Tekrarı yoktu hiçbir
cümlenin
Lakin
Devinirken âdemoğlu
Elinde olmadan
Müdahil olduğu her bir
tahakkümü idi
Rütbesi kıldığı.
İzafi olsa da görüntü
Salkım saçaktı ruh
dediği
Kemale ermişçesine
Sonradan görme bir
kavimin
Yüzü suyu hürmetine
Devirdiği ne çok çam
Altında bıraktığı onca
itham.
Gürültü idi yüreğin git
dediği
Hüzündü kimine göre
En sefil duygu
Namzetti ne de olsa
İnsan kalabilmenin tek
delili
Saklamaya ne gerek var
Döktüğün gözyaşını
Külfetti ve hacimsiz
bir ruh
Kimine göre
Derbeder bir gönlü
yeğlemekti oysa
Yerli yersiz
vurmaktansa mazlumu
Yerden yere.
Günün, sözün özü
Sevmek çok zordu
Durduk yere.
Görmediğimi sandığın
O rüya idi aslında
Cennete açılan pencere:
Aşkın yüzü suyu
hürmetine
En asil duygu nezdinde
ve
Eşlik eden şu fani
bedene.
Hiçbir hecenin tasviri
yoktu
Şu koyultulmuş
kalabalıkta.
İzafi ne çok söylence
Hele ki bir bardak suda
kopan o fırtına.
Yersizdi nasıl da
yolsuz
Hepsi asılsız
Sondan başa sayarken
hece hece
Demli idi pek çok
gölge.
Kırık sözlerin kırık
coğrafyaların
Beyaz yüzlü insanları,
Kol kanat germiş iken
Dostluğun saf yankısı
Muzdaripti gölgeler
bile
Suskundu evren
Homurdansa da kendi
dilinde.
Muzaffer bir eda kara
gözlerinde
Sefil bir yadsımazlıkla
Kötülük saf durdu
baştan sona.
Sol bastı piyanonun
tuşu
Sonunda haykırdı çığlık
çığlığa
İnsanlık;
Sona ramak kalmış ne
çok şarkı
Hep ama hep kulağımda
aynı tını.