Beden dersinde öğretmeni beklerken çocuklar şakalaşıyordu. Mehmet, top oynayanların peşine takılmış koşturuyordu ama önünden geçen topa bile vuramıyordu. Kutay şık ve temiz eşofmanlarıyla kenarda duruyordu. Haline gülerek Mehmet’e seslendi;
—Hey, köylü sen ne bilirsin top oynamayı.
—Olsun, öğrenirim.
—Yok canım, ayakkabılarının eskiliğine bak. Sen hiç bir sporu bilmezsin.
—Güreş biliyorum.
Kutay, Mehmet’e alıcı gözle bir baktı. Kendisine göre epey ufak göründü. “Tek elimle bile yenerim” diye düşündü.
—Kolaysa beni yen öyleyse.
Osman’ın engellemesine rağmen, Mehmet neşeyle gitti.
—Ben çok severim güreşmeyi.
—Hadi öyleyse, gel de sırtını toprağa yapıştırayım.
Kutay, hışımla Mehmet’in omuzlarına doğru uzandı. Niyeti Mehmet’i omuzlarından tutup, yere savurmaktı. Fakat beklenmedik bir şey oldu, Mehmet birden eğilip, Kutay’ın ayaklarını yakalayıp kendine çekti. Kutay dengesini sağlayamayıp, sertçe yere oturdu, sonra da sırt üstü uzandı. Mehmet sevinçle “Bunu köyde Abdullah abim öğretti bana” diyordu ama Kutay ağlamaya başlamıştı. Kirlenen eşofmanına mı yoksa düştüğünde canının acımasına mı ağladığı belli olmuyordu.
Leyla öğretmen uzaktan onları görmüştü, koşarak yanlarına geldi.
—Her şeyi gördüm Mehmet yazıklar olsun.
—Ama öğretmenim güreşiyorduk.
—Kim izin verdi size, ya arkadaşının kafası yere çarpsaydı.
—Biz köyde hep güreşiyorduk.
—Burası köy değil, bunu anla.
Osman karışmak istedi;
—Kutay güreşmek istedi öğretmenim.
—Ben uzaktan gördüm. Mehmet, Kutay’ın ayaklarını çekince yere düşürdün. Böyle tehlikeli davrandığın için gözüm üstünde olacak Mehmet.

