olacaktık. İnsan ilişkileri çok iyi, saygılı ve
yaşından olgun davranışları olan bir çocuktu. Tüm geleceğimi, umudumu ona
bağlamıştım.
Kardeşlerimden büyüğü okuyup öğretmen olunca, uzak bir vilayette göreve
başladı. Küçük kardeşim ise Astsubay oldu, oda uzaklardaydı. Zaman zaman bir
araya gelsek de artık herkes kendi yolunda yürüdüğü için, eskisi gibi samimiyet,
muhabbet, neşe dolu buluşmalar kalmamıştı.
Şimdi burada,
bu hastane odasında evladım olan Mehmet’in benden ayrıldığını öğrenmenin
verdiği acı ile derin bir hüzün duyuyor, hayatımda yaşadığım tarifsiz acılara
bir yenisini daha katıyordum. Çok şey kaybetmiş, kazanan olamamıştım. Maddi
olarak sıkıntım olmasa da manevi dünyamda her zaman eksikliklerim olmuş, sevdiklerimden
ayrılmaya alışmıştım. Gözlerimden yaşların akmasına engel olmak istemiyordum,
bu yaşlar akmalı, içimdeki yangını
söndürmeye yardımcı olmalıydı.
Neden
sonraları yatağıma yatıp kendi dünyama çekilmiş, hayaller arasında uykuya
dalmıştım. Sabah saatlerinde Sevgi isimli güzel Doktor gelmiş muayenesini
tamamlamıştı. Biraz oturup konuştukça yaşadığım acımı hafifletmek ister gibi
bir davranış içinde olduğunu anladım. Çok güzel bir yüzü ve gülen o güzel
gözleri ile içimi ısıtıyordu. Genç Doktorla konuşmak bana iyi gelmişti. Akşam
tekrar geleceğini ve daha uzun süre konuşabileceğini söyleyerek çıktı.
Akşam
saatlerinde yemeğimi yemiş, camdan dışarıyı seyrederken, Doktor kız gelince
karşıma oturarak konuşmak istediğini söyledi. Ben de karşısına oturduğum zaman
içimde çok garip bir hissin oluştuğunu fark ettim ama bu his tarif edemediğim
bir duyguydu. Bir şeyler olacak gibi kalbim hızlı hızlı çarpıyor, bu genç kızın
beni neden bu kadar etkilediğine bir mana veremiyordum. Verdiği kan, gösterdiği
yakın ilgi bu hissin nedeni olabilir miydi? Sağdan soldan konuşurken genç Doktora
dönerek,
---Kızım bana kendinden, ailenden bahseder misin?
---Nesini anlatayım amca? Biz Düzceliyiz, annem
oranın zenginlerindendir. Babam, ben on bir yaşındayken rahmetli oldu, ben o
zaman henüz ortaokula gidiyor, Abim liseye devam ediyordu. Çok üzülmüş, hayata
küserim sanmıştım. Annem beni hayata bağlamak için çok gayret gösterdi. Yıllar
birbirini kovaladı, Abim, liseyi bitirip Ortadoğu Teknik Üniversitesini kazandı.
Annem, maddi durumumuzun iyi olması nedeniyle Ankara’dan bir ev satın aldı,
orya taşındık. Ben lise yıllarımı Ankara’da Atatürk Lisesinde tamamladım. Bende
okulumda Abim gibi başarılı oldum ve girdiğim ilk Üniversite sınavında Ankara
Üniversite’si Tıp Fakültesini kazandım. Hep beraber uzun yıllar Ankara’da
kaldık.
Abim okulunu
bitirip Amerika’ya gitti, bende okulu bitirip uzmanlık sınavını kazanınca kendi
Üniversitemin hastanesinde, yani burada kaldım. Annem benimle kalmaya devam
etti. Bazen burada, bazen de Düzce’de kalıyor, yakında yine gelecek.
---Annen çok iyi ve güzel bir kadın olmalı, kızı çok
güzel ve akıllı olduğuna göre.
