B





Depremler dünyamızın isyanı gibidir adeta . Her türlü nimetiyle insanların hizmetinde olan yeryüzü bazen titrer ve üzerinde böbürlenerek yürüyen insana kendini hatırlatır .

Depremler insanın ruh dünyasındaki gerginlikler gibi yer kürenin gerilimlerinin boşalmasıdır . Yıkar , silkeler , çökertir ,korkutur .

Metin , son depremde ailesini , işini , bütün varlığını ve en önemlisi geçirdiği şok nedeniyle konuşma yeteneğini kaybetmiş bir depremzedeydi. İş bulmak için geldiği Ankara’da aylarca iş aramış , sefil , perişan dolaşmış , kahvehanelerde eline tutuşturulan bir bardak çay ve kuru bir simitle hayatını devam ettirmişti . Sonunda Hacı Bayram Camii yakınındaki bir kahveyi kendine sığınak seçmişti . Daha doğrusu seçim hakkı yoktu ki bulabilsin . Bir kahvecinin merhametiyle geceleri kıvrılıp yatabileceği rüzgarsız bir yer bulabilmişti .

İşi olan sağlam insanların bile kapı önüne kondukları bir dönemde deprem şokuyla konuşma yeteneğini kaybetmiş sefil , dilsiz bir adam nasıