İçin için üflediğim
ney’in sessizliğini
Çekmek içime,
İçmediğim yalanlardan
muzdarip,
Gölgeli sensizliğimin
kırsalında
Hatta havai bir
kırlangıcın kırık kanadında…
Hayli izbe, kırılgan
bir nüans,
Varlığımın hiçlik
sarmalı,
Gök kubbenin
enginliğine delalet bitimsiz sancı,
Doğmaya saniyeler kala.
Müebbet iklimlere
çarptırıldım;
Yazın ortasında,
Şubat’ın kırağı
Haziran’ın göbeğini
henüz kesmişken Tanrı.
Ölüp dirilmeyi arzu
ettiğim,
Çıtası sevginin
Nasıl bir tezahür ise,
Civcivli tedirginliği
boşboğaz imlerden
Varlığıma sinen,
Yine de
varlıksızlığımdan hicap edip
Yokluğu mezar bildiğim…
Nasıl bir tezahür ise
Mutlak mutluluklarda
ıslanmayı düşlediğim
Yine de yolu pek düşmez
Bizim oralara,
Ismarladığım müridi
Payidar kalmasını
dilediğim
Bakir, çocuk neşem.
Külyutmaz yetilerimi
çaldırdım çaldıralı,
Aklın irini sızan,
Hani o çatlak, muhalif
yankısında
Duymayı epeydir
Tehir ettiğim.
Doğmadığı yalan hiçsizliğimin;
Hem de emsalsiz bir
serzeniş
Tepinen tümce boyu
adamların adımlarını
Sağaltan yarınlar:
Ellerinde krizantem,
Düşleri beyhude tek
düzeliğin
Arap saçı imlerin
tekelinde günü birlik sevinçler:
Ne ahkâm keserim
Ne dilimde tek bir
yalan,
Öncesizliğime kefilim.
Yarınlar neyime?
Beyaz sayfalar, ırgat
yalnızlığın seferberliği adeta;
O dilsiz maskelerin
serzenişi…
Doğduğum, doğuramadığım
Tümcelere kefilim:
Genelde kırgın ya da
yılgı yüklü
Bitimsiz nöbetlerin
Kalmadı ne gecesi ne gündüzü.
Boynumun borcu,
Mükellef kılındığım
dostluğuyla
Başucumda hüzün perim.
Devingen şifrelerin
kerameti,
Hanidir açamadığım
kilidin.
Şecerem nasıl da yüklü
kursağımda:
Heyula, girgin
kıyımlarda
Ne çok arbede:
Bilinmezin pervazında
Kıyama durmak asli vazifem.
Miracım hangi iklimse
unuttum gitti
İkilem yüklü gölgelere
asılı kalmanın vebali
Bil ki boynuna,
Tehir ettiğim ölümü
Savsaklarken Tanrı
Kaybolduğum düş
pazarında.