---Evet, Annem çok güzel bir kadındır. Benim
hayatımda çok önemli bir yere sahiptir. Zengin, akıllı ve kendini bilen biri. Babamın
ölümünden sonra tekrar evlenmedi, tüm enerjisini bizim geleceğimize yöneltti. Zaten
ben ikinci evliliğinden olmuşum. Bir daha evlenemem demiş, dediğini yapmıştı.
Onu çok isteyenler oldu, lakin annem asla dedi ve bu konuları kapattı. Annem
çok cömert, aynı zamanda merhametlidir, fakat çok fazla içine kapanıktır. Bazen
kendi dünyasına dalar, saatlerce konuşmaz, çok istesek de bizimle duygularını
paylaşmaz. Hatta bu uzun ve sessiz beklemelerin ardından, ara sıra ağladığını
görür, bir şey soramazdım, çünkü onu incitmeyi hiç istemezdim.
Genç kız
biraz daha konuştu, ardından beni yalnız bırakarak gittiği zaman, kendi
dünyamla baş başa kalmıştım. Benim de Düzce’de bir kızım vardı, Bu genç Doktor
kızım olabilir miydi? Allah’ım neler düşünüyor, neleri yakıştırıyorum. Düzce’de
benim kızımdan başka kız mı yoktu sanki. İyide bu kızı gördükçe içimde kabaran
dayanılmaz ve tarifsiz hislerin nedeni neydi? Zaman içinde böylesi karmaşık
duygularla boğuşarak, uzun süren uykusuz ve huzursuz bir gecenin son
vakitlerinde uykuya daldım. Sabah saatleriydi, hemşire benimle ilgili evrakları
yan tarafa bırakarak gidince şöyle bir bakıp okumak isterken gözüm alt kısımdaki
doktorun ismine takıldı.’’Sevgi Gülüm…..’’Evraklar elimde kalmış bir an üzerime
sıcak sular dökülmüştü. Böyle bir tesadüf olabilir miydi? Herhalde bu durum, büyük
bir isim benzerliğinden başka bir şey değildi. Bekçi Amca’nın eşi bana kızımın
adının Sevgi Gülüm olduğunu söylemişti, bir başkasından kızımın adını
duymamıştım. Kadın bana yalan söylemedi ya! Acaba kızımın adı da nüfusunda
böyle miydi? Her ne kadar bu durum bir isim benzerliği desem de, içimde garip
bir coşkunun büyüdüğünü, kalp atışlarım hızlandığını, terlemeye başladığımı
hissediyorum. Bu durum basit bir benzerlik olsa da Doktor kız hakkında daha
fazla bilgi edinmeliydim, aksi halde aklıma düşen ikilemden kurtulamayacaktım.
Doktor hakkında daha fazla bilgi öğrenmenin bir yolunu bulmalıydım. Kime
sorayım diye düşünürken, hemşire tekrar gelmişti. Ona dönerek,
---Kızım burada adı geçen Sevgi Gülüm isimli Doktoru
yakından tanıyor musun?
---Evet, uzun zamandır kendisini tanırım, daha önce
bu okluda öğrenciydi, iyi de neden sordun?
---Annesiyle kaldığını söyledi, herhalde annesini de
bilirsin?
---İyide, Mine teyzemi ne yapacaksın ki?
Sanki
önümde duran zor bulmacanın bilinmeyenleri bir anda ortaya çıkmış, her şey
yerine oturmuştu. Olabilir miydi acaba? ‘’Allah’ım bana yardım et’’ Diye
içimden yalvarmaya başladım. Cevap vermediğimi gören hemşire şaşkınlıkla bana
bakarken, bende oluşan garipliğe bir anlam veremeden dışarı çıktı.
Akşam
saatlerini iple çekmeye, şayet gelirse Doktor kızıma daha fazla şeyler sormaya
karar verdim. Onu incitmeden, şüphelendirmeden hakkında detaylı bilgi sahibi
olmalıydım, aksi halde yanlış ve hesapsız hayaller içinde kalmak işten bile
değildi. İçim içime sığmıyor, heyecanla karışık merakım giderek artıyordu.
Saatler şimdi ne çok uzundu, nedense bu akşam çok da geç kalmıştı. Allah’ım bir
an önce gelse de merakımı yenseydim. İyide ona fark ettirmeden, onu huylandırmadan
onunla ilgili bilgilerin tamamını nasıl öğrenecektim? Bende gün içinde yıkanıp
tıraş olmuş temiz ve düzgün giyinmiştim.
