Umut ekmişken gönle mümkün müdür karşılığını almak. Eşlik eder düşler kurduğun sürece, yükselir arşa değer başın ümidini kaybetmedikçe.

 

Mutlak bir yalnızlığın dipsiz savuruşu bir o kadar yakıp geçerken zaman. Medet ummamayı öğrendim artık, bir o kadar belledim. Savruk bir hayat hiç olmadığı kadar ana endeksli. An da geçiyor sağımdan solumdan geçen nice insan gibi.

 

Nihayete eren ne çok hayal iz bıraktı kendi izimi çoktan kaybetmişken.

 

Biçimsiz, bitimsiz hayaller de savdı sırasını. Yitip gidenlerin izdüşümü telaşlarımı da çaldı. O telaşlar değil miydi beni ben yapan. Ne zaman sakin kalmayı becerdim diye hayıflanırken üzerime çöken ölüm sessizliği eşkâlimi bile yerinden etti.

 

Çoktan yerimden yurdumdan olmuşken kolaysa at üzerinden şu ölü toprağını.

 

Unutmak ne denli kolay bazılarına ve yeri geldi mi zaman bile kapatmıyor o boşluğu. Derken kemale eriyorsun ve bir kez daha, yeniden, yeni baştan. Sür git eşlik ederken yaşanmışlıklar ve yaşama ihtimalinin vurup geçtiği o dengesiz ruh halleri. Bir iyi bir kötü, bir var bir yok.

 

Kalemi oynatıyorsun da ne kadere müdahale edebiliyorsun ne de yakandan düşmeyen bencilliklere, nidalara, bitmek bilmez sanrılara. Var iken yok olmak bu olsa gerek. Yok iken var kabul etmek ise oldukça hastalıklı ve sancılı. Bu da bir tür savunma mekanizması zahir. Dayanmak adına ya da yitip gitmemek uğruna onca kaybın ardından.

 

Tecelli eden kader mi tesellisi mi yıkımların. Bakıp da görmemek mi sevip de uzağında kalmak mı. Herkes gibi herkesten bir parça belki de kısaca herkes gibi olamamaktan hicap duymak. Karışmak karanlığa, koyulmak gün ışığında hatta saklanmak kıyı bucak.

 

Hiç olsam ne çıkar, diye koca bir yanılgıya düşmek üzereyken uyandım yüzyıllık uykumdan. Uyku mahmuru ovuştururken gözlerimi bu kez yıkıldım. Kalkmaya çalışırken düştüm bir kez daha. Basıp geçtiler ve hala da geçmekteler.

 

Ölümden döndü şu fani beden, kıyısından döndü uçurumların. Düşerken tutunmak ayrı kaygı tutunmuşken terk edilmek. Bir değil iki değil sonsuzu çağrıştıran bir sayı dizisi.

 

Ne yapsan kar etmiyor ya da ne zaman ki düşsen dara daha da çıkmaza giriyorsun.

 

Var mıyım? İzafi olsa bile yokum.

 

Yaşıyor muyum? Mantıken evet.

 

Yarınlar ne getirir, diye de sormayı bıraktım akabinde. Geçmişi de gömünce kala kala anlık doyumlar kaldı elimde. Bir bakış ya da tek bir kelime… Kim bilir belki bu da aklımın bir oyunudur hem de hiç hesapta olmayan. Hesapta olmayan onca şey gibi.

 

Bilemezdim ve tasavvur dahi edemezdim. Neyi mi? Çetele tutmuyorum artık ne de inkâr ediyorum. Sadece yaşıyorum düşe kalka bitimsiz kahkahaların eşliğinde. Eşlik etmek ne kelime aklıma bile getirmem. Ne gülerim ağlanacak hale ne de ağlarım ulu orta. Belki görünmeden düşer yaşlar.

 

Ben utanmazken yaşlarımdan yine de saklarım yine de saklanırım. Hep olduğu gibi ve hep mecbur kılındığım gibi. Varsın kifayetsiz ve dirayetsiz desinler.

 

Hüküm vermeden yaşayıp giderken hükmedenlerin eşliğinde gölgelere sığınmak bu olsa gerek ne de olsa doğa güçlü olanı sever ve korur.

 

 

( Doğa Güçlü Olanı Sever başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 26.09.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu