Zıtlıkların daim olduğu
binlerce cümle, gizli öznelerin cirit attığı. Öznelerden mükellef ve nesneden
muaf kimliksiz zihniyetler kimlik oldukları iddiasıyla karşıt ve muhalif
görüşleri yerle bir eden.
Sevginin özünden ve
korumakla mükellef yaralı yüreğin can yakıcı çığlıkları duymaktan imtina
ettikleri…
Tüm özneler sadece
kendinden sorumlu büyük bir yadsımazlıkla kifayetsiz olduklarının çok uzağında.
Uzak ya da yakın hangi mefhum iddia edebilir ki vazgeçilmez olduğunu ve kim
neyden sorumlu addedilebilir ki bu çarpık gidişat ile işgal edilirken masumiyet
ve görmezden gelinirken bakir sevdalar.
Korkmak kadar korkutucu
hatta ölmek kadar gerçek görüntüler silik ve hiddet dolu iken.
Umudun terk ettiği
belki de hiç var olmamış bir yanılsama umut etmek. Umutlar sersefil o
bağnazlığın neresine saklanmış ola ki. Gizli saklı ne varsa çoktan bertaraf
etmişken koş koşabildiğin kadar zincirinden boşalmışçasına. Kolaysa yakala ipin
ucunu ve haydi çöz bakalım o kördüğümü.
Binlerce imkânsızlık,
sayısız yitik insan çoğunun nazarında asla var olmayı becerememiş.
Kanıksamak mümkün olsa
bile kolaysa içine yerleştirildiğin o tabloyu baştan aşağı boya alacalı
bulacalı renklerle. Biraz pembe biraz mavi ama siyahı asla katma arasına.
Yeteri kadar kömür karası iken o tünel sadece ekle beyazı pamuk kadar yumuşak
ve her yüreğin hak ettiği kadar.
Gerçek ve yalan
arasındaki o dipsiz uçurum değil mi avaz avaz haykıran…
İyi ve kötü arasındaki
fark değil mi güzelliklerin ömrünü kısa kılan…
Karanlık değil mi ruhun
pusu ve sevgi değil mi tek besin kaynağımız…
Bilindik ne varsa hatta
kanıksanmış ve vazgeçilmez. Ve ne varsa çoktan vazgeçtiğimiz. Yine de
vazgeçmemek adına verilen o mücadele. Neyin mücadelesi ola ki diğer yandan bir
elinde heyben tıklım tıklım yaşanmışlıklarla ve bir elinde sönük bir fener sen
sadece ilerlemeye çalışırken el yordamıyla.
Çok mu geç yoksa vakti
mi gelmedi… Ne için ya da kim için zaman bir ölçüt olabilir ki. Keramet zamanda
mı yoksa bulunduğumuz mekanda mı. Neyin ölçütü hangi oranla makbul olabilir ki…
Makbul olan hissedilen mi yoksa katı bir zihniyetle yok sayılmak mı var
olduğumuza kani olmuşken.
Belki de görünenin
aksine inanılmaz güçlüyüzdür. Gerçi neye ya da kime yetebiliriz ki adil olmayan
bir düzenekte yaşarken payımıza düşeni.
Tahammül sınırı
zorlanırken kötülüğe peşkeş çekilmiş ruhlar acizyetin himayesinde addedilmiş
bazılarının nazarında.
Her daim soru işareti
yüklü düşünce düşünceden ziyade yargılanmak adına bağdaş kurmuş yolu ortasında.
Ne de olsa yorgun ve mecali tükenmiş. Bir mola vermek adına belki de ya da bir
virgül koymak adına yaşanmışlıkların verdiği o kırgınlık esir almışken. Esir
alan sayısız mefhum her ne kadar inanılmaz hicap edip esefle kınasak da. Kim
bilir belki de kınanmamak adınadır tüm çabamız.
Yalnızlık kadar
ürkütücü olsa da kalabalık düşünceler sayesinde karışmak bir o kadar olası o
emsalsiz kalabalığa. Ucundan bucağından kim bilir nelere vesile olur tahakküm
altında kalma ihtimalini de göz ardı etmeden.
Sığ olmamak adına beli
tüm bu mücadele ya da kabul görmek adına her kimin nezdinde diliyorsak. Kabul
görür ya da görmez ama en azından nefsin dirayetsizliğini kıran basireti
bağlanmış bir önyargıdan uzak sarılmışken sevda yüklü bulutlara her ne kadar
bir rüya olduğu gerçeğini kabul etmek zorunda olsak da.
Güzeldir hayal yüklü
koridorlarda yürümek en azından gerçeğin ve gerçek dünyanın kirinden pasından
uzak kalıp masumiyeti korumak, kollamak adına. Kabul görmesek bile…