Gelecek olan gerçekten benim kızım olabilirdi. Elimde olmadan hayaller
kuruyor, yıllar yılı ayrı kaldığım kızıma kavuşmayı umut ediyordum. İçinde
bulunduğum ruhsal durumu anlatmak mümkün değildi. Karmakarışık bir halde
beklerken gülen yüzü ve uzun boyu ile içeriye girdiği an neredeyse nefesim
kesilmiş, dilim damağım kurumuştu. Gözlerimi ondan alamıyor, olduğum yerde
terden sırılsıklam olmuş vaziyette hayranlıkla onu izliyorum.
---Hoş geldim kızım.
---Sağ olun, bakın size çayda getirdim.
---Teşekkürler kızım, zahmet etmişsin, senin bu
ilgin bana fazlasıyla yeter.
Karşıma oturup çayımızı içerken bana dönerek:
---Hemşireye benimle ilgili sorular sormuşsunuz bu
sabah, oda şaşırıp, çok bir şey diyememiş. Neden böyle sorular sordunuz, Hikmet
Bey?
---Beni bağışla kızım merakımdan, hepsi benimle
ilgilenmenden kaynaklandı. Benimle bu kadar ilgilenmenin gerçek nedenini sorabilir
miyim?
---Bilmiyorum Amca, sizinle ilgilenip konuştukça
içime garip bir huzur doluyor, rahatlıyorum. Nedenini sorma, bende bilmiyorum.
---Annenin adının Mine olduğunu öğrendim, ayrıca
senin adının da Sevgi Gülüm olduğunu evraklarda gördüm. Bu ismi sana kim
vermiş? Ben de bu ismi çok severdim. Bir kızım olsa bu adı vereceğim diye hep
hayal etmiştim. Bana kendinden daha çok bahseder misin kızım? Bana kanını verip
bu kadar yakınlaştıktan sonra, seni daha iyi tanımak isterim, tabii ki anlatmak
istersen.
Biraz düşündü, yüzüme dikkatli bakarak:
---Anlatacak çok fazla bir şey yok, siz sorun ben
anlatayım o zaman.
---Baban ne iş yapardı?
---İlçe merkezinde işleri iyi olan bir tüccardı.
---Peki, annen merkezden miydi?
---Hayır, yakın köylerden birinden, birkaç defa
gitmiştim. Teyzelerim ara sıra gelirlerdi.
---Annen, babanla evlenmeden önce yaşadığı eve
sizleri götürür müydü?
Okumuş olmanın verdiği zeki bakışlarla sorduğum
sorudan sonra gözlerime daha dikkatli baktığında elimde olmadan ürperdim. Bir
şeylerden huylanmış gibi birkaç saniye durdu, düşündü, ardından:
---Şehirdeki bahçeli ev mi? Siz orayı neden
sordunuz?
Heyecanın verdiği ruh halinden ve genç Doktorum
şüpheli bakışından dolayı sesim kısmen titreyerek çıktı.
---Hayır, Annen ikini evliliğini yapmadan önceki
yaşadığı yer için sordum, nereden bileyim kızım?
---Evet, bahçe içerisinde güzel bir ev, hafta
sonları oraya giderdik. Şu an orada işçilerden biri kalıyor. Annem o evi çok
sever, sanırım pek çok anısı vardır orada, dedim ya hiç anlatmaz. Hem mahalleden
de kimselerle konuşmaz, garip bir kadın annem. Bazı dedikodular duyar, bunları
anneme sorduğumda her zaman kaçamak cevap verir, sen o laflara bakma dedikçe bende
ilgilenmezdim.
---Aklında kalan var mı?
Şaşkın bir halde bana tekrar dikkatlice bakmaya başladı.
Rahatsız olmuş gibiydi, onu endişelendirmemek için lafı çevirdim.
---İstersen bırakalım kızım, sende yoruldun.
