Altı harften oluşan ne
kadar da yalın bir kelime gibi durmakta, verdiği ilk intiba itibariyle…
Kullanımı oldukça
revaçta ve anlamı çoğunluk tarafından bilinen, çok sık telaffuz ettiğimiz,
içine dünyaları sığdıran bir sözcük kısaca. Öyle ki; bazen şakası bile yapılır,
sempati kelimesini çağrıştırmasından dolayı. Lakin içeriği kullanımına nazaran
çok daha kapsamlı ve oldukça da yoğun duygular içermekte.
Hayatta öyle durumlara
maruz kalabilmekteyiz ki, ‘’empati’’ sözcüğü bile yetersiz kalabilmekte,
hissedilen duygulara tercüman olma açısından… Evlat sevgisi gibi ya da verdiğimiz
kayıpların bizde yarattığı olumsuz ruh haline ilişkin olarak. Öyle ki; acısı
kor gibi yakar sevdiklerimizin kaybı ya da bir annenin evlat acısı. Belki de geçirilmekte olan zorlu bir hastalık
süreci… Diğer taraftan, maddi açıdan dişimizi tırnağımıza takıp edindiğimiz
mallarımızın, gerek menkul gerekse gayrimenkul anlamda, bir anda elimizden
kayıp gitmesi gibi: Belki bir borçlanma ya da ipotek neticesinde, hatta daha da
kötüsü doğal afet sonucu kaybetmemizle doğru orantılı olarak vuku bulabilmekte.
Doğum esnasında bebeği
uğruna canından olan bir annenin yarattığı yıkıma ne demeli… Bunu yaşamadan
nasıl bilebiliriz ki. Hele ki, dünyaya gözlerini açtığı an itibariyle annesini
yitiren o çocuğun ilerleyen yaşlarında ruhunda meydana gelen tahribata ne demeli.
Kim bilir nasıl bir acı hissediyordur her yaş gününde yaşamış olduğu o kayıp
neticesinde.
Ağır depresyon
geçirmekte olan problem sahibi bir hastaya öğüt vermek ne de kolay gelir
bizlere:’’Ben yerinde olsam günümü gün eder, dışarı çıkıp hayatımı yaşarım.
Düşünme bunları. Geçmişine bir sünger çek.’’
Daha nice psikolojik
travma buna örnek teşkil eder. Dışarıdan çok farklı bir görünüm sergileyen uç
vakalarda durum ise çok daha vahim: Şizofren gibi, paranoya gibi. Ayrıca
sayısız psikosomatik rahatsızlık da oldukça sıkıntı yaratabilmekte.
Böylesi tablolarda empati
dediğimiz duygu yoğunluğu oldukça pasif bir etkileşim arz etmektedir. Problem
sahibine istediğiniz kadar ılımlı yaklaşın ya da istediğiniz kadar dil dökün,
bir noktadan sonra yaklaşımlarınızın işe yaramadığını görmek oldukça olası.
Kısaca empati her zaman için mümkün olmamakta.
Yoğun ve ağır tempodan
muzdarip akademisyenler ya da sınav yükünün altında ezilen öğrenciler hatta iş
hacminin yoğunluğundan dolayı zorlanan meslek sahipleri rahatlıkla sürmenaj
yaşayabilmekteyken bunun rahatlıkla giderilebilecek bir rahatsızlık olduğunu
savunmak o kadar da kolay olmasa gerek.
Etkin bir örnek daha
vermek gerekirse; panik atak hastalarının durumu da ağır bir tablo
sergileyebilmekte. Sorunu yaşayan kişinin duygu devinim rahatsızlığı oldukça
tepki görebilmekte ve ne yazık ki bu sorunun varlığından bihaber kişiler
tarafından hem de. Yaşanan atak ölüm korkusuyla öylesine paralel bir seyir
izlemekte ki; panik atak geçiren kişi ölümü, ölüm korkusunu sayısız kere
yaşayabilir ve bunu izahatı da ne yazık ki yok tıbbi yaklaşımlar haricinde.
Psikoterapi ya da ilaç kullanımı sayesinde ataklarda gerileme kaydetmek çok
olası ama daha önce de belirttiğimiz gibi bu tip durumlarda empati kurmak
neredeyse imkansız ya da bir yere kadar. En azından konunun uzmanı bu duruma
vakıf olabilir.
Örnekleri çoğaltmak
elimizde. Hani çok kullandığımız bir atasözünü de anmadan geçemeyeceğim, gerçi
çok basit bir örnek ama oldukça yalın ve anlaşılabilir düzeyde izah ediyor
durumu: ‘’Açın halinden tok anlamaz.’’
Karşımızda kim olursa
olsun empati kurmak bir başlangıç noktası ama geliştirilmesi gereken ve
zorlayıcı bir durum hele ki duruma tam anlamıyla vakıf değilseniz. Zihnimizi,
duygularımızı mümkün mertebe devreye sokup, elimizden geldiği kadar karşımızdakine
nasıl davranmamız gerektiğini duyumsamalıyız. Belki gündelik hayatta yaşanan
sıradan olaylar ya da kişisel tutumlar için empati olgusunu rahatlıkla devreye
sokabiliriz. Ama ne yazık ki; uç vakalarda olaya ve duruma yüzde yüz vakıf
olmak imkânsız olmasa bile oldukça zor.
Bu açıdan da gerekli
durumlarda problem sahibi bireyin yapması gereken temel davranış değişiklikleri
var: Kişisel gelişim, zihinsel ve fiziksel aktivitelerin arttırılması, verimli
ve olumlu, nitelikli vakit geçirebileceği ortamlar gibi. Ve tabii ki de gerekli
olduğu takdirde alınması gereken profesyonel yardım gibi.
Evet, dilimize pelesenk
olmuş bir kelime, yazının başından beri anlatmaya çalıştığım ama içeriği o
denli dolu ve kapsamlı ki…
İnsan yaşadığını bilir
ve bazen anlaşılmak o kadar da kolay olamamakta. Hatta bir noktadan sonra pek
mümkün de değil üstelik. Bu açıdan da problemi doğru ve net bir şekilde anlayıp,
ona göre planlı ve programlı bir yaklaşım sergilenmeli. Ayrıca konu ile ilgili
geniş kapsamlı bir araştırma yapıp, hem kendimizi hem de karşımızdakini yeteri
kadar bilgilendirip, aydınlatabiliriz de.
İlk etapta durum ana
hatlarıyla ele alınıp, irdelenmeli, bilinçlenmeli ve bilinçlendirmeliyiz.
Günümüz toplumlarında
ve milenyum çağı diye adlandırdığımız günümüzde artık problemler de çağa ayak
uydururcasına oldukça komplike bir hal aldı. Unutulmaması gereken bir diğer
önemli nokta ise; detayların ayrıntılarda gizli olması. Bu yüzden de gözden
kaçan en ufak bir detay bile çözümleyici olabilmekte.