Öncesiz şarkılarda, rast gele mizacımın yeknesaklığına rast gelen bir imgede, hanidir asılı olduğum bir duada kanayan iç sesimin, kanan çocuk yanımın ve kandıramazken melekleri.

 

Sefil bir tınıda nükseden onca ahkâm ve yapılan zulme eşdeğer bir mazeret iken şaşan beşerin kimliğini ispatlamak adına elinde çapulcu bir imge ve sunumunda, kavuşmaksa mutlu sona belli ki, dilimin takıldığı o tekil cümle: Ne gam, ey hayat!

 

Sakıncaların bilindik yörüngesi ve düşüşe geçen bir düş’ün çeperinde yalıtıldığım baharın nüktedan tınısı ve Mayıs’ın ılıman seyrinde her nasılsa takılı kaldığım hazan.

 

Örtüşen imler, sakıncalı söylemler ki ramak kala en derin boyutta bilfiil gölgelenmekle mağdur bir ömrün soyutlandığı o rahvan ve beyhude gezgin suretlerde her nasılsa tek bir noktaya tekabül eden kifayetsizliğimden arda kala ıssız bir rota üstelik üstüne tekerrür eden bir safsatada kıyama durduğum minvalinde gök kubbenin ve dokunamadığım ebemkuşağı.

 

Bir ritüel devinen hüzün.

 

Bir kanca asılmışlığımın mücbir sebeplerle ayrı duramadığı o ıssız yörünge.

 

Ve teğet geçen bir yıldıza konuşlanmış hüzün melekleri.

 

Sarmalında hem de nasıl.

 

Gıyabında alabildiğine en demli gözyaşının…

 

Hıçkırıklar iken eşliğinde o rota ve taarruzu her nasılsa akla zarar insan izlekleri.

 

Tek bir reçete ve alabildiğine durağan bir ömre tenezzül etmeyen mutluluğun kırsalında hanidir o dokuda varlığımı teyit etmek adına bilfiil sorgudan geçirildiğim.

 

Bir gölgenin rivayetine göre, deme gafletinde bulunsam da ve hanidir ıskalandığım gönülsüz bir menkıbeye sığdıramadığım çığlıklarımdan beride duran hükümlü bir tümce hem de evren kefil olmuşçasına muhabbet erbabı kimden geriye kalan yine de sırtlandığım bunca derdi eşkâlsiz bir zeminde rehin vermek adına teyakkuza geçsem de geri duramazken.

 

Bir kadın gibi doğurgan hüzün.

 

Tümden gelen bir var oluşun varsıl hikmetinde es geçen zamanın ve kırağı çalan acıların pervazında bir gölgelik, hanidir uzağında durmaya yeltensem de miğferimi kaybettiğim ve atılan her taşla hezimete uğrayan bir aslanın kükremesi ve korkak bir surette, kim ise birbirine gücü yeten.

 

Mağdur imlerin tekelindeyim yine.

 

Yine resmigeçit yapan muhafız alayı ve rüştünü ispatlamış demli kıyılardan geçmekte yolum.

 

Yolsuzluğumun haznesine yığdığım düş şafakları belli ki görünmezin indinde, sığındığım tek makam ve dilimde en rütbesiz sancak: Kâh tehdit yüklü safsatalara hükümranlığını ispat eden onca münafık ve her nasılsa hikmet bildiği zulümleri sığınak bilen hangi aklı evvel ise, yarınlardan medet uman ama asla sonu olmayan bir düşüşe engel olamayacak.

 

 

 

 

 

 

( Ritüel başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 25.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu