Bir ısırık daha aldı
elmasından ve bir tane daha, bir tane… Yetmedi, yün kazağının kolunu ısırdı.
Kamaşmıştı dişleri. Pıt, diye düşüverdi yere. Eğildi ve yerden alıp monte etti
kırılan dişini. Eh, dişli adamdı ne de olsa. Dişlerini öylesine sıkmıştı ki kaskatı
kesildi.
Bu sefer banyoya yöneldi.
Hamam gibi idi banyo. Cehennem sıcağını gösteren rakama bakıp, kızgınlıkla attı
termometreyi küvetin dibine ardından açtı suyu. Su çok soğuktu banyo ise çok
sıcak ve kararsızdı termometre.
Kılı kırk değil elli
yarardı. Gece yarısını geçeli çok olmuştu. Banyo ne kadar sıcaksa ev de o denli
soğuktu; adeta buzhane.
Ters giden bir şeyler
vardı lakin kestiremedi. Birden sünneti geldi aklına; sönük geçen sünneti:
Nasıl da yalvarmıştı sünnetçiye, kesme, diye. Derin bir iç çekti. Yeri miydi
şimdi bunları düşünmenin?
Lambanın içindeki cin
üfledi nefesini adamı bir yandan gözüne kestirmişken ve bir avazda zıpladı
yere, adam görmüş müydü yoksa?
Aklımın oyunları, diye
iç geçirirken adam, yerdeki kıvrılmış kilime takıldı ayağı. Zor toparladı
kendini derken seğirtti mutfağa.
‘’Ya şimdi ya da asla’’
dese de kararsızdı haddinden fazla. Bir solukta boşalttı içindeki hezeyanı.
Temkinli olması gerektiğini biliyordu lakin aşk ferman dinlemiyordu ki.
Hem âşık olmayı o
istememişti ama o kadar güzeldi ki kadın. Tek kusuru vardı lakin: Enikonu
büyüktü adamdan neredeyse rahmetli anasıyla yaşıt. Yaşı kemale ermiş olsa da
kadının bir o kadar arzulu bir hatundu ve nasıl da ısrarcı.
‘’Ne var ki bunda’’
deyip attı kafasını istila eden ne kadar düşünce varsa.
Camlar nasıl da buz
tutmuştu tıpkı zihnindeki sarkıtlar misali. Zaten dışarıda göz gözü görmüyordu
tıpkı adamın gözlerini kör eden o dipsizlik kadar.
‘’Sahiden seviyor muydu
beni de boş yere mi?’’ diye için için sorguluyordu yaşı geçkin kadının sadakate
inanıp inanmadığını.
Hiç mi hiç emin değildi
işin aslı zaten emin olsaydı kadının sadakatinden iş bu noktaya asla varmazdı.
Canı buz gibi bira
çekti bir anda. ‘’Bu saatte açık dükkân nereden bulacağım ki…’’ demesine
kalmadan elindeki işe odaklandı her şeyi unutup.
Yere eğilip, ucu kaymış
örtüyü iyice yerleştirdi sarı benizli kadına. Yoksa beyaza mı dönmüştü yüzü de
seçemiyordu adam, gecenin karanlığında. Olduğu gibi kalmalı, daha fazla
ilişmemeliydi artık.
Çalan telefonla irkildi
sessizlik delinirken. Aklına alakasız bir düşünce geldi aniden: ‘’Bir an evvel
gidip, kulağımı deldireyim’’ diye geçirdi içinden. İşte gidip geliyordu delilik
ile normal arasında hem de çok uzun zamandır. Tam manasıyla delirmek için gün sayıyordu
adeta. Günler torbaya girmiş o da geceleri saymaya başlamıştı.
Telefon ısrarla
çalıyordu halen ve dayanamadı açtı. Geç kalmıştı zahir. Baktı numaraya, gizli
numara olduğunu görüp arama şansının olmadığına kani olup belli belirsiz bir
şeyler mırıldandı ne dediğini bilmezken. Mademki karşı taraf konuşmak istiyordu
neden gizlemişti ki numarasını? Okkalı bir küfür savurdu.
Aklı kadındaydı ve
yarım bıraktığı işte. Yine takıldı yerdeki kilime derken gözü seğirmeye
başladı.’’Her kim ise beni anan Allah belanı…’’ demeye kalmadı ki bir hışımla
daldı odaya. Hala örtünün içindeydi sarı benizli kadın yoksa beyaza mı çalmıştı
yüzü görmediği süre zarfında? Kolundaki saate baktı adam lakin saat çoktan
durmuştu. Yeniden çalan telefonla dağıldı dikkati. Mutfakta bırakmıştı
telefonu. Bu sefer açmalıydı: İşte yine o gizli numara!
Duyduğu boğuk sesle
ürperdi vücudu. Kadının sesiydi telefondaki hem de içerde boydan boya ölü
yattığına emin olduğu kadının: Ensesinde bir nefes hissetti ve boynunu yaran
bıçağın soğuğu ile irkildi oluk gibi akarken kanı. Olacak iş miydi şimdi bu?
Mutfak penceresinin
yanındaki aynaya takıldı gözü ama aynada göremedi aksini. Aynada gördüğü
boşluğun haricinde hiçbir şeye rast gelmedi. Nereye kaybolmuştu yüzü? Boynundan
akan kan sayesinde yerde gölümsü bir bulamaç oluşmuştu.
Nasıl da yanıyordu
canı. Güç bela geldi kadının yattığı odaya.’’Aman Allah’ ım’’ demesiyle
gördüğüne inanamadı gözleri. Yerde yatan kendi bedeniydi ve mermer suratlı o
sarışın ölü kadın, cesedinin başında kahkahalar atıyordu. Yerde yatan madem
oydu, bu hissettiği acı neyin nesiydi?
Küvetin dibine
fırlattığı termometre ayağının şimdi de ve derece sıfıra kadar düşmüştü.
Bu sefer kadın eğilip
örttü yerde yatan adamın bedeninin üzerini.
‘’Merak etme’’ dedi
derinden gelen bir fısıltı ve hırlama eşliğinde:
‘’Ebedi ikametgâhın
fazlasıyla sıcak olacak!’’