Psikanalizin kurucusu Sigmund
Freud…
1856 senesinde Moravya’da
dünyaya geldi. Freud’un anne ve babası ile olan ilişkisi çalışmaları ve kuramı
açısından önemlidir. Özellikle annesinin ilk çocuğu ve göz bebeği olması
kişisel araştırma ve dayanaklarında etkin bir süreçtir.
Freud doğduğunda annesi
oldukça genç bir yaştaydı. Babasıyla olan ilişkisi her zaman mesafeliydi Freud’un
hatta düşmanca tabirini kullanmak bile mümkündür. Babasının ölümünden yıllar
sonra bile içine girdiği suçluluk duygusundan kurtulması oldukça zorlamıştır
onu. Hatta geliştirmiş olduğu Ödip Kompleksi yaşadıklarının bir tür
uzantısıdır.
Kendi hayatında yaptığı
iç gözlemler ve kendini çözümleme süreci hep bir adım uzağındadır Freud’un ve
bir o kadar da yakın.
Mutlu bir evliliği olan
bilim adamının altı çocuğu vardı. En küçük çocuğu olan Anna, Freud’un gözünde
farklı bir yere sahipti.
Freud’un aralıksız iz
bırakan anıları yedi yaşında başlar. Hayatının farklı süreçlerini analiz edip
kayda geçirmesi çalışmalarında hep bir ışık olmuştur. Hatta yetmiş beş
yaşındayken çocukluğuna dair şu sözleri dile getirir:
‘’Ta içimde bir
yerlerde, ilk silinmez intibaları bu havadan, bu topraklardan almış olan
gencecik bir annenin ilk oğlu olan Freberg’li mutlu çocuk hala yaşamakta.’’
Gerek alışagelmişin
dışında sürdürdüğü hayatı gerek yaptığı çalışmalar ve geliştirdiği kuram
itibariyle tarihte ve psikoloji bilimimde önemli bir yer tutar.
İyi bir eğitim almış
olan Freud, üniversite yıllarında Yahudi olmamsından dolayı oldukça
dışlanmıştır. Pek çok dile hâkimdi. Önceleri istemediği halde Goethe’nin eserlerinden
etkilendiği için branş olarak tıbba yöneldi.
1881 senesinde tıp
öğrenimini bitirdi. Akabinde bir psikiyatri kliniğinde asistan unvanı ile
çalışmaya başladı. Aldığı bir burs yardımıyla 1885’te Paris’e gitti. Gerek histerinin
belirtileri gerek hipnotizma ve telkinin etkileri üzerine derin araştırmalar ve
çalışmalar yürüttü. Ardından Berlin’in
yolunu tuttu. Burada ilgilendiği alan çocuk nöropatolojisi idi.
Dört yıl süren bir
nişanlılık sürecinden sonrası Martha Bernays isimli bir kadın ile birleştirdi
hayatını.
Çalışmalarında hipnoza
oldukça yer vermiştir. Hastalarından birinin zorlaması neticesi hipnozdan vazgeçip
‘’serbest çağrışım’’ yöntemine yöneldi. Breuer ile ortaklaşa hazırladıkları bir
makale içeriği itibariyle tıp çevrelerince hoş karşılanmadı. Aslında bu makale
psikanalizin temel ilkelerine dayandığı için önemli yer tutar.
Arkadaşı olan Fleischl
yaptığı bir araştırma esnasında enfeksiyon kapıp baş parmağı kesilerek ölümden
kurtuldu. Çektiği ağrılar hayatını bir işkenceye dönüştürmüştü. Sonunda morfin
kullanma yöntemine başvurdu. İlerleyen zamanlarda Freud ona morfin yerine
kokain kullanmasını önerdi.
Ona göre kokain büyülü
bir ilaçtı. Kullanım sonucu ortaya çıkan kassal güçteki artışın öznel bir
yanılsama mı yoksa nesnel olarak kanıtlanabilir bir durum mu olduğunu
belirlemek için bazı testler yapmaya yöneldi.
Yaptığı olağan dışı
çalışma ve araştırmalar ile tarihte oldukça sorgulanmıştır.
Bir meslektaşına
yazdığı mektupta kendi rüya analizini anlatmıştır. Onun en önemli çalışması
olan ‘’Rüyaların Yorumu’’ tüm bu analizlerin bir derlemesi ve özetidir.
Darwin’den oldukça
etkilendiği çalışmalarında göze çarpar.
Cinselliğin bebeklikte
ortaya çıktığı ve çocuklukta gelişimini sürdürdüğü Freud’un temel donelerinden
biridir. Öne sürdüğü gelişim dönemleri; oral, anal, latent ve genital dönem
şeklinde sıralanır.
Küçük kızı Anna dünyaya
geldiği ilk günden itibaren babasını gözdesi olmuştu. Aralarındaki güçlü
duygusal bağ Freud’u oldukça endişelendirmişti. Ve Anna yirmi iki yaşındayken
haftada altı kez bu duygusal bağı çözmek adına seanslar yapmıştır.
Anna da psikiyatriyle
ilgileniyordu. İlk çalışmasında adını vermediği bir hastasını anlatıyordu. Oysa
o meçhul hasta Anna’dan başkası değildi.
Geçen zaman içinde
kadınsı olmayı reddetti ve Doroty Tiffany isimli bir kadınla yaşadı. Asla da
evlenmedi.
Freud’un bir yabancı
olan Jung’u açık biçimde desteklemesi Viyanalı psikanalistleri kızdırmıştır.
Kuşkusuz en göze çarpan Adler’di ve psikanalitik harekette ilk bölünmeye
kışkırtan da oydu.
Kızı Sofia’nın ölüm
haberini aldıktan sonra ölüm içgüdüsü isimli çalışmasını tamamlamıştır.
1923 senesinde ‘’Ego ve
İd’’ isimli kitabını yazdı.
Uzun ve çetin yaşamı
kansere yakalanmasıyla çetrefilli ve acı dolu bir sürece girdi.
İnanılmaz derecede acı
ve ağrı çekiyordu. Doktorundan bir tüe ötenazi istedi. Olması gerekenden fazla
dozajda morfin yüklenmesi sonucu Freud ertesi sabah uyanmadı.
Tarih 1939 yılının
eylül ayıydı hayata veda ettiğinde.
Kuramı ve geliştirdiği
teknik psikoloji biliminin temel yapı taşlarından biridir her ne kadar menfi
eleştiriler alıp yadsıyanlar olsa da.