Vuruldukça vurulduk
Yoruldukça yorulduk
Bir nefesi soldurduk
Dur diyeni de yerden yere
vurduk
Dur diyen var oldu
Biz dur diyememenin
karanlığında vurulduk
Vurulduk yok olduk zelil
olduk
Dur diyen aslan gibi karşıda
Vurun diyen omuzlarda
yükseklerde
Diri diri kefene saran başucunda
Diri tutmaya çalışan kapı
dışında
Ayağa kaldıran tekmelenir
Tekme atan gönüllerde beslenir
Dur diyen var oldu
Biz dur diyememenin
karanlığında vurulduk
Vurulduk yok olduk zelil
olduk
Bu durumu kim nasıl hangi
hece sözle anlatır
Zaten anlatırken kavrulur
yok olur
Anlayanlar anlatırken terk
edilir
Anlatmayıp saklayan el
üstünde tutulur
Masum denilen kor alevlerde
yakılır
Bir avuç su döken hınca hınç
küfürle uçuruma atılır
Dur diyen var oldu
Biz dur diyememenin
karanlığında vurulduk
Vurulduk yok olduk zelil
olduk
Bırakalım kıvranmanın
sancısını mı yaşayalım
Nefreti yıkıp merhametin
bayrağını asmayalım mı?
Nereye baksan kime baksan
bakan kör kim şiş soktu
Şiş sokulurken hiç bizde el
ile kaçan ayakta mı yoktu
Anlatılmaz çaresizliği
kapıya dikerken
Dikme diyeni kovalarken
nasıl aldatmakla suçladık
Dur diyen var oldu
Biz dur diyememenin
karanlığında vurulduk
Vurulduk yok olduk zelil
olduk
Kul Mehmet’im yazma yeter yazarken
kayboldun
Pınarda yıkanmak varken
çamur içinde yok oldun
Böylesi nefrete tükürürken
tükürük içinde boğuldun
Söylesen ne fayda söylemesen
durulmuyor ayakta
Var git rahat düşüncesiz yat
dersen bu hayatta
Ne yatmak yatmak ne hayat hayat
olmuyor durmakla
Dur diyen var oldu
Biz dur diyememenin karanlığında
vurulduk
Vurulduk yok olduk zelil
olduk
Mehmet Aluç-Kul Mehmet