KABUK VE DAMLALAR
Deniz kabuğuna bir yağmur damlası düştü. Kabuk, bu
beklenmedik misafire sordu: “Kimsin sen? Nereden gelip nereye gitmedesin?”
Damla, “Ben Deniz’den gelenim” dedi. “Ve ben gökten gelenim. Yine göğe
çıkacağım ve yine Deniz’e ineceğim.”
Sonra başka damlalar da geldi. Ve kabuk, dolup taştı. Kabuğa
sordular: “ Peki sen kimsin? Sen nereden gelip nereye gitmektesin?” Kabuk, “Ben
de denizden gelenim” dedi. “Ve bir yere gittiğim yok. Ne olacağımı bilmiyorum.
Aslında ne olduğumu da…”
Bunun üzerine damlalar, hep bir ağızdan: “Yaa, senin için
üzüldük.” Dediler. O kadar gürültülüydüler ki, kabuğun içinde dalgalar oluştu.
“Oysa biz, eninde sonunda yine Deniz’e gideceğiz. Deniz, bizlerle dolu. Biz
olmasak, deniz olmaz. Ve biz, denizde gizliyiz.” Kabuk buna çok şaşırmıştı.
“Öyle mi?” dedi, “Oysa bilirim ki, Deniz’ de bende gizli…”
Damlalar bu söze öyle güldüler, öyle güldüler ki, kabuk
sallanmaya başladı. Ve bazıları, kabuktan dışarı bile düştü. “Şuna da bakın.
Koskoca Deniz onda gizliymiş. Ne deniziymiş bu? Bırak denizi, biz gelmesek bir
damlan bile yoktu. İçin bomboştu. Biz olmasak, kör bir boşlukla dolu
olacaktın.”
Ve kabuk dedi ki: “İşte her şey o kör boşluktan olmalı. Belli
ki her şey o kör boşlukta gizli. Deniz bile…”
SU
Adam avucundaki suya baktı. Ve suyun tutsaklığını gördü. Oysa
denizdeki kardeşleri hürdü. Ve adam, kendini düşündü:
“Peki ben özgür müyüm? Ben, bende tutsakken nasıl özgür
olabilir? Ve ben, benliğimi aşabilirsem, özgür olan hala ben mi olacak? Öyleyse
hiçbir zaman özgür olamam. Bendeyken bana tutsağım, değilken ben değilim.
Benlik ve özgürlük, ışık ve karanlık gibi. İkisi birden olamaz. Çünkü özgürlük,
benliği olmamaktır ve benlik, karanlığa tutsaklıktır.”
Ve adam, suyu bıraktı. Su, parmak(lık)larının arasından
toprağa aktı. O artık, avuçtaki su değil, topraktaki suydu. Sonra nehirdeki,
sonra denizdeki… Böyle sundu yolculuğu adama su…
“Ve benlik, bir gün yok olacak.” dedi adam. “Varlığından
varlık bulan tutsaklık son bulacak. Öz, gerçeğine erecek.”
“Çünkü hiçbir su, sonsuza dek tutsak kalamaz. Parmakların ne
kadar sıkı kapanırsa kapansın, su akacaktır. Akacak, buharlaşacak, başka
dokulara karışacaktır. Ve su, dönüp dolaşıp denizi bulur. Ve su, denize erdiği
zaman artık deniz olur.”