkardım taşıyamamandan.
Geç kalıyor yolculuğuna Üsküdar...
İnsanların göğünde taşınıyor o güzelim İstanbul’un semti, çocuklar koşup çamura bulanmadan güneş sahipleniyor o güzelim taştan duvarları, mahalle aralarında satılıyor simitler, tahterevallide uçuşan siyah hayaller birde bebeklerin ağzındaki yalancı emzikler.
Başka semtlerde var. Mesela İzmit gibi...
Özlem gibi, başka sehirlerde olmak gibi, yanyana olamamak gibi, uzaklık kadar koca bir yük.Şimdi ben başka nasıl anlatsam burada sonbahar kışı getiriyor. Ağaçlarda yaprak dökümü, açık tenlerin kol gezindiği bir vücut dayalı kapılara, yeryüzünün toprak kokusu oluyor yağmurlar düşünce , aslında düşününce herşey farklı oluyor. Gömleklerin ıslanması gibi, baş aşağı dökülen damlalar zerresi, çılgınca savuşturulan saçlar. Yüzüne yuva yapan tebessümler açılıyor.
İzmit burası...
Çocukların koşuşturmaları, ağlamaları, sessiz mahalle arası, taştan evler, görkemli yapılarda içini ısıtan bir manzara ama diyorum ya yoksun buralardada, aynı havayı soluyamıyor insan, hüzünleniyorum biraz da...
Herneyse...
Koca bir Üsküdar geçiyor içimden İstanbul birbiri ardına girmiş karmakarışık hallerde, buranın nesi meşhurdur bilmiyorum. Adı üstünde yer alan Soylu sokak, ama hiç bir soylu adlarına hitap edemiyor. Herkes ölüyor bir nedenden, acıyorum bu semte, yoksul değil belki ama yoksun tutan kalplerde paslaşmış bir hayat kol geziniyor Yeni’şehirde...
Dedim ya burası izmit....
Adı sanı belli olmayan ,
Meşru anılar doğuyor gecelerime...