Düşlerim tekil ruhum sıradan ve
yakarışlarıma kefilim keyfini sürmediğim kadar hayatın yaratılmış en zeki en de
aciz bir varlığım bir virman misali ya da bir zerre acının detayında saklı açılası
bir kutu da değil iken mealim tükenen mecalimde saklı aslında kendime esaretim
ve yüz bulduğum kadar evrenden yüzünü asla çevirmeyen İlahi Gücedir ihtiyacım
ve O’nun kudretinde saklı iken akıbetim ve dünüm ve andaki minvalim.
Göğsümden akan hüzün.
Bebek misali emzirdiğim ömrün vebali
de boynuma.
Ruhumda saklı bir resim aslında tek
noktaya haiz olduğum kadar neyim ki evrenin kanatlarına konduğuma dair yok iken
de tek çekincem ve işte İlahi Aşkın ateşinde kutsanırken her halim her hecem.
Katıksız huzur.
Kötek düşkünü zalim.
Köçeklerin tarihinde saklı aslında
iblisin değişmez mizacı.
Çocuğum.
Alabildiğine masum.
Kadınım.
Kimine göre eksik etekli elbet eksik
akıllarda saklı iken hüznün şerbeti.
Yorgunum.
Lakin kıtalar aşılası bir
haletiruhiye ki ben sadece Allah’ımdan isterim.
Dilemması yüreğin ve dilaltı hüzün
huzura odaklı arayışım ve paralel evrenlerde gezinen kalbim ve kalemim.
Kaile alınmasam da zaman zaman.
En çok da ahir zaman.
Ve mukadderatım Rabbin göstergesi
kaderime razı ve tüm insanlığa duacı.
Bilinmezin en bilindik yönü iken de
sevgi ve uzamında saklı hasret ve özlem ve işte vicdanımın sesi.
Ruhun dinamikleri.
Sözcüklerin asaleti.
Diken üstünde yaşarken insanlık ve
dikenin acıttığı değil acının direttiği en çok da renklerin solduğu ve s/üzülen
çehremde açacak güllerin tesiri ve nesri ve şiir bellediğim kadar hayatı
semanın neferi umudun tekeri sözcüklerin de tek/eli.
Hazansa muhatabım.
Gök kubbe iken ikametim.
Yerkürenin katmanları ve çiçek açan
duaların hikmeti.
Yücelerin Yücesi Mevla’m ve rızkımı
veren ve tek bilen tek duyan, duayeni duyguların huzura delalet bir arayış
varsın benden uzak olsun her dileyen her selamını esirgeyen.
Mevsim geçkin.
Ruhlar dalgalı ve de damgalı.
Yürekler süzgün.
Zalim ve iblis nefret dolu.
Sandık dolusu emir kipi.
Sandıklarda saklı sanmadıklarımız.
Bir çocuğun ansızın peyda olan
gaipten gelen gücü hem de yüreği nasıl nasıl yaralı.
Çocuk ve ölüm.
Ölüm ve vahşet.
Ayak sesi uzaktan duyulan nefret ve
insanlığın insana ettiği ihanet.
Savaş.
Kaos.
Öfke.
Lider.
İnanç.
Sömürge.
Ve Gazze kanayan bir yara kanayan bir
ilah kanayan bir sevda.
İnsanlığın sonlandığı.
Zulmün ise asla yok iken bir
dayanağı.
Sözün özü:
Kendimden ayrı düştüğüm.
Kendime muhalif.
Kendimle savaştığım ne ki?
Ve işte bir ülke soluyor ve işte on
binlerce hayat heba olmuşken söz düşer mi sahiden de içimdeki çocuğa?
Ölümün serkeş tınısı.
Zulmün dalyası balyası.
Çocuk nesli tükenirken ailesini
kaybeden binler on binler.
Sözcükler asla değil çetrefilli ve ne
yazık ki ölüm yaladı yüzünü bir milletin.
Acının doruk noktası ve sırtında
yaralı kardeşini taşıyan bir çocuk sadece bir çocuk…
Tutulan nutku insanlığın ve sönen
hayaller sonlanan hayatlar.
Renklerin karanlığa teslim olduğu.
Duyguların önemsiz insan hayatlarının
değersiz addedildiği.
Kendimden çıkıp da yola ve bilfiil
kendimi sorgularken ve işte yakalandığım ateş:
Bir çocuk ve bir çocuk da sırtında
yaralı:
Varsın olsun tüm kıyafetlerim yamalı.
Varsın üç beş öğün atlayayım.
Varsın eksik olsun huzurum hatta
sağlığım…
Bir çocuk.
Bir de içimizdeki çocuk.
Kardeşinin kanı ve kardeşini sırtında
taşıyan çocuğun defalarca yanmışken canı.
Can pazarı.
Gönül tezgâhı.
Ağdalı ruhların ahmak yüreklerin ve
zalimlerin taptıkları nefsi bizlerinse kesilirken nefesi…
Bir çocuk.
Binlercesi.
Kayıpların vurduğu en ağır darbe.
Çalınan hayatlar.
Nutku tutulan dünyanın aslında
verdiği nefesi içine çekmekten aciz.
Tolerans tanıdığı kadar kader ve işte
kederle eşleşen kader ve dinmeyen zulüm.
Sözcükler yorgun.
Melekler yorgun ve ağıt yakmakta.
Dünyanın sonu çoktan gelmişken ve
küçük kıyamet ve benzeri çoktan kopmuşken.
Üzgün olmakla da elden gelen bir şey
yok işte.
Suskun ülkeler suspus yürekler ve
sudan sebeplerle kendini avutan nefisler ve nesiller…
Lakin…
O sadece bir çocuk sırtında taşıdığı
da…
Aç.
Susuz.
Yaralı.
Kimsesiz mi?
Kimsesizlerin kimsesi iken yüce
Yaratan elbet gün doğmadan da neler doğacak yeter ki zaman daha tükenmesin
tüketmesin de insanı…
O…
O, sadece bir çocuk.
Bizlerse alabildiğine pejmürde ve
insafsız ve dertsiz tasasız kendi önümüze bakıp da paye vermişken bir kere bu
ölümcül savaşa ve nefsimize.
Yazıklar olsun bize yazıklar olsun…