Mehmet vakit kaybetmeden dışarı fırladı.
Ali ile Osman sahadaydı. Yaklaşan takır-tukur sesleri duyunca merakla döndüler. Mehmet, toplama bisikletini zorlukla sürüyordu ama gayet neşeli, mutlu bir halde yaklaşıyordu. Ağzıyla da rüzgâr uğultusu sesi çıkarıyordu. Arkadaşlarının yanına gelince, patinaj yapıyormuş gibi bir ses çıkararak durdu.
—Çekilin, rüzgârın oğlu geldi.
Osman; “Senin mi bu?”
—Evet, babam yeni aldı.
Ali gülümsedi; “Yeni mi aldı. Pek de yeni gibi görünmüyor.”
—Canım yeni aldı dedimse, arkadaşlarından parçalarını yeni aldı, bisikletçi de parçaları birleştirmiş. Nasıl güzel değil mi?
Osman, Ali’nin yine patavatsız bir söz söylemesinden çekinip, hemen atıldı;
—Çok güzel görünüyor, güle güle kullan.
Üç arkadaş o kısa sürede arsayı turlayıp durdular. Bisikleti arkadaşlarınınki gibi vitesli olmayan Mehmet çok yorulmuştu ama yine de mutlu olmuştu.
Eve gittiğinde nasıl sürdüğünü anlatıp durmuştu. Son günlerde ilk defa yüzünde gülümseme ile uyuya kalmıştı. Mahmut Bey, yatmadan önce Mehmet’in alnına bir öpücük kondurduğunda rüyasında bisikletiyle dolaşıyordu.
*** *** ***

Sabah okulda, Kutay ile arkadaşlarının yanına doğru geldiğini görünce, Mehmet uzaklaşmak istedi ama Dev Turgut eliyle durdurdu onu.
—Dur Mehmet, dur da konuşalım.
Mehmet durdu ama konuşmadı.
Üçü de gülerek ona bakıyordu. Yine babasıyla ilgili bir şey söyleyecekler diye Mehmet çekinerek bekledi. Erkut;
—Bisiklet almışsınız öyle mi?
—Evet.
—Turgut akşam görmüş, hurdaymış galiba, sakın bizim çöpe attığımız olmasın.
Mehmet, onları kenara itekleyerek geçmek istedi. Önce Turgut karşısına geçti.
—Ne o yol vermezsem bana da mı taş atarsın?
—Ben kimseye taş atmadım.
Devam edeceklerdi ama Leyla öğretmeni görünce önünden çekildiler.
Leyla öğretmen ne olduğunu görememişti ama Mehmet’i rahatsız ettiklerini tahmin etmişti.
—Ne oldu Mehmet?
—Bir şey yok öğretmenim.
—Rahatsız mı ediyor arkadaşların?
—Hayır öğretmenim.
Mehmet’in kendilerini şikayet etmesini endişeyle bekleyen arkadaşları şaşırmıştı. Öğretmen onlara döndü;
—Gözüm üstünüzde demekten yoruldum ama Mehmet hatalarını düzeltmeye çalışan bir arkadaşınız, onu rahatsız ederseniz sizi cezalandırırım. Mehmet, sen de cezanı doldurdun, artık tek başına oturmana gerek yok.
—Ama öğretmenim Mehmet kafama taş attı.
—Bana bak Kutay, sen attı diyorsun, Mehmet atmadım diyor. Gören de yok, müdür bey de disiplin cezasını verdi.
—Sadece uyarı cezası verdi.
—Kutay seni uyarmıştım, kızmaya başlıyorum.
*** *** ***
Sınıfa gittiklerinde Mehmet’i orta sıralara alıp, Sevgi’nin yanına oturttu Leyla öğretmen.
Mehmet önce çok sevinmişti ama öğretmen notları okudukça Sevgi’nin davranışları hoşuna gitmemeye başladı. Teneffüste Osman’a dert yandı.
—Sevgi’yi gördün mü, bizden yüksek not alıyor ama “Çok düşük aldım” diye hava atıyor.
—Eeee alışacaksın, o hep öyledir, hava atmayı sever.
—Arka sıramda da Nuri var ya…
—Biz ona ‘Aman kaç Nuri’ deriz.
—Aman kaç Nuri mi?
—Tabi ya, yakaladığına soğuk espriler yaptığından herkes kaçar ondan. Teneffüste yanımıza yaklaşınca “Aman kaç Nuri geliyor” diye diye adı öyle kaldı. Sana ne dedi.
—Ben öğretmenin sorusuna el kaldırmadım, o da kulağıma eğildi “Bilmemek ayıp değil” dedi, ciddi bir şey söyleyecek sandım ama o gülerek “Yeter ki çaktırma” dedi. Sonra da, “Kıbrıs savaşı neye karşı yapılmıştı” diye sordu, Ben de “Rumlara karşı” dedim “Yok dedi, “Düşmana karşı mı diyeceksin?” diye sordum, “Yok, … Sabaha karşı” deyip güldü.
—Eee biz boşuna kaç Nuri demiyoruz. Dün de benim yanımda “Nefes alamıyorum” diye bağırmaya başladı, ben de heyecanlandım, boğazına bir şey kaçtı sandım, bana bakıp güldü, “Burada nefes çok pahalı, alamam” dedi.
*** *** ***
Okul çıkışı Mehmet’le Osman yürüyordu. Kutay, Mehmet’in peşinden gidip dalga geçmek istiyordu. Erkut’u yanına almıştı ama Turgut’u ikna etmeye çalışıyordu.
—Şu köylüyle iki Dakka dalga geçip, döneceğiz.
—Olmaz küçük kardeşimi alıp eve gideceğim.
—İki dakika ya, hadiii.
—İyi ama fazla giderseniz dönerim.
—Tamam tamam…
Mehmet’le Osman’ın peşine takılmışlardı. Yaklaşıp dalga geçeceklerdi ama Osman’la Mehmet anne köpeği görmek için yollarını ağaçlıklara doğru çevirince Kutay korktu;
—O köpekten kaçacağım diye kafamı taşa vurdum, oraya gidemem.
Arkadaşları birden durup, şaşkınlıkla yüzüne bakınca pişmanlığa düştü. Sonra kendini toparladı;
—Bana bakın, birine söylerseniz çok fena olur.
Turgut bozulmuştu;
—Hani Mehmet taş atmıştı kafana.
—Tamam kes.
—Senin yüzünden boş yere ceza aldı.
—İyi de onun yüzünden oldu zaten. Ben onu takip ediyordum, birden o köpek üstüme saldırdı, kaçarken başımı taşa çarptım.
—Bu onun suçu değil ki.

