Sıklaştı adımlarım
yine. Koşabildiğim kadar koşmalıyım ve yakalamalıyım ucundan. Ne ya da kim ise
kavuşma telaşı içinde olduğum… Gitme sakın gitme.
Koca bir kepçe ile
karıştırırken geçen günleri kocaman bir yadsımazlıkla nasıl da göremedim.
Duymadım da. Onca sanıya kapılıp eş güdümlü bir vurdumduymazlıkla ittim elimin
tersiyle.
Ya şimdi… Çok mu geç...
Anımız kuşatılmışken
pişmanlıklarla nasıl da bağımlısıyız mazinin. Kaçamadığımız ne varsa takılı
kalmış geride ve bir yanda uzanan gelecek umutlarla ve hayallerle bezeli.
Sayfaları hızla
çeviriyorum. Yalayıp yutmalıyım bu kitabı. Ve bir sonrakini. Ne varsa yığılı
önümde.
Geç kaldım, biliyorum
hem de çok geç kaldım.
Gitti gidiyor işte koca
bir yıl. Diğerlerinin yanına. Ne çok şey gömülü kaldı içerisinde. Tüm umutlarım
gönlüme ektiğim. Tüm hayallerim. Ben hepten kaybolmuştum. Artık asla bulamam
aslımı. İşin yoksa uğraş dur.
Yine de edinilesi
amaçlar ve yeni hayaller köşe başında sahiplenmeyi bekliyor. Bundan kolay ne
var. Yeni boşaltmıştım heybemi uğurlarken yaşlı yılı. Bir bebek masumiyeti ile
almışken kollarıma geçen zamanla ve tüm bağnazlıklarla nasıl da kirletildi
nasıl yozlaştı.
İşin yoksa tüm suçu
eski yıla yükle. Hiç mi suçumuz yok, hiç mi mesul değiliz tüm bu olanlardan tüm
ölümlerden ve tüm acılardan. Kolaya kaçmak işte:’’Ne kötü bir yıldı. Az mı acı
yaşadık az mı üzüldük…’’
Vebali boynuna…
Doğum sancısı
nüksetmeye başladı işte yeni yılın. Doğdu doğacak ve tüm âlem kucaklayacağız bu
masum bebeği. Büyütmek adına düştük yola. Hadi, geri sayım başladı. 3, 2 ve
bir…
Hayır, hayır daha
değil. Bu kadar sabırsız olmamalı. Daha iki gün var. İki koca gün. Toplam kırk
sekiz saat hem de…
Hemen bir rapor
hazırlayıp sunmalıyız Noel Babaya. Ne de olsa o da bizden biri oldu artık. Her
ne hikmetse senede bir gün görünüp göz kırpıyor her ne kadar geleneklerimizde
olmasa da. Uysun uymasın örflere adetlere bir misafir daha ağırlasak evimizin
bir köşesinde ne kaybederiz. Belki bacadan girmeyecek ama bir şekilde sırtında
torbası kim bilir hangi hediyelerle yüklenip gelecek. Yeter ki hüzün ve acı
olmasın torbada.
Bolca kahkaha, bolca
sevgi ve barış lazım bize. Çocukların asla ağlamadığı ve öldürülmediği, huzurun
daimi olacağı ve mutluluğun kalpten kalbe yolculuk yapacağı.
Bir o kadar saygı ve
sevgi çerçevesinde birbirimize gülen gözlerle ve anlayışla bakacağımız.
Öncelikle aynada kendi aksimize sonra huzurlu vicdanlarla başımızı yastığa
koyduğumuzda derin bir uykuya dalacağımız…
Yoksa fazla mı uyuduk
da gördüğümüz bir kâbustu üç yüz altmış beş gün boyunca aralıksız gördüğümüz.
Neydi o nidalar neydi o çığlıklar ya neydi o masumların döktüğü gözyaşı.
Yıl mı uğursuzdu biz mi
hazırlıksız yakalandık.
Ya şimdi…
Yeter ki zamanın
telvesinde kalsın ne varsa bizi bizden eden. Kötü hatıralar da yıkık kalpler
de. Yeter ki güzellikleri içelim yudum yudum ve usul usul. Buna öylesine
ihtiyacımız var ki insanlık olarak. Haksızlık ve istikrasızlık salına salına
dolanırken artık yeter. Yetmeli de.
Nazire edercesine
geride kalan enkaza haydi sıvayın kolları ve yeniden inşa edelim hayatlarımız
harcı öncelikle sevgi ve umut…
Herkesin yeni yılını
içtenlikle kutlarım. Nice yıllara. Her şey gönlünüzce olsun.