Bir şey
demedi ama yüzüme garip garip bakarak uzaklaştı. Arkama yaslandığım zaman, bu
kızın benim kızım olduğunu anlamanın verdiği derin bir huzur içinde kaderin
cilvesine söylenip duruyordum. Kadere bak diye geçti aklımdan, evladım yerine
koyduğum oğlum Mehmet’i kaybettiğim gün kendi öz kızımı buluyordum. Nasıl bir
kaderdi bu Allah’ım, inanılacak gibi değil. Böyle bir karşılaşmayı anlatsalar
asla inanmak istemezdim ama bu karşılaşma mucize denecek şekilde meydana gelmiş
ve ben bu mucizeyi yaşıyordum. Hiç bir şey düşünemiyor, şaşkınlıkla odada
dolaşıyor, bazen oturup, bazen kalkıyor, yerimde duramıyordum. Yorulunca yatağa oturur
halde saatlerce uyuyamadım, sabah ezanının ardından abdest alarak namazımı
kıldım ve Allah’a şükür ettim. Büyük heyecan ve derin düşüncelerin verdiği
yorgunluk, üzüntü, mutlulukla karışık duyguların etkisi altında yaslandığım
yerde uykuya daldım.
Epey
iyileştiğim için dışarı çıkıp koridorda dolaşmaya başlamış, biraz olsun
rahatlamaya çalışıyordum. İçimde öyle bir yangın vardı ki sanki alev almış
yanıyordum. Varlığını, hatta adını bile unutmaya çalıştığım kızıma kavuşmanın
mutluluğu, sanki bıçak kesiği gibi sancılanmalara neden oluyordu. İçime
sığmayan bir coşku yüzümden okunabilirdi, lakin kimseyle paylaşacak durumum
yoktu. Kimseyi tanımam bilemem, kiminle dertleşebilirim, şu an içimdeki
fırtınaları kim anlar ki? Saatlerce odada, koridorlarda dolaşıp durdum. Gözlerim kapılarda Doktor kızın gelmesini
bekler olmuştum. Yakında bu hastaneden çıkmam gerektiğinde ne yapacak, kızıma bu
durumu nasıl anlatacaktım? Anlatamazdım, gencecik kızım ya perişan olur, benden
nefret etmeye başlarsa.
Şimdilik
hiçbir şey demeden kızımı daha iyi tanımaya ve onu daha çok görmeye bakmalıyım
diye düşündüm, böylesi daha iyi olurdu. Yıllardır unuttuğum kızım büyümüş, bir
doktor olmuş. Ne güzel Allah’ım, evladım hem güzel, hem de akıllı bir kız
olarak toplumda yerini almış. Yıllarca Mine’ye karşı duyduğum nefretim şu anda
yok olmuş, ona minnet duymaya başlamıştım. O kadın her şeye rağmen çocuklarını
okutarak, ne kadar akıllı bir kadın olduğunu göstermişti. Ben hırpalanmış
olabilirim, Mine beni kullanmış olabilirdi ama kızım için her şeyin en iyisini
yapmış, toplumda sevilen ve okumuş bir insan olmasını sağlamıştı.
Akşamı
iple çekmiş, aynı binada bir yerlerde koşturan dünya güzeli kızımı görmek için sabırsızlanıyordum.
Nihayet akşamın geç vaktinde yine elinde bir çayla kızım gülerek odaya girdi. Elimde
olmayarak ona dikkatli baktığım zaman işkillenmiş oldu sanırım, gözlerini
kaçırdı. Ona daha dikkatli bakmaya başladığımı hissediyordu. Bu nedenle
bakışlarımdan rahatsız olmuş olmalı ki, gitmek ister gibiydi. Tam bu sırada iki
arkadaşı odaya girdiler.
---Bak Tuğba, Sevgi burada demiştim. Hikmet Bey’de
ne varsa bizim kız çıkmaz oldu buradan. Ne o kızım, Hikmet Beyle sohbetine bizi
de katsana, yoksa özel mi?
Kızım
iyice rahatsız olmuş, söylenenlerden alınmıştı. Arkadaşlarına kızgın bir tavırla,
---Ne demek istiyorsunuz? Burada oturup sohbet
etmenin ne özeli olabilir. Buyurun sizde oturun.
