Anlık kovuşturmaların
sürgün kapıları var ve geçit vermez mahzeni: alabildiğine rüküş ve pespaye hele
ki zıvanadan çıkmış gölgeler yok mu…Tahribat mı desem yargı mı yergi mi…
Sözden bozma cıvık ve
tükürdüğünü yalayan bir nispet mi desem hem de mutsuzluğun batılında, en
mengene siperde ve en aykırı o ayrık otunda.
Dümeni kırmak olsa
keşke maharet ya da randıman göstermeyen bir beynin benliğine sokulan o
girdaptan da hayli yüklüce ve en usul ayinde biteviye öteleyen, arsızca sorgulayan
ve sanrı yüklü nasıl bir yazgı ise…
Sürecin sirayet ve
riayet ettiği defolu bir tahribat. Süt liman olmasa da bağrı göndermelerin
ışığında en aykırı sancı… Öl, öl dercesine ve kıyama geçen o sakıncalı
dehlizde.
Olmazın oluru olmaz mı?
Sonradan görme bir
mutluluk mu yoksa peyda olan?
Ve devamını unuttuğum o
filmin kayıp kahramanı…
Siz hiç kendi hikâyenizin
en aykırı donatısı oldunuz mu?
Siz farkındalığın rükûsunda
boş bir cüppeye bürünüp de aklı evvel bir satıra düşmüşken yolunuz ve göreceli
bir kinayede defolu diye çürüğe çıktınız mı?
Hoyrat yeryüzü.
Hoyrat beşerin benliği
ve en azap yüklü sakınca yine hangi minvalse boykot ettiğiniz…
Ah ki ah.
Ne mi neyden mi yoksa
5N1K kapsamında bir hikâye mi hem de fazlasıyla sürgülenen, alabildiğine
yadsınan…
Dirayeti de gözden
çıkardık mı hem de en aykırı tonda o detone şarkıya bel bağlamışken.
Bilumum ve sakıncaları
da ihlal edilmiş.
Limitlerini zorlayan ve
tökezlemekle ölüm arasında gidip gelen bir lehçe.
Sandığın dibi belki de
sandığımdan da yorgun/um.
Görsel bir efekte paye
verip de yordadığım.
Sanal bir aşka gömlek
giydiren.
Sezilerini yıkadıkça
tuz ruhu katan.
Sinesinde ne ise hüküm
süren ve ansızın batıl bir aşka gölge düşüren.
Tam da…
Ya sonrası?
Boş verin gitsin.
Pergelin dönendiği o
eksende uçuşan bir pervaneden ibaret ise ışığına yenik düştüğüm hem de
sarmalında o hidayetin sadece ve sadece ölüme meydan okuyan bir sure değil mi
içinde kaybolmayı arz ettiğim ve çoktan kaybolduğum üstelik en kifayetsiz
şarkıda ırgat bir nakaratı dilime pelesenk etmişken.