Bilinmedik bir lehçe ile dolu dolu gülüyor söz öbekleri: belli ki israf ediyorlar hüznü belki de gıybet yüklüler gidenin ardından.

 

Gitmeliyim belki de, fark eder mi onların açısından. Elbette, oldukça mutlanacaklarından en küçük şüphem yok yorgun olduğum gerçeği kadar.

 

Kırık hüzünleri, devrik cümleleri hayatıma buyur ettiğim gün doğdum ben: takriben üç sene geçti üzerinden. Önceleri yatak döşek hüzün idi üzerime örttüğüm. Gerçi hala en yakın arkadaşım ama bölünüyorum yeni parçalara sığındığım limanda nefes aldığıma bir kez inandırmışken kendimi.

 

Acı ve aşkın o muhteşem birlikteliği ise hayatın anlamsızlığına yeni anlamlar yükleyen. Durduk yerde ne vardı sevecek?

 

Rabıtası o muğlâk duyguların olmazın oluru ne de olsa. İfa etmeye çalıştıkça uzaklaşan kim varsa ve yelken açtıkça yeni güne, eski günün laneti nasıl da çöreklendi. Bağnaz dünler yakamdan düşmezken ben hala iki yakamı bir araya getirme telaşı içerisinde devinip duruyorum.

 

Açılımlar çok farklı nüanslarla hükmediyor her bir ayrıntıya: bağnaz varlıkların ketum yadsımazlıklarında gizlenen hükümleri ile seğirtiyorlar imgelerin yalınlığını göz ardı edip. Benim ise en büyük aşkım; imgeler çarparken yüzüme gözüme, ayrımlaştırdığım her bir cümleye yığıyorum içimden geçenleri ki oldukça çetrefilli ve bir o kadar kaotik. Gölgede kalan diğer yarıma gelince… Orada sessizce bekliyor kırgınlığını göz ardı edip duraksadığı köşede an itibariyle yağan yağmura eşlik ediyor. Hükümranlığında dünyanın nasıl da kanmazlıkla içiyorum anlık var oluşum hiçliğe tekabül etmişken…

 

Nutuk atan atana yine de yenilgi addedilen benim için yeni bir başlangıç.

 

İnsani durumların gizemi her ne ise yanılsayan yine hâkim olan o tantana belli ki ruhani çırpınışlar ahkâm kesmekten kendini alıkoyamazken.

 

Şiir yüklü dünyanın her bir penceresi ve rahvan imgeler koşullandıkça duraksasam da ar sıra alıkoyamadığım o yaşama sevinci bir çoğalıp bir azalmakta tüm karanlığı yırtan efsunlu bir ışığın gözetiminde yarılamışken yolun yarısını.

 

Düşünceleri kümelendirirken yolumun düştüğü her bir duygu ile tümleniyorum durduk yerde kesilen ahkâmları görmezden gelip. Yine de için için ağlıyorum nüktedanlığımı görmezden gelenlere inat süzülüyorum usul usul.

 

An’ın somutluğunu kavramak adına soyutlansam da dünden varsayımların çok ötesinde pür-neşe uzatıyorum elimi: olur da sahip olduğum hiçliğim somut bir yüklemle yolu kesişir diye. Boş kalacağını bile bile yüksünmüyorum da kolay kolay. Ne de olsa kıdemli bir yanılma payı ruhumu biçimlendiren çok önemli bir ayrıntı. İşte yine aynı duygu hâsıl oldu: Yazarın vurguladığı gibi; ‘’şimdiki zamanın bir tek saniyesi küçük bir sonsuzluğa dönüştü.’’

 

Yazmak mı yoksa yaşamak mı…

 

Gitmek mi kalmak mı…

 

Yaşama öykünmek bu olsa gerek ya da hala medet ummak tüm saflığımla beklentilerim çağlarken; şimdiki zamanın somutluğunda yolumun kesiştiği her bir imge ve her bir insan adlandıramasam da o hegemonyayı.

 

( Küçük Bir Sonsuzluk... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.10.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu