Amele dünyanın gündelikçi delikanlısıyım.Sense, ev hanımının ukala kızı!Tanımadığım halde, gözlerinden vazgeçtim.Dalgın dalgın, toz kaldırarak adım atıyorsun yolum üstüne!Sana baktım...Gülüşün çok kötü, saçların paslı, burnun upuzun...Kısacası karşımda bir çirkinlik abidesi duruyor.O an bir ukala kalemini mürekkebe bandırdı.Senin adına yazdı, çizdi...''Teni beyazım, çirkinsin sen!Bana göre değilsin!''
Oysa unutmuştum gözlerini, Ben ince şair bozuntusu! Uzaklarda bağışlayan var günahlarımı, Affet beni...
Kusursuz elementler arasında, dünyayı anlayamamış bir tanecikten ibarettim.Kimya zor dersti!..Ve yapacaksınız diyen bir hocamız vardı.Soruları çalmaya o mecbur etmişti.Ama, ava giden avlandı beyaz tenlim!Gözlerine, aşk diyen selektörler çaktım.Duymadın mı?Yoksa sövdün mü hayata?
Verem... Yok edermiş var olanı. Ben de yokum dünyada, Sen yüreğimde doğduğundan beri...
Bu oyuna ne fitne sokuyorum, ne de alçak gülüşlerim aklında kalacak.Sevmeli mi şimdi seni?Hem de ağır bahar sendromları bilinçaltımda coşmayı beklerken...
Anladım... Boşuna değilmiş yüreğimin ağrısı, Tevazu da sınır yok! Ruhumun kaptan köşkü ellerinde artık.
Bir taşla, dikenin hikayesini anlatmamıştım.Duydun işte daha ne?Hüsrana dayalı, hayallerim sanırım sakat kaldı.21 Mayıs...Ben cahil tozundan yutan şaşkın köleyim.Sadık yaverin, ellerin, gözlerin, yüreğinim ben senin!Yürümek beni sıkardı.Bugün senin yanında adım attıkça, geriye dönesim geliyor.Sanırım, seninle geçen her saniyeyi özlüyorum...
Gözlerim gücenmesin yüreğime, Seni kendimden çok sevdim diye!
Adres, bir mahalle, sokak...Bizi birbirimize ne kadar ırak eyleyebilirdi ki?Bal peteklerinin bozulmuş tarafındayım.Yavan, ekşimsi bir tadım var.Gidiyor musun?Ama sen beni arayıp;sesime nefes, çayıma şeker, radyo da istek şarkım olacaksın!Seni hissetmeden yediğim yemek, kara zindanlar da içtiğim kurtlu çorbadan farksızdır.
Düştün... Ömrümden uyandın mı? Daha en güzel kabuslardaydık oysa ki. Biz diz kapaklarımızın birleştiği noktaydık, Gerçekten de diyorum bazen, Bir düş mü gördüm seni severken?...
Haliç'in burnunda, yosun bağlayan nacizane bir sandalım.Her gece yarısı, ya bir tinerci, ya da bir sarhoşun evi barkıyım.Sensiz okyanusun dibinde, kilitli kapılara sürgün yaşamaktayım.Ben, dünyaya gelirken ölüm tercihimi senden yana kullanmışım.Başka söze ne hacet?''İki yıl, dört ay, yirmi sekiz gün, on saat...''Elini tutamadığım, gözlerine bakamadığım vakit!!!Olsun ben tatil de olsa, dersime çalıştım.Seni unutmadan sevebilmeyi başardım.Sözüm helalimdir yasaklarda!''Sen bana çocuksu ruhumu tekrar verene dek, bu yürekte asla bir ihtilal olmayacak!..''
Gümüş kabzeli hançerlerini yağla bu gece, Sırtımdan vur beni düşlerimde. Korkutmaz yanaşma dedikoduların... İhtilaller vurgun indirse de baharıma, Benim medeniyetim tapınmış bir kere ruhuna!...
''Şarkılarda kalsaydı tüm yaşadıklarım, ömrüm dört dakikadan fazla olmazdı...''
( Sürklase Edilmiş Bir Yürek başlıklı yazı Toprak tarafından 17.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.