Mehmet başını önüne eğmişti. Gün boyu sessizce, suçlu suçlu oturdu. Ali’ye fısıldadı;
—Babam duyarsa çok kızacak. ‘Okuldan bir şikâyet gelmeyecek, sadece derslerine çalışacaksın’ diye kaç kere tembihledi.
Öğretmenin baktığını görünce sustu.
*** *** ***
Okul çıkışı Mehmet yalnızdı. Osman ve kardeşini annesi okula gelip almış, çarşıya götürmüştü. Ali de babasının arabasına binip gitmişti. Mehmet üzüntülü üzüntülü okuldan çıktığında, Kutay da peşine takılmıştı. Mehmet kendisini uzaktan takip eden Kutay’dan habersizdi.
Mehmet okuldan fazla uzaklaşmamıştı ki, daha önce ekmek verdiği köpek karşısına çıktı. Mehmet’in saatlerdir ilk defa yüzü güldü;
—Canım benim, ben de beslenme yapmayı da sana da bir parça getirmeyi de unuttum.
Köpeğin başını okşadı.
—Kusura bakma. Oysa senden bahsedince annem sana da fazladan ekmek koymuştu. Dur canım, dur güzelim.
Mehmet, çantasından ekmeğini çıkarırken, iri köpek, kuyruğunu sallayarak bekliyordu.
—Al bakalım. Yakında mı yuvan, hani göster bana yavrularını.
Mehmet önce köpeği takip etmek istedi, sonra epey ilerde bir çalılığa yöneldiğini görünce vazgeçti.
—Neyse, başka zaman görürüm yavrularını.
Okula doğru geri dönmek vakit kaybı olur diye, ileri doğru geniş bir yarım daire çizerek her zamanki yoluna vardı.
Akşam evde soruları geçiştirdi. “İnşallah beni şikâyet eden olmaz” diye sıkıntı içinde uyudu.
*** *** ***
Ertesi gün yürüyerek okula vardığında, selamlaştığı arkadaşları yüzüne bakmıyordu.
—Ne oldu, niye benimle konuşmuyorsunuz?
—Kutay’a yaptıklarından sonra mı?
—Niye bu kadar kızıyorsunuz, güreşmeyi o istemişti.
Osman’la Ali’yi gördü yanlarına gitti;
—Osman, okula beraber yürürüz diye gelirken baktım ama seni göremedim.
Bir şey söyleyecekmiş gibi kısa bir an durakladıktan sonra, Osman da, Ali de bir şey söylemeden uzaklaştı. Mehmet şaşkın ve üzgün sıranın en sonuna gitti. Sınıflara girmeye başladıklarında ise Leyla öğretmen onu çağırdı. Sesi gayet öfkeliydi.
—Mehmet, sen okul müdürümüzün odasına git.
Öğretmen başka bir şey söylemeden uzaklaştı. Mehmet’i ateş basmaya başlamıştı. Titreyerek odanın kapısını çaldı. Asıl endişesi, babasının tüm tembihlerine rağmen suç işlemiş olmasıydı. Kendi kendine “Köyde o kadar güreşirdik, burada da Kutay kendi güreşelim dedi. Benim suçum yok ki!” diyordu ama endişesi geçmiyordu.
—Geeel!
Kapıyı yavaşça açtı, içeri girdiğinde, hep gülümserken gördüğü okul müdürünün asık yüzünü gördü, önce sonra gayet şık ama asık suratlı bir adam ve en son da Kutay’ı gördü. Fakat Kutay’ın başı sarılıydı. Müdürün odasında olduğunu unutup, şaşkınlıkla sordu;
—Başına ne oldu?
Kutay heyecanla cevap verdi;
—Dün akşam attığın taşı unuttun mu?
—Dün akşam mı? Ne taşı, ben…
Müdür söze karıştı;
—Bana bak Mehmet, yaptığını inkâr etme. Önce özür dile ki, belki Kutay’ın babası Kasım Bey şikâyet etmez. Yoksa üst makamlara kadar gidecek.
—Ama öğretmenim ben bir şey…
—Sus bakayım, inkâr etmeye devam ediyor.
Mehmet başını öne eğdi, mırıldandı; “Ben bir şey yapmadım.”
Müdür sesini yükseltti;
—Gündüz Kutay’ı yere düşürüp dövdüğünü herkes görmüş. Babana da telefon ettim, çok üzüldü. Dua et, Kasım Bey’in gönlü okuldan atılmana razı olmadı. Disiplin cezan karnene işlenecek, bir daha ki dönem de sınıfını değiştireceğiz. Şimdi çık dışarı.
Mehmet dışarı çıkınca, okul müdürü Kasım Beye teşekkür etti.
—Merak etmeyin, öğretmenine de tembihledim, Mehmet hakkında daha dikkatli olacağız. Okulumuza yeni geldiğinden huyunu suyunu bilmiyoruz. Açıkçası biz, yaramaz da olsa, hepsini kazanma taraftarıyız ama bazen istenmeyen olaylar oluyor.
—Sağ olun müdür bey. Kutay bahsetmişti zaten, geldiğinden beri uyumsuz, geçimsiz bir çocuk olduğunu söyledi ama ney yapalım ki çocuklarımızın canını tehdit ederse hoş göremeyiz, değil mi?
—Tabi ki. Babasının iş yerini aradım, gayet utandı. Sizden de özür diledi, çocuğunu dövmesinden çekindiğim için “Olay önemli olduğundan biz ceza vermek zorundayız ama siz bir şey yapmayın’ diye tembihlemek zorunda kaldım.
—Unutmayın müdür bey, olay tekrar ederse bu kadar hoş görülü davranamam.
—Tabii... Tabi Kasım Bey.
*** *** ***
Öğretmen Mehmet’i sınıfta en ön sıraya almıştı. Arkadaşlarının kendisine kızgın bakışlarından, Kutay’a inandıklarını anlayan Mehmet derste de, teneffüslerde de başı önde dolaşır olmuştu.
Mehmet, teneffüste Ali ile Osman’ı uzaktan gördü. Kutay da yanlarına gitmiş bir şeyler anlatıyordu.

Döndü, diğer taraftan duvarı aşıp, okul dışına çıktı. Ağaçların altına vardığında, onu uzaktan gören anne köpek koşarak geldi. Sırtını okula dönerek oturdu. Üzülüyordu, gözleri nemlenmişti. Köpekle konuşur gibi seslendi; “Ben kimseye taş atmadım ki !” Ekmeğinden bir kendi ısırıyor, bir köpeğin önüne atıyordu. Biraz sonra köpeğin okula doğru baktığını fark edince geriye döndü, yanlarına doğru yaklaşan Osman’ı gördü. Osman seslendi;
—Isırır mı?
Mehmet gözlerini silmeye çalışırken;
—Bana alışkın ya, benim yanımda bir şey yapmaz.
Osman çekinerek yaklaştı. Mehmet’in konuşması köpeğe de güven vermişti.
—Al şu ekmekten sen de at, köpek sana da alışır.

( Arkadaş - 5 başlıklı yazı ahmet-unal-c tarafından 11/12/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.