Dostlarımın
ağzından dökülenler olması gerekenlerdi. Lakin yaşadıklarım değil. Bu yüzden
yaşamadığım hiçbir tecrübeyi tavsiye olarak sunmadım dostlarımın önüne. Önünde
sonunda anlayacaklar beni. Her şeyin bir vakti var.
Güvendiğim
dağlara düşen çığın altında kaldım. Belki de sırf bu yüzden bu çağın adamı
değilim!
Olmasını
ümit ettiğim her şey, tarihin geçmiş sayfalarında kalmış. Hala mektup yazıp
atıyorsam denize, uçak varken trenle gidiyorsam uzun yollara hepsi eski
kafalığımdan.
Sana olan
sevgimde eskide kaldı. İstemem yeni bir aşka yelken açmayı. Ben bu halimden
memnunum. Seni sevdiğim için zerre pişmanlık yok içimde. İstesen de terk edemeyeceksin
beni.
İmkân ile inkâr
varsa bir aşkta. Ondan hem korkmalı hem de kıvanç duymalıyız. İmkân verdikçe
sevmeliyiz. İnkâr ettikçe yalancı çıkacağız. Ve sırf bu yüzden aşk hiç
bitmeyecek. Bitmeyen bir şeyin başlangıcının ne önemi var. Bitmiyor ya biz ona
bakalım.
Dostlarımın
dediklerini düşünüyorum. Aklıma Nasreddin Hocanın fıkrası düşüyor.
‘’ İki kişi
hocanın huzuruna çıkar. Hoca önce davacıyı dinler ona ’’Haklısın’’ der. Davalı
da durumu anlatır. Hoca ona da ‘’Haklısın’’ der. Hocanın karısı şaşkınlığını gizleyemez.
Ve hocaya der ki ‘’Biri haklıysa diğeri haksız olmalı öyle değil mi diye ‘’
Hoca karısını da haklı bulur’’
Dostlarımda
haklı kafama her şeyi takmamalıyım. Lakin bende haklıyım. Haksızlığa sessiz
kalmamalıyım. Kısacası herkes haklı…