Henüz okulun yakınındaydılar. Çocukların bağrışarak kaçmaya başladıklarını görünce telaşlandılar. Çocuklar kaçışırken “Kaçın köpek geliyor” diye bağırıyordu. Kalabalığın en sonuna Osman’la Mehmet de katılmış, hepsi koşuyordu. Kutay tökezleyince o da en sonda kalmıştı. Erkut’la Turgut hızla uzaklaşmıştı.
Turgut, kız kardeşi aklına gelince birden durdu. Uzaktan yaklaşan köpeği gördü. Korkuyordu ama kardeşini bulmak zorundaydı. Sonunda kalabalık içinde kardeşini fark etti. Köpek en arkadaki öğrencilere oldukça yaklaşmıştı. Kardeşi de gittikçe geride kalıyordu. En arkadaki gruptan Kutay’ın nerdeyse kardeşine çarparak yanından geçti.

Kardeşi çok uzaktaydı. Yetişemeyeceğinden endişelendi. Çaresizce koşmaya başladı. Kardeşi en sonda kalmıştı bile. Bir kez daha düştüğünü gördü. Turgut artık koşarken ağlıyor, kardeşine ‘Kalk !’ diye bağırıyordu.

Birden köpeğin durduğunu gördü. Bu kısa duruştan faydalanıp kardeşinin yanına vardı, elinden tutup kaldırırken, köpeğin karşısına Mehmet’in dikildiğini göz ucuyla fark etti. Mehmet dikilince köpek şaşkınlıkla duraklamasa kardeşini ısıracaktı. İçinde heyecan, korku ve utanç vardı.

Kardeşini biraz uzaklaştırdıktan sonra geri döndü. Mehmet “Hoşt!” diye bağırıyordu ama şaşkınlığı geçen köpek, Mehmet’in üzerine doğru kararsız gibi adımlarla yürümeye başlamıştı bile. Turgut korktuğu halde, Mehmet’e yardım için yine koştu. Elinde taşlarla koşarak gelen Osman da Turgut’a yetişmişti. Köpekle aralarında kalan Mehmet’e gelir diye taş atamıyorlardı.

Yabancı köpek Mehmet’e çok yaklaşmıştı ki, Mehmet’in yiyecek verdiği köpek havlayarak Mehmet’in önüne geçti. İkinci kez şaşıran köpek, Turgut’la Osman’ı da görünce başka tarafa kaçmaya başladı.Saldırgan köpek kaçınca, Mehmet’i kurtaran anne köpek de yaklaşanlardan çekinip uzaklaştı.

Turgut’la Osman’dan sonra diğer çocuklar da gelmiş, Mehmet’in çevresini sarmıştı. “Yaşa Mehmet” diye bağırıyorlardı. Mehmet’in korkusu yeni yeni geçmeye başlamış, yüzü gülüyordu.
Bunu kıskanan Kutay, birden kalabalıktan sıyrılıp, Mehmet’i yere doğru itekledi. Toz içinde kalan Mehmet yerden kalkmaya çalıştı.

—Küçük bir köpeği kovalamakla kendini kahraman mı sanıyorsun?
Mehmet yerden doğrulunca, tekrar üzerine yürüdü ama bu kez Turgut karşısına dikildi. Kutay her zaman yanında görmeye alıştığı Turgut’a şaşkınlıkla sordu;

—Sen ne yapıyorsun Turgut.
—Seni dövmediğime şükret, defol.
—Bana bak pişman olursun.
—Uzaktan gördüm, sen yanından geçerken bir küçük çocuğu iteklemiştin ya. Sen kaçarken Mehmet durup kurtarmasaydı onu köpek ısıracaktı. O küçük çocuk kim biliyor musun?
—Kim?
—Mehmet’in kurtardığı o çocuk benim kardeşim.
— ????


--- DEVAMI VAR ---
Yazan : Ahmet Ünal ÇAM
( Arkadaş - 8 başlıklı yazı ahmet-unal-c tarafından 18.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu