4 yaşında yakalandığım romatizma hastalığı nedeniyle eğitim hayatım kesintili olarak toplam üç, üç buçuk yıl kadar sürmüştü. Yanlış hatırlamıyorsam en son beşinci sınıfa başlamıştım. Okullar açılalı henüz iki ay kadar olmuştu. Atatürk’ün ölüm yıldönümü etkinliği olan 10 Kasım’a katıldığım günden sonra son kez hastalanmış ve bir daha da ayağa kalkamamıştım.
26 Temmuz 2015 tarihinde kaybetmiş olduğum rahmetli babam tedavim için o doktor senin bu doktor benim kapı kapı dolaştırmıştı. Bunun dışında denize düşen yılana sarılır misali nerede bir kaplıca, bir yatır, hoca, kırıkçı ve üfürükçü duymuşsa onlara da götürmüş ve umut aramıştı.
Hastalığımın çok ağır geçtiği dönemlerdi o günler. Bir üzüm tanesini dahi dörde bölüp yedirmeye çalıştıklarını ve yüzüme konan sineği dahi kovalayacak mecalimin olmadığı günleri hatırlarım. O günleri hatırladıkça da yüreğimi hüzün kaplar ve gözlerim yaşla dolar.
Hiçbir zaman umudunu yitirmeyen babam ve annem nerede bir şey duysalar umutla beni kucaklayarak götürürlerdi. Malatya içinde götürmedikleri doktor, hoca, yatır vb kalmadığı gibi Adıyaman, Gaziantep, Isparta, Ankara, Afyonkarahisar, Diyarbakır, Tarsus gibi şehirlere de tedavim olur umuduyla götürüp durdular.
İşte bu götürüp getirmeler dışında dış dünyayla bağlantım pek olmazdı. Sürekli evde bir odada yatarak zamanım geçerdi. Evde yatarken zaman pek geçmek bilmezdi. Arada bir mahalledeki arkadaşlarım gelir oyun falan oynardık. Birde babamın getirdiği kucak dolusu gazete, dergi ve mecmuaları okur, bulmaca çözerdim.
Babamın mesleği şoförlüktü. O yıllarda uzun yol kaptan şoförlüğü yapıyordu. Yola gidiş gelişlerde yolcuların araç içerisinde bıraktığı ne kadar gazete, dergi ve mecmua varsa hepsini toplar okumam için eve getirirdi. Getirdiği bu gazeteleri, dergileri ve mecmuaları okuyarak zamanım geçerdi.
Bunların dışında kitap okumayı ise o dönem pek sevmezdim. Bana resimsiz kitaplar çok sıkıcı gelirdi, bu nedenle pek okuyamazdım. Kitap okuma alışkanlığımı ise küçük halam aşıladı bana. İlgimi çekecek macera dolu romanları vererek yavaş yavaş bana okuma alışkanlığını kazandırdı. Halamın bana kazandırdığı kitap okuma alışkanlığıyla benim okuma sevgim gelişti.
Okuma alışkanlığından sonra artık elime ne geçerse hiç ayırım yapmadan okuyordum. Ne kadar okuduğumu artık bende bilmiyordum. Kardeşlerim kütüphaneden kitap getirirdi. Kitap okuyan akraba ve arkadaşlarımdan alıp okurdum. Kesintisiz okumam ilk tekerlekli sandalyemin hediye edilmesiyle dört duvar arasından dış dünyaya açılmamın etkisiyle biraz düşüş gösterse de yine elimden kitap düşmezdi.
Bir gün arkadaşlarımdan biriyle otururken kendi aramızda kız isimleri üzerine hızlı şiir yazma konusunda iddiaya girdik. Girdiğimiz iddia nedeniyle ilk şiirimi de yazmış oldum. Bu olay yanlış hatırlamıyorsam 84-85 yıllarında olmuştu. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra 91 yılında gitmiş olduğum Folklor Eğitim Derneği’nde (FED) arkadaş çevrem genişlemişti. Bu arkadaşlarımdan bir kaçı üniversiteyi kazanıp, bir kaçının ise iş hayatına atılıp başka şehirlere gitmek zorunda kalmasıyla onlarla diyalogumuzu devam ettirmek amacıyla düzenli olarak mektuplaştık. Böylelikle de yazma deneyimim başlamış olmuştu.
Gitmiş olduğum derneğin 92 yılında kapanması sonucunda tekrar kahve hayatına dönmemek amacıyla (derneğe gitmeden önce 2-3 yıl kadar kahve hayatım olmuştu) evde oturmaya ve kitap okuyarak zaman geçirmeye karar verdim. Ancak belli bir süre sonra artık okumak yeterli gelmemeye başlamıştı. Ne yapacağımı düşünürken aniden kitap yazma fikri aklıma geldi ve böylelikle ilk defa kitap yazma çalışmasına başlamış oldum.
Konu olarak kendi hayatımı ve yaşadığım engelliliği ele alacak ve nasıl engelli oldum, neler yaşadım, başıma gelen ilginç tedavi yöntemlerini vb konuları yazacaktım. Karar verdikten sonra hiçbir deneyimim olmadan başladım yazmaya ve kabataslak 4-5 sayfa kadar yazdım. Yazdığımı okudum tekrar baştan ele aldım 15-20 sayfaya çıktı. Tekrar okudum ve okudukça atladığım konuları yerleri gördükçe bir daha baştan yazmaya başlıyordum. Bu olay birkaç defa tekrarladı. Sonunda bitirdiğimde acemice de olsa ortaya 92 sayfa kadar bir kitap taslağı ortaya çıkmıştı. Ancak bu çalışmayı kitap olarak bastıramamıştım.
TSD Malatya Şubesini açtıktan sonra daha önceleri kendimce yazdığım şiirleri 1999 yılında “Sessizliğim” adıyla bir kitap olarak çıkardım. Bu ilk kitabımdan sonra dernek çalışmalarına ve dernek adıyla çıkardığımız “Umudun Sesi” adlı dergiye yoğunlaşınca uzunca bir süre yazmaya ara vermek zorunda kalmıştım. Uzun bir aradan sonra derleme öykülerden oluşan ikinci kitabımı yayınevi aracılığıyla Ekim 2015’de çıkardım.
“Sevginin Gücü” adlı kitabımın ilk imza gününü Malatya Park AVM ile Battalgazi Belediyesinin destekleriyle Dünya Engelliler Gününde yine AVM’de gerçekleştirdik. Şu anda ise “Sevginin Gücü” adlı kitabımın birinci baskısı 4 ay gibi kısa bir sürede tükenmek üzere.
Birinci
baskı tükenmeden “Sevginin Gücü”nü
imzalı olarak temin etmek isteyen kitapsever dostlarımı 20 Şubatta başlayan ve
28 Şubat Pazar gününe kadar devam edecek olan Malatya Deniz Kitapevleri (Nasuhi Caddesi Derme İlköğretim Okulu Karşısı No:50
adresinde) 4.Kitap Festivali
kapsamında 28 Şubat Pazar Günü saat 15.00 deki imza gününe davet ediyorum.
“Sevginin Gücü” kitabı ile toplumdaki
farklılıkların farkına varacak ve farkındalığınız ile duyarlılığınızın artmasına
katkıda bulunmuş olacaksınız. Bu güzel ve mutlu
günde beni yalnız bırakmayacağınıza güveniyorum.
Yüreğinizdeki “Sevginin Gücü” hiç eksilmesin…