Daha düne kadar tüm sokaklarım Sana gülümseyerek çıkıyordu, senin de sokakların bana çıkıyordu neşeli şen cıvıl cıvıl, oysa şimdi matem havasında sokaklarımız! Yüreğimiz de onun gibi matem dolu ne bir sevinç be bir heves var… Yeni sokaklar aradım sana çıkan bulamadım, daha dün yüreğimizin adımları ta bir kilometre uzakta duyardık, oysa şimdi aramızda bir sokak var ne ses var sukutu yaşıyor her neden se bilemedim! Anlayamadım!
Sanki
zehirli bir hançer yüreğimize saplanmış, ayrılığın mezarına sürüklenmiş
bedenlerimizi! Seni kırdığımı, senin de beni kırdığını hatırlamıyorum! Sokaklarımız
sürgünlük vefasızlık kokuyor, muamma… Önümüzdeki belirsiz anlamsız boşluk ne
zaman geldi aramıza girdi? Eylül ayında yağan karların altında kalmış gibi
üşüyorum, aramıza karaçalı olan anlamsız soruları gel terk edelim, bırakalım
kendimizi aşkın engin kollarına sorgusuz sualsiz yoksa bu güzel anlarımız yok
olacak.
Bırakalım
anlamsız mırıltıların seslerini, cevabı olmayan soruların sesini konuşmalarını
duymayalım, sanki gülerek yüzümüze tükürüyor, haydi yine bana gülümse, sarayım
seni kollarıma ya da sen sar beni yumuşacık kollarına…
Bak
düşersek ayrılığın yoluna paramparça olacağız, yok olacağız, sarı yapraklar
gibi solmayalım haydi koş bana aşkım, bırakalım kendimizi aşkın engin kollarına
sorgusuz sualsiz…
Mehmet
Aluç