Sesi
kızgınlıkla çıkmış, arkadaşları da onu kırdıklarını anlamış olacaklar ki, birisi,
---O zaman hep beraber burada oturup sohbet ederiz. Bakalım
bu yakışıklı amca bize neler anlatacak, ben şimdi yeni çay alıp geleyim.
Ben o gün
temizlenip giyinmiş, tıraş olmuş, saçlarımı taramıştım. Eskisi kadar yakışıklı
değildim ama beyazlamaya başlayan saçlarıma rağmen yinede göze güzel gelen
biriydim. Kızımın arkadaşlarının yanlış bir anlamaya varmalarını
engellemeliydim. Ama söze nasıl başlayacağımı bilemiyordum. Aslında
gelenlerinde amaçları kızımla beraber beni teselli etmek olabilirdi. Çünkü
Mehmet’in ölümünü onlarda biliyorlardı.
Karşımdaki
boş yatağa oturup sağdan soldan konuşurken içlerinden biri bana neden
evlenmediğimi sordu. Fırsat elime geçmişti, onlara isim vermeden hayatımı
anlatarak olumsuz düşüncelerden kurtulmalarını sağlamak istiyordum.
Yaşadığım
hayatı, olayları isim vermeden uzun, uzun anlatmaya başladım. Sıkılmadan
dinliyorlar, ara sıra bazı nedenlerle dışarı gidiyorlar, o sırada durmamı, hayli
meraklanmış olduklarından hikâyemin sonunu dinlemek istiyorlardı. Sürekli
çaylar tazeleniyor, bende güzel cümlelerle onlara yaşadıklarımı anlatıyordum. Onların
yaşında bir kızım olduğunu, hayatımda sadece bir kere gördüğümü söyleyince
iyice ilgilenir olmuşlardı. Bu nedenle Sevgi Doktora ilgi duyduğumu, onu
kızımın yerine koyduğumu söylemiştim. Sevgi’nin gerçek kızım olabileceği hiç
akıllarına gelmemişti.
Gece bir
hayli ilerlemesine rağmen hala yanımda beni dinliyorlardı. Bir ara bir erkek Doktor
arkadaşları da gelmiş onlara katılmıştı. Nihayet anlatımlarımı tamamladığım
zaman saat üçü gösteriyordu. Bende hayli yorulmuştum ama kızımı uzun süre
görmüştüm. Çok mutluydum, bazen ona dikkatlice baktığımda, her defasında
gözlerini kaçırıyordu. Yorgun bir vaziyette odamdan çıkıp gittiklerinde beni
kendi dünyamla baş başa bırakmışlardı. Olanlara baktıkça, hala ben bile
inanmakta zorlanıyordum. Tesadüfün böylesi nasıl olmuştu? Kader diye aklımdan
geçti.
Kızımla süren sohbetimiz ardından bir gün
geçmişti ki, akşam yanıma geldiğinde bana:
--Annem geldi Hikmet Amca, ona senden bahsettim,
yaşadığın hayatı anlattım. Annem yine eskiden olduğu gibi içine kapanıp uzun
saatler konuşmadı. İçin için ağladı, onun bu durumunu görüyor, çok üzülüyorum. Taşıdığı
derin sır her ne ise bir türlü anlayamadım.
---Üzülme kızım belli ki içinde anlatamadığı acılar
ve sıkıntılar var, üzerine varma.
---İki saate yakın süre oturup, okul hayatından,
çocukluğundan konuştuk. Kızımda ayrı geçen uzun yıllar neler kaybettiğimi
gördükçe derin bir hüzün içinde kalmıştım.
Kızımdan
ayrılma zamanı yaklaşmak üzereydi, çünkü kendimi epeyce toparlamış, yaklaşık
iki aydır kaldığım bu hastanede oldukça iyi bakılmıştım. Mevsim bahara ermiş
nisan yağmurları başlamıştı bile. Onu tekrar nasıl görebilecektim, görmek
istesem o kabul eder miydi? Onu üzmeden, kırmadan görebilmenin yolunu
bulmalıydım. İçinden çıkamadığım bu düşüncelerin sonucunda kafam iyice
karışmıştı.