Yaşarken kendimizde kaçmak, kapılarımızı kapatmak,
gökdelen gibi yüreğimizin umman deryasını görmeden kaybolmak, içten bizi yok
eden samimi olmayan benliğimiz sesini dinleyerek kaybolmak, iç dünyanın
bahçesinde yolculuğa çıkmadan bahçesindeki çiçekleri koklamadan hissizler
korosuna katılarak içinde kaybolmak, benliğin peşinde koşmak, hayat insanlara
sırtını dönerek her şeyi kaybetmenin peşinde koşmak, nedense insanoğluna hep
cazip gelmiştir.
Ruhun içindeki güller kokan yolunu terk
ederek, dikenlerle pisliklerle dolu kendini önemsemeyen hiç bir değeri
olmadığını bilen insanların dalkavukların peşinde koşması çok acı ve elem dolu
ve insanlık için utanç verici bir durum ve yaşantı. Kendi aydınlığında yürümeden,
karanlığı gösteren insanların ardında yürüyerek hem yarınlarını hem de
yarınları karanlığa boğmaya koşmaları ve yolun sonunda gerçeği görmeleri ve
uçurumun dibine atılmaları bu gerçeği değiştirmemektedir. Yok oluş... Var
oluş... Kör niyet ve körlük... İyi niyet ve gülümseyen yarınlar... Nedense hep
seçilen kör niyet ve karanlık oluyor ve tarihi okumaktan aciz biz insanlar,
hala o karanlığa koşmaktan zevk alıyor ve yok olmanın ıstırabında yok oluyoruz.
İçimizdeki kuyulara düşerek az çekilen çile ile Yusuf misali imtihanla mısıra
sultan olmaktan vaaz geçerek köle olmayı seçiyoruz, az sabrın koltuğunda
oturmak yerine, zalim karanlık gönüllü insanların işkence dolu koltuğuna
gözümüzü kırpmadan oturuyoruz!
Önümüzde hayatın mutluluk dolu şifreleri
sabrın içinde gizli iken, atılan bir kaç adımda o şifrelere kavuşmak yerine,
sırtımızı dönerek bir anlık karanlıkta kalmaktan kaçarak bir ömür boyu
karanlığa koşuyoruz. Aslında sabırla, o karanlığı döşek olarak üzerinde uyuma
ile karanlığı yok eden güneş üzerimize doğacak ama biz o güneşte den korkarak,
esaret altında neden niçin koştuğunun cevabını vermekten uzak, kör hisleri ile esir
aldığı vahşetle dolu karanlığa koşmaktan bir an olsun geri kalmıyoruz.
Yüce Allah nur Kur'an da ve Nur Resulü ile bize
bildirdiği İslam'a sarılmadan onun yolunu izlemeden dik duruşu
gerçekleştirmediğimiz için hala sürünmekte, hala yaralara derman ve merhem
olamamaktayız. Cahillerin ihtişamlı dünya hayatına kapılarak-Onların cehennem
hayatını görmezden gelerek- onların utancının peşinde gitmesi dünya ve ahretimizi
yok etmekten başka bize hiç bir yararı olmayacaktır. Bunu idrak edene kadar,
hala kendimizi hislerimizi yarınlarımız uzaktan yok olmaya devam edeceğiz.
Rabbim uyanmayı bizler nasip etsin, İslam yolunda İslam'ın istediklerini
yaparak dirilişle dünya ve ahireti kazananlardan eylesin. Selam ve dua ile
kardeşim.
Mehmet Aluç