Nurlar İçinde Uyu Edip Cansever...







Neredeyse yazdığı şiirler kadar da şiir hakkında yazılar yazdı Edip Cansever. Şiirle yatıp, şiirle kalktı.Cemal Süreyya onun için,

“Yeşil ipek gömleğinin yakası
Büyük zamana düşer.
Her şeyin fazlası zararlıdır ya,
Fazla şiirden öldü Edip Cansever” 
der.

 

 

 

Ölümü irdeleyebilirdim eğer ki ölüm olmasa ve içimdeki içtimadaki o yalnızlık…

Evrenin kuytularında saklı sessizlik ve ruhumdan gitmeyen Kuran sesi:

Aşkı ihbar ediyorum öncemden ayrı;

Aşkı köle ediyorum şiire olmadığı kadar aykırı…

İlhamın durgunluğun yetmedi, azizim: kalemin isyanı…

Beti benzi atmış kıtalar aşıyorum ama yetmiyor çünkü varamadığım kıtalar saklı hayallerimin zaferinde; ulaşamadığım o Şiir saklı yüreğin kıblesinde ve maruzatımı hoş gör, azizim içimde kalan ukdenin ateşinde dönüşümlü bir ayrılık yaşıyorum ölüm öncesi perdelenen gözlerim ve defalarca öldüğümde aşkla coşkuyla nice şiire meylettiğim…

İkbalimdir şiir ama yetmez…

İkazım kaleme: deste deste gül sunarım içimdeki vecizeye.

Mihrabım ve kıblem ve makul olmadığım kadar müphem duygulardan geçtiğim ve eremediğim bir zafer dünümden imtina ettiğim kadar belki de çok ötesi ve isyanında kalemin, her yazamadığımda kulağıma küpe annemin öğütleri:

Ah, be azizim ben çok ama çok sevdim en çok da imkânsızı dilerken içimden için için yanan bir ateşin tek kıvılcımında seğirir kalbimin gözleri kabrime yakınımdır içime ne zaman ilham doğsa ve sonsuzluğa kucak açtığım hele ki ansızın kalemimden yeni bir şiir doğsa…

Defalarca öldüm ve annem sil-baştan doğurdu beni öpüp de alnımdan.

Defalarca doğdum annem öldüğünde yeniden dünyaya geleceğinin inancıyla Rabbime dönük yüzü ve her sus payı söylemde sadece itikadım sadece niyazım bir de sulak arazisinde nemli gözlerimin ben yaşlarımla yıkadım yüreğimi ama yetmedi…

Ben yaşlarımla yazdım her şiirimi ve güncelledim duygularımı beşi bir yerde acılar sokağında geçip de şiir yazıp da ölmemek mümkün mü yoksa fazla şiirden ölmek bu mu?

Kabrim.

Kıblem.

Kâğıdım ve kalemim.

Rüştünü ispatlayan her imge hem kozam hem son kozum ve ihbarım iman gücümden doğan güneşin aydınlık yüzünde anbean andığım yüce Rabbim ve…

Ve aşk:

Ve şiirdir hem şiarım hem mezarım.

Kubbede saklı bir bulut.

Aşka ve sonsuzluğa biat umut.

Umuda dair ufuk.

Ufkun bitimi yerkürenin bir kere sonlanmışken çekimi ve içtimada bedenim ve ruhum ve körpe yüreğim ve kimse kulp takan sözcüklerime aşkla ihya olan karanlığın sonlanıp sabah iken doğan ilk duam ve saklı tutulası sırlarım ve şiirlerim…

Yer gök şiir, azizim.

Yurdum da şiir toprağım da yorganım da yankısı duygularımın ve yongası sessizliğin vurdumduymaz eşrafım her halükarda yere serildiğim ve desti izdivacı kalemin tutulmasın yeter ki dili ve nüktesi…

Ah, azizim yorgun kıtalardan geldim sana.

Senden önce şiirin ruhuna.

Daha da öncesinde göbek b/ağımı kessem de hayatla ve işte inzivada geçen yıllarım ve iade-i itibarım:

Aşkla meşkle işim olmaz mıydı sahiden de öncemde belki sadece duyum belki sadece bir yudum belki sadece tapınası bir ölüm aşkla vecizelerin eşleştiği imtina ettiğim kadar sağdan soldan ve işte kulağıma küpe sözcüklerin yeter ki b/ağlanmasın basireti.

Şiirim mademki.

Şimdim.

Sonram.

Ya, öncem…

Tutuklu kaldığım güncem ve soytarı yalnızlığım ve sus pus duygularım.

Rengim müphem.

Yarınlarım muğlak.

Ölüm ise başım gözüm üstüne mademki yolum çıkacaktır illa ki şiire…

Müptelası olduğum imgelerim.

Müdavimi olduğum mezarım ve mezar taşıma yazdığım şiirlerim nasıl ki tutulan nutkumun nüktesi.

Hizaya geldiğim.

Haz duyduğum.

Haizi olduğum hiçlik.

Vurgun yediğim s/onsuzluk.

Çöken şebeke sistemi zihnimin ve dalgın gözlerim ve delici b/akışlarım aşkla aşkı ihbar ettiğim.

Aşkı aşkla geçiştirdiğim.

Aşina olduğum yalnızlığım.

Seferi tanıklığında yıldızların ve de…

Keşke fazla şiirden göçüp gitsem kendimden…

Keşke göç mevsimine bir de ben şerh düşsem yazmadığımda zehirlendiğim şiirlerden başkasını da görmez iken gözlerim.

Kara kaplı defterim.

Kalemimi yutan kara deliğin seyrindeyim.

Ve o karanlık dehliz ikiletmeden sevdiğim ikilemde kalan bir iklim misali seferi tanıklığında duyguların alnımın teridir yazdığım ve yazmaya durduğum her şiir…

İbrazı kalemin.

İsyanı yüreğin.

İfası aşkın.

İdamesi sözcüklerin.

İkamesi imgelerin…

İblise lanet okuduğum.

Meleklerle hemhal koruyan Rabbime nasıl da müteşekkirim bir de: ‘’yaz’’ dedi mi…

Yazgım.

Yazım.

Yalnızlığım.

İfrata kaçan şiir sevgim.

Bir kelam ki.

Bir de yaralı kalem…

Bir selam ki yarama tuz basan kabrimle iştigal kalbimde de dinmeyen yangın ve mahşeri kalabalığı duygularımın yazmaya durduğum nöbete durduğum kıyama duyduğum…

Çünkü ben varsa yoksa Şiirim zehirlensem bile fazla şiirden:

Ah, keşke ölümüm olsun şiirin elinden…

Nurlar içinde uyu Edip Cansever…

 


( Nurlar İçinde Uyu Edip Cansever... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 8.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu