Anlaşılan ama anlatılamayan,
Tarifi imkânsız şeyler vardır hayatta.
Duyarsın, koklarsın, hissedersin,
Ancak kelimelere dökemezsin.
Hani kurak yaz mevsiminde,
İlk damlalar düştüğünde
Kavruk toprak üstüne,
Veya yemyeşil çimenlerin,
O ilk biçildiklerinde,
Ya da memleketimin
Çam ve çınar dokulu ormanlarında,
İçini ürperten hafif serinlikte,
Her biri birbirinden gizemli,
Kokular yayılır ya; bilirsin.
Seher vakti ışıldarken tan yeri,
Eserken badısaba,
Uykudan uyanan güllerin,
Neşeyle açılırken yaprakları,
Bir hüzün çöker de içine,
Buğulanır ya gözlerin?
Bazen yaşadığımız bir anı,
Gördüğümüz bir yeri,
Daha önce yaşamış, görmüş gibi
Bir tuhaf duyguya kapılırız ya!
Anlamsız bir dejavu hali,
Sarar benliğimizi.
Oysa biliriz, yaşanmamıştır.
Yaşanmamış neler neler vardır,
Sanki yaşamış gibi hissettiğimiz.
Örneğin,
Gerçek sanmak hülyalı bakışları,
Kapılmak büyüsüne.
Düşlemek gündüz gece,
Hayaller âleminde,
Tutuşup el ele,
Gezinmek âşıklar gibi,
Her anını, her sevinci
Sahici sanmak;
Aldanmak (mı?),
Aldatmak mı ?
Her neyse eğer;
Mümkün mü anlamak,
Anlamlandırmak,
Ve kendine olsun anlatmak?