Ön sözü olmalı mıydı hayatın ya da
bir hikâyesi bir o kadar hikâyenin hatta hikâyelerin de ta kendisi iken
yaşamak.
Sözcüklerin fısıltısından çıkıp da
yola ruhumdaki angaryayı sonlandırmakla mükellef bir yolcuyum ben: peynir ekmek
gibi sevdiğim bir yana hala da insanlardan yana kesmemişken ümidi gelin görün
ki: son on beş ayımı on beş asır gibi yaşamışken bilemiyorum da gelecek
zamanların bana ne gibi sürprizler hazırladığını.
Donanımlı bir hüzündür yakama ilişen.
Dokunulmazlığım da var iken iç
sesimin de eşliğinde ve baskın çıksa da dış ses her halükarda kaleme dökmek
zorunda hissediyorum iç sesimi hem de anbean günbegün teşrif eden yalnızlığımın
kâh buğusunda kâh büyüsünde büyütmem de lazım iken içimdeki çocuğu ve ben tam
tersine sevgimi büyütüp içimdeki çocuğu da baş tacı yapabildiğim ölçüde
taşlanıyorum da hani kimi zaman ve azat edilmesi gereken bir mahkûmun
zindanında geçirdiği ömrü dahi cennete büründüren gaipten gele coşkuma ve
hayallerime sahip çıktığım kadar mutluyum.
Bir muradım var iken sayısız murada
tekabül eden.
Bir talebe titizliğinde yaşadığım ve
not aldığım ömrün de sertifikasının bana henüz sunulmadığını da kaile aldım mı
daha da çok yolum var hani öğrenci kimliğimi sonlandırma gayreti içerisinde de
fazla bulunmuyorum ve bir adım ötesi:
Dünde kalan öğretmen kimliğimi
özlüyorum kimi zaman ve susması gereken bir çocuk aralıksız hırpalanan ve bir
ara namesi iken yazdıklarım ve kefil olduğum hayallerin gönül tezgâhındaki
sevincine ve sevgisine eşlik eden her sevgi kırıntısından nasiplenip de hayatımı
iyi kötü idame ettiğim.
Bir parantez daha açıyorum güne ve
yaklaşan Öğretmenler Gününe atıfta bulunma ihtiyacı hissediyor ve yeşeriyorum
gözlerim eşlik eden yaşların izinde devasa bir yasın da attığı nutuk ile dünde
kalan tüm öğretmenlerimi sevgiyle özlemle anıyorum…
Formel eğitimdeki ilk öğretmenimi
anıyorum kırık hatıraların nazarında hani okuttuğu son sınıf iken sevgili
ilkokulum ve ilk öğretmenim ve informel babamı anıyorum yine onun son öğrencisi
ben iken ve benim de ilk öğretmenim okula başlamadan bana öğrettikleri
sayesinde donanımlı ve koşar adımlarla okuluma gittiğim.
Gittiği yere kadar, dese de insanlar
gidemediğim çok yer var bende kalan düne yaslanmış güne dahi hükmedebilen ve
geleceğin seyrinde içimde yanan devasa bir ateş.
Sınırlarımdan taştığım yetmedi
bedenimden yetmedi kâinatı aştığım sayısız kıta sayısız coğrafya ile
arşınladığım bir yolculuk iken benimki iç sesimin nezdinde ben seyyah bir yolcu
yeri geldi mi derviş en çok da mesleklerimden öğretmenliği sevdiğim ve haizi
olduğum görevlerden öğrenci ruhumla eşleşen fıtratım ve mizacım öyle ki sayısız
fıkraya denk düşen öğrencilik yıllarım ve sevgili arkadaşlarım bir o kadar
şimdime eşlik etmeyen bir o kadar sevdiğim kadar sevildiğime emin iken
ilerleyen yıllarda hayatın da bana sunduğu can yakan gerçeklerin ışığımı
söndürdüğü.
Bir af yasası çıksa dahi: giden
yıllarım geri gelmez asla.
Bir af yasası çıksa bile belki de
kendimi asla af etmeyecekken ve kulvarımda öncü iken hayallerim bense bir ömür
boyu en çok hem öğrencilerimi hem de öğretmenlerimi sevmiş iken…
Dik yakalı bir kazak adeta bir ömür
beni boğan.
Aynı zamanda ruhumu sıcak tutan bir
kazak ben her ne kadar boğulsam da yaşamam için gereken enerjiyi bana veren ve
de yüce Mevla iken bana sevmeyi öğreten en çok da sevilmeyi arzu ettiğim bir
ömrün de sürmanşeti iken hem öğrenci olduğum zamanların hem de öğretmenlik
mesleğinin tadı da damağımda kalmışken.
Günbegün gidenlerin de sayısının
arttığı ve e-posta kutuma gelen acı dolu iletilerden birini geçenlerde okuduğum
ve bir öncesini geçtiğimiz ya ve en sevdiğim iki öğretmenimin de vefat haberi
okuduktan sonra yüreğime saplanan bir bıçağı yerinden çıkaramadığım kadar
içimde ukde kalan öğretmenlik mesleğinin gayri resmi mensubuyum belki de ne de
olsa ücretli ve gönüllü öğretmen olarak çalıştığım yılların uzamında
atanmadığım ölçüde bir kırıklık bir kırgınlık saklı iken içimde.
Asil öğretmen olarak çalışmasam da
asıl mesleğimi öğretmenlik olarak gördüm bir ömür her ne kadar eğitimini
aldığım İşletme mesleğinin ruhuma vermediği hazzı, haizi olduğum sevgiyi ve
bilgiye olan düşkünlüğümle bana en çok yakışan iken hem öğrenci kimliğimi bir
ömür koruduğum kadar öğretmen bir ailenin çocuğu olarak kendime yaptığım
yatırımın ilk satırı iken aldığım formasyon bana her anlamda bir ömürlük çok
şey kattı.
Rüştünü ispatlamaksa hayallerin ve
ben her bir hayalimi gerçek kıldım.
Üstünlük taslayan insanoğluna en çok
yakışanı ise öğrencilik olarak görmüşümdür çünkü bilginin sınırsızlığında bilgi
sevgiyi asla sınır dışı etmez ve bilgi ile sevgi aslında iç içe geçen en uyumlu
ve müthiş birliktelik iken bildiğim ve savunduğum şu ki: sevmeyi bilmeyen insan
asla öğretmenlik yapmamalı ve ben asil öğretmen olarak atanmasam bile sevgiyi
hep cübbem olarak geçirdim üzerime:
Kâh öğrenci olduğum yıllarda kâh
öğretmenlik mesleğini bana doya doya yaşatan canım öğrencilerim ve
meslektaşlarımla tutturduğum uyumun ve frekansından rotasından da asla ödün
vermediğim kadar ve hali hazırda, ne öğrenci ne öğretmen olmasam bile günbegün
yaptığım bir ev ödevidir sahip olduğum vasıfların yanında haizi olduğum tüm
görevlerimi en başta evlatlık vazifemi coşkuyla ve tutkuyla ve mutlulukla ifa
ettiğim kadar kulluğuma binaen payıma düşenlerin de bilincinde ve mutluluğu ile
yaşarken…
Tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler
Gününü can-ı gönülden ve coşkuyla kutluyorum, efendim…
Ebediyete intikal eden tüm
öğretmenlerimizi rahmetle anarken yaşayan tüm öğretmenlerimize de sağlıklı uzun
yıllar diliyorum…