Kadına kalkan eller kırılsın. Kadına uzanan eller çatlasın. Kadına
kem gözle bakan gözler çıksın. Kimi namus belası uğruna gider. Kimi terk
ettikleri için kimi terk edildikleri… Kimi kıskanıldıkları için… Kimi
konuştukları… Kimi çalıştıkları… Kimi bir öfke uğruna gider.
Ölüm o kadar kolaydır ki! Bir sıkımlık tabanca, bir
batırımlık şiş, bir kesimlik bıçakla. Rahatça, gayet sakince, usulca,
adabınca(!)vAlçakça, rezilce, kahredercesine, lanet edercesine…
Caddenin ortasında sille tokat karısını döven adama müdahale
eden birine dayak atan zatça sarf edilen tipik Türk erkeği vecizesi: “Hem severim hem döverim. Kendi işimi
kendim hallederim. Sana ne?” Bunun üzerine müdahaleye dâhil olan 3. şahsın iğneleyici lafı kapak niyetine
oturur muhatabının bön yüzüne: “O zaman
ben de sizleri koca karı ilan ederim!” diye.
'Aşkın kanunu
erkeklerin kanunu olmuş, biz bu kanunu yeniden yazacağız' diye haykırıyordu bir aşkzede kadın… Aşkın isyan versiyonu bu,
ülkemde. Belli ki duygusal bir şiddete
maruz kalmış, kalbi…
Kadın elinde
bir dövizle haykırıyordu 'Eşitlik
olmadan sevgi olmaz' diye. Hala sıkıntılar var eşitlik konusunda ülkemde,
şikâyete mevzubahis olduğuna göre. Sevgi zaten son kullanımı evliliğin ilk
yıllarına denk gelen bir kavram olmuş. Hemen tüketilmesi gereken… Hemen çarçur
edilmesi icap eden… Bir diğeri de belli ki çalışan kadın: 'Seven erkek çocuklara bakmalı, her işi yapmalı' diyordu. Eşitlik
olmalı, sevgi… Çocuklara bakmalı, her işi yapmalı erkek de! Oysa öyle değil
ülkemde, kazak erkekler ülkesi, taş fırın! 'Bedenimiz
kimliğimizdir' diyordu başkası. Uzun
uzadıya bir konu aslında. Sadece biraz dikkat çekmek istiyorum bu konuya.
İstatistiki bir şeylerde vermiyorum. Bilmem şu kadar kadın öldürülmüş şu kadarı
yaralanmış diye. Her türlü ayrımcılığa karşıyız bu konuda.
Şiddet almış başını gidiyor ülkemde. Kaç gün oldu elim uzandı
kaleme, kâğıdı hazırladım ama bir türlü dökemedim içindekileri. O kadar
sinirleniyorum ki yazamıyorum. Kalem kırılıyor, kâğıt yırtılıyor öfkemden. Canlar
gidiyor boş yere, kanlar akıyor yok yere. Bir mezara diğer cezaevine gidiyor
bilmem ne yoluna? Bıçak üstüne bıçak vuruyor eski eşine… Bu ne öfke? Bu ne
psikopatlık? Bu ne zulüm? Kurşun sıkıyor sevgilisinin üzerine, kurşun kurşun
üstüne. Bu ne canilik, bu ne katillik, bu ne gönüllü ve istekli cellatlık? Kadın
çiçektirden kadın dikendire giden bir yol hikâyesidir kadına şiddet ülkemde.
Her gün bir kadın öldürülüyor haberi ekranlara yansıyor. Gazetelerde
şiddet gören kadınlar var çarşaf çarşaf. Kimi boşanmış, kimi ayrılmış, kimi
birlikte, kimi küskünlükte… Kimi kızını vuruyor, kimi karısını dövüyor, kimi
sevgilisini kesiyor, kimi akrabasını hırpalıyor, kimi arkadaşını deliyor. Erkek
ya; gözünü kırpmadan vurabiliyor kadınını, cesurca (!) yaralayabiliyor eşini. Kesebiliyor
aşkını sanırsın ki tavuk kesiyor, kurşunlayabiliyor canını sanırsınız ki atış
taliminde nişangâha sıkıyor. Ne erkek toplumuz? Ne adamız? “İnsan denen hayvan önce insanlığı öğrenmeli” diyen zata kulak
vermemek mümkün mü şimdi?
“Sokakta kadın
döversiniz kimse karışmaz. Sokakta karınızı veya kız arkadaşınızı öpersiniz
gelir size dayak atarlar.” diyorlar ya! Katılın ya da katılmayın ama bu sözün doğruluk payı vardır.
Öpmek ayıp dövmek münasip! Yani ''adam'' kadını sokakta dövüyorsa bunu adamın
hesabına ''adamlık'' olarak kaydeden fakat adam sokakta kadını öpüyorsa bunu
kadının hesabına affedersiniz ama ''orospuluk'' olarak düşünen bir toplum. Vay başımıza gelen? Şunu bilmesini isterim
herkesin: “Kadına şiddet, kadının
karnındaki bebeğin attığı tekmeden başka tekmeye tevazu gösterilemeyecek ciddi
bir olaydır.” Kadının yiyeceği tek tekme karnındaki bebeğinin tekmesidir.
İlan olunur.
“Dişisine kötü davranan
tek hayvan insanoğludur.” demiş Jack London. Güzel de demiş. Çiçek deriz kadına sonra kökünden
kopartırız çiçeğimizi, koklamamız gerekirken. Güzel deriz kadına sonra rezil
ederiz güzelimizi bir sokak ortasında. Melodi gibidir sesin deriz sonra feryat
figan içinde bırakırız o kadını.
Özelde kadına şiddete olmasın. Genelde insana şiddet olmasın.
Adama bak "Karınızı
rayda tutmak için dövün ve eğer raydan çıkarsa, yine dövün." diye bas
bas bağırıyor ve ne yazık ki yalnız da değil! Belki de adam değil ne dersiniz?
Topluma bak "Karınızı
düzenli bir biçimde dövün; neden dövdüğünüzü siz bilmeseniz bile o bilir."
Mantığı bozuk bu toplumun, mayası, yolu yordamı… Sevmek varken dövmek niye?
Niye düzenli olarak sevmiyoruz kadını… Belki de neden sevdiğimizi bilmesek de
kadın neden sevildiğini hisseder ve bilir. Belki de cinayete giden yol cennete
gider.
Lafa bak “Yük
arabasının çivileri ve bir kadının kafası, ancak iyi vurulduğunda işler.” Çay
demle ve iç bu lafın üzerine. Aynı noktaya atış yapan yenik ve ezgin bir asker
ruhu… Neden vuruyoruz onu anlayamadım. O kafayı sar sarmala, öp bağrına bas.
Sevgi en etkili dildir. Severek cezalandır, severek kız!
Erkek kadına demiş ki “Beni seversen katlanırsın.” diye.
Kadın da erkeğe yanıt vermiş hemen “Sıcak
yuva masalına inanma.” diye. Erkek kadına demiş ki “Yanlış yaptın dayanamadım vurdum.” diye. Kadın da erkeğe yanıt vermiş jet hızıyla “Şiddetin bahanesi yok.” diye. Kadın
duramamış erkeğin bu düşünceleri üzerine konuşmuş da konuşmuş susturmuş erkeği:
“Dayakla sevgi bir arada durur mu?”
diye. “Ölümle biten sevgi olur mu?”
diye.
Kadına şiddete son, erkeksen sokak ortasında sev!