Ismarladığım
ikramlardır makbulüm:
Düşünce iklimlerinde
sırıtan yabani şafaklar
Ve demlendiğim hazandan
aktıkça gözyaşı,
Yüreğin kalkıyor her
gün naşı.
Sinen bir güftede;
Sitemin duvağı en kara
lehçe.
Adsız gelin, senden de
var öncesi:
Yitip gitmelerin nicedir,
Kovuşturduğun sanma ki
dil yarası.
Tantanasını boykot
ediyorum fevri düşlerin,
Ellerinde kına,
Bohçası kayıp çocuk
gelin.
Döşüne huzuru
gömdüğünden beri,
Sevgiden yana düşük
radarı verilen hükmün.
Üzengilinde kayıp bir
feryat,
Esrik yüklü aklın kayıp
kompartımanı
Ve mabedimin tırsak
hezeyanı:
Hadi sal git sen de tüm
acılarını,
Sal da salına salına
raks eylesin
Gökyüzlü kadınlar.
Kadınlar…
İsimsiz kahramanların
yegâne isyanı:
Damağında kalmazken tek
tat
Serzenişin biri bin
para,
Fazlasıyla girdap
mihraklı yokuşun pervazında,
Elinde boynu bükük bir
çiçekten arda kalan
Diken yüklü teferruat:
Hadi batır kendine
çuval yıldızı dercesine
Hayat ile arasına nifak
sokan.
Cehalet yüklü
gölgelerde taşıdıkları tek badire:
Yıkıl karşımdan aşk,
Hem neyine gerek senin
sevmek?
Istırabı taşsa da
yürekten,
Kala kala bir dikili
taş
Her şafakta öterken
dalkavuklar:
Söndür ışığını
mabedinin,
Varla yok arası
benliğinden taşan
Diril bir hazan.