Hüznün rahmeti ve
asılmışlığın hikmeti,
O ki peyda olan en içli
hazan,
Külyutmaz bir ömrün
gıyabında
Rest çektiğim demli bir
yalnızlık,
Miadı dolmuş bir
öfkenin gıybeti iken
İnkârı yâd ettiğim
dünün tekelinde
En hazin reçete.
Gidenlerin ardından
usulca nifak sokan
Kaderin gizil tehdidi:
Olmak ya da olmamak ki
tekeri kırık,
Tam takır bir gönül ki
en devrik cümleyi
Teğet geçtiğim ölüm
öncesi bir sahtekârlıkla,
Gönülsüz bir iç çekiş,
Hüznü revnak bir günce:
Aslımı inkâra
yeltenmediğim o hazinede saklı
Tüm mazim, dengini
yitirmiş solun
Nüktesinde
tıkanılmışlığı nefesin,
Hicap ettiğim sonu
kucaklamadan önce
Tanrıdan tek dileğim
Yine de kimselere
demediğim.
Hatıratını yüklendiğim
en sakil ve müşkülpesent
Tümceye yığdığım ıssız
ve bakir bir gönül güncesi,
Şu devrik günün
bitiminde,
Sattığım bir ömürden
arda kalan
Yine de ıskaladığım
gönülsüz bir coşku
Adı aşk adı dost adı
yok belki de.
Belki de belirsizliğin
hükmünde sefil bir telaş,
Sakil bir yürek
Ve en görgüsüz acı:
Gönülden bir hutbede
kıstırdığım anlık bir hezeyandan
Arda kalan,
Tekerrür eden
Demlendiğim,
dertlendiğim ve derlediğim
Günlerden bir sonraki
durak,
Sona rağbet etmesem de
Dilimde asla yok tek
bir isyan.
Dingin bir tecelli
olmasa da hükmü
Ve asılsız bir rötuş
yüreğin karaladığı
Ama asla karalamadığım
yine de zaman zaman
Kandığım asılsız bir
suret,
Yine de ne inkâr ne
nefret.
Sevebildiğimden de öte,
Sezdiğimden önce yâd
ettiğim,
Yankısı bulutlara
çarpıp da
Gölgelerin çeldiği.
Sığındığım ama
sığdıramadığım,
Serzenişi saklı tek bir
imgede,
Soyutlandığım ve baştan
sona aykırı bir reçete,
İsmi, cismi olmayan,
Kırık bir ağaç kökünden
fışkıran hayat zerrecikleri;
Sezgilerin de ötesinde
vuku bulan üç beş gölge,
Kısık sesini duymazken
önceleri,
Bağırdığım, bastırdığım
en büyük darbe.
Dünden öncesi yok ne de
sonrası,
An’ım kayıp, olsa da
umudum
Yine yürekte saklı.
Ah ben ki bencileyin
yığdığım dip dibe,
Ah sen, diyemediğim en
sefil hecesin sen aşk:
Tek bir katrede, tek
bir hanede gizli
Hele ki doldurulmuşluğu
şu boyutsuz haznenin,
Taşıp içinde boğulduğum
müridi hüzün,
Tek vazgeçilmezi ömrün
paye vermesem de
Payidar bir sağanakta
solduğum
Ve soluduğum hutbede
kovuşturduğum gölgeye istinaden,
Seğirttiğim yüreklerin
çeperi iken
En hazin darbede ölgün
bir ömrün
Elde kalan son hükmü.
Bilip bilmeden rast
geldiğim en ölümcül hücre
Yine içinde devinmekten
yana yakıla
Seğirttiğim onca
tufandan yürekte asılı kalan;
Gömüt bildiğim ve yüz
sürdüğüm,
Ansızın peşine düşüp iz
bildiğim,
Seyri ki cefa yüklü,
Sormadım kimseye oysa:
Sefası nerede saklı.
Yine de başladığım bir
ömrü payidar kılan
Şükür dolu gönlün
pervazında
Soluklandığım anlık bir
durak
Ve elimde kalan son
yaprak,
Dünden arda kalan son
ganimet:
Çözemediği bir
bulmacanın en asil karesi,
Aşka delalet.