Turgut’la Osman’dan sonra diğer çocuklar da gelmiş, Mehmet’in çevresini sarmıştı. “Yaşa Mehmet” diye bağırıyorlardı. Mehmet’in korkusu yeni yeni geçmeye başlamış, yüzü gülüyordu.
Bunu kıskanan Kutay, birden kalabalıktan sıyrılıp, Mehmet’i yere doğru itekledi. Toz içinde kalan Mehmet yerden kalkmaya çalıştı.
—Küçük bir köpeği kovalamakla kendini kahraman mı sanıyorsun?
Mehmet yerden doğrulunca, tekrar üzerine yürüdü ama bu kez Turgut karşısına dikildi. Kutay her zaman yanında görmeye alıştığı Turgut’a şaşkınlıkla sordu;
—Sen ne yapıyorsun Turgut.
—Seni dövmediğime şükret, defol.
—Bana bak pişman olursun.
—Uzaktan gördüm, sen yanından geçerken bir küçük çocuğu iteklemiştin ya. Sen kaçarken Mehmet durup kurtarmasaydı onu köpek ısıracaktı. O küçük çocuk kim biliyor musun?
—Kim?
—Mehmet’in kurtardığı o çocuk benim kardeşim.
—Kardeşin mi?
—Bir daha Mehmet’e kötülük yapmaya kalkışırsan karşında beni bulursun.
—Ne yapabilirsin ki?
—Sen yarın sabah Leyla öğretmene gidip, başının nasıl yaralandığını anlatmazsan görürsün gününü.
—Sana kim inanacak ki, değil mi Erkut?
Erkut, Kutay’ın arkasından geçip, Turgut’un yanına geçti.
—Sen de mi Erkut! …Tamam, öyle olsun. Hepiniz görürsünüz.
Vahşi bir köpeğin çocuklara saldırdığını yeni duyan Okul Müdürü Mustafa Bey koşarak yanlarına gelmişti. Öfkeyle Mehmet’e baktı;
—Senin bir köpeğe ekmek verdiğini söylemişti Kutay, o köpek saldırdı değil mi?
Heyecanını tam yenememiş olan Mehmet konuşamadı. Öğrenciler bağrışarak anlatmaya başladı. Müdür çocukların Mehmet’i korumaya çalıştığını anlamıştı ama ne dediklerini tam anlayamıyordu.
—Hepiniz konuşmayın bakayım. Mehmet sen sakın bir yere kaybolma.
Turgut öne çıkıp anlatmaya başladı. Müdür bey, dinledikçe Mehmet’e şefkatle bakmaya başladı.
—Oğlum bir büyüğün özür dilemesi kolay değildir ama anladığım kadarıyla senin yaptığın bir kahramanlık. Ben de sana yaptığımız haksızlık içine özür diliyorum. Babanı da arayacağım, yaptığın gurur duyulacak bir iş. Her ne kadar Kutay’a taş atman yanlış da olsa, bu örnek..i.
Turgut’la Erkut ısrarla parmak kaldırıyordu. Müdür dayanamadı, “Ne var evladım. Bu kadar acele söyleyeceğiniz ne?”
—Öğretmenim, Kutay köpekten kaçarken düşmüş, başı taşa gelmiş.
—Yok canım, emin misiniz?
—Eminiz öğretmenim, bize söyledi.
Müdür Bey, uzandı Mehmet’i alnından öptü.
O sırada hızla bir araba yanlarına geldi. Müdür Bey bu arabayı tanımıştı. Kutay’ın babası Kasım Beyin arabasıydı. Arabanın ön tarafında kaza izleri vardı. Arabadan Kutay’ın babası inecek sanırken, başka birisi çıktı. Müdür Beye seslendi.
—Müdür Bey, ben Kutay’ın amcasıyım. Nerde acaba.
Müdür kaşları çatık konuştu.
—Eve gitmiştir. Hayırdır bu telaşınız ne.
—Annesi kaza geçirdi, hastanede ben de Kutay’ı almaya gelmiştim. Neyse hemen gitmem gerekiyor ama size de söyleyeyim, belki faydası olur. Acil kan ihtiyacımız var ama zor bulunan bir kan, ‘0 Rh – ‘
—Geçmiş olsun. Kan grubu için çevreme sorarım. Kaza yapan araba bu mu?
—Evet, ağaca çarpmış. Arabada hasar fazla değil ama maalesef kafasını çarpmış.
—Tamam, siz Kutay’a bakın, eve doğru gidiyordur sanırım.
—Tamam, babasından önce bulsam iyi olur, yine bir bahaneyle döver.
Müdür şaşırdı;
—Babası çok mu döver.
—Pardon, mahallede herkes bildiği için sizi de biliyor sandım.
—Yoo… İlk defa duyuyoruz.
—Aman o zaman benden duymamış olun, abim sinirli biri zaten.
Kutay’ın amcası uzaklaşırken müdür düşüncelere dalmıştı. Konuşmaları duyan Mehmet’le Osman’ın da yüzlerinden üzüntü okunuyordu.
Çocuklar ve olayları duyan çevre halkı dağılmaya başlamıştı ki, Ali’nin babası Ayhan Bey arabasıyla yanlarına geldi.
—Müdür Bey peş peşe birkaç olay duydum, hangisini soracağımı bilemiyorum. Hastaneden gelirken çocuğumu almaya geciktim. Buraya gelince de köpek saldırısını duydum..
—Kazayı da duydunuz ha.
—Evet, bir işçimizin tansiyonu çıkmıştı, hastaneye götürmüştüm, orada öğrendim. Hatta kaza yapan bayana acil kan lazımmış ve zor bulunan bir kanmış.
—Evet. Şey, sizin çocuğunuz Ali’ydi değil mi?
—Evet, şimdi telefon ettim o eve varmış. Yardım edilecek bir şey var mı, köpeğin ısırdığı bir çocuk filan varsa hemen götürelim.
—Sağ olun Ayhan Bey, şu küçük kahramanın sayesinde köpek kimseyi ısırmadan kaçıp gitti.
Ayhan Bey Mehmet’in saçlarını okşadı. Mehmet çekinerek sordu;
—Amca, kan lazım dediniz ya, hangi kan lazımmış?
— ‘ 0 Rh–’ ama sen küçüksün senden almazlar.
—Yok, benden değil, babam birkaç ayda bir kan veriyor, onun ki de o gruptan.
—Hımm… Tamam, babana bir soralım, verirse hemen hastaneye götürelim. Nerde bulabiliriz babanı?
—Süt fabrikasında çalışıyor, adı Mahmut.
Ayhan Bey dikkatlice baktı.
—Yoksa geçenlerde konuştuğum yeni işçi mi, senin adın Mehmet mi?
—Evet.
Ayhan Bey biraz kaşlarını çatarak;
—Bu gün kahramanlık yapmışsın, geçen de arkadaşının başına taş atmışsın ha?
Müdür araya girdi;
—Mehmet’in suçsuzluğu ortaya çıktı Ayhan Bey. Ayrıntıları size sonra anlatayım. Mehmet’e karşı mahcubuz zaten.
Ayhan Bey, bir kez daha sevgiyle Mehmet’in saçını okşadı.
—O zaman iş başka, zaten babası Mahmut Bey çok çalışkan, çok Beyefendi birisi, ona da böyle bir evlat yakışır. Haydi vakit kaybetmeden biz Mahmut Beyi bulalım. Müdür Bey Mehmet’i de yanıma alayım mı?
—Bence annesi merak eder.
Osman, “Ben evlerini biliyorum öğretmenim, hemen haber veririm.”
—Tamam o zaman evladım. “Okul müdürümüzün de haberi var, babasının yanına gitti” demeyi unutma, hanım efendi telaşa kapılmasın.
*** *** ***
Mahmut Bey, Ayhan Beyin kendisini aradığı haberiyle telaşlanmıştı. Fabrikanın bahçesinde Ayhan Beyin yanında Mehmet’i de görünce merakı da endişesi de artmıştı ama Ayhan Beyin kısa açıklamalarından sonra rahatladı.
—Tabi, seve seve gelirim. Ben zaten sağlıyım yerindeyse 3–4 ayda bir kan veriyorum. Bu gün de o bayana nasipmiş.
—Yalnız söylemedi demeyin de, o bayan sizin işten ayrılmanız için uğraşan Kasım Beyin hanımı.
—Yok, Ayhan Bey, ben kan verirken adam seçmem. O iş başka bu iş başka.
*** *** ***
Hastaneye vardıklarında, ameliyathane önünde telaşla bekleyenleri gördüler. Kasım Bey onları tanıdı, yanlarına gelip Mahmut Beyin elini sıktı;
—Size karşı çok mahcubum. Okul müdür Mustafa Bey az önce geçmiş olsun diye telefon etti, çocuğun yaptığını da anlattı. Benim çocuk yalan söylemiş. –Bir kenarda başı önde bekleyen oğlunun duyacağı şekilde sesini yükselterek— hele bir eve gidelim, ben akşam ona yalan söylemenin cezasını vereceğim.
Mahmut ve Ayhan Beylerin kaşları çatıldı. Mehmet atıldı; “Amca biz şikayetçi değiliz, Kutay’ı dövmeyin.”



--- DEVAMI VAR ---
( Arkadaş - 9 başlıklı yazı ahmet-unal-c tarafından 19.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu