yalnızlığın
sert ve zarif tadında yitirdim bütün adresleri
ve boynunu kırdı
mevsimi gelmeden
kalbimin ufkunda ki bütün dağ çiçekleri
yalnızlığın iki arasında
belki bir yıldız düşer üstüne
belki sen düşersin yıldızların üstüne
avuçlarımda mavi tül bir perdenin parçaları
duyumsa bazen düşleri
çünkü sen yüreğimin diğer yarısındasın
varsıllığından sıyrılarak
acısın da her harf buluyor nasılsa kendisini
endişeli bir şekilde
duvarlarda büyüyerek titriyor gölgem
artık görebiliyorum son istasyonu
gittikçe yaklaşıyor uzaklardan
ölümün toprak kokan ihbar düdükleri
varsın
kandan koyu görsün sevmeyi
korkusunu yüreğin de doğurup
yüzleri gülücük taşıran maskeler
tenimde
şarkı ateşleri
boğazımda kuru öksürüklü bir hasret
ve yüreğimde kurşun yalımı sevdam
sevinin külleridir
zulamdan damlayan sen kokulu mürekkep
bir nice vakte kadar
kıvrılarak yükseliyor kalbimin haritaları
sonrası hiç
suyun aksin de
yüzümde ki yalnızlık
şafağın ilk ışıklarına eğreti kalıyorum
köpek ve kuş seslerinin karmaşasın da
şehrin müfreze kolları
baskın veriyor uykularıma durmadan
kulaklarını makina mekaniklerine kapatıp
ustura izine tuz basmalısın diyor
cümleye henüz durmuş bir ses
yastığımın ıslak kenarından
aşka ve hınça sığmayan
bir anıya yürüyorum
kendi hayatımı bir namluya sürüp
böylesi kahrolmaktansa gün ve gün
daha çok yakışır bir yiğide
erkekçe ölüm
00:43
şimdi/öylesine /içimin delisine
(
Yalnızlığın İki Arasında başlıklı yazı
ACZ tarafından
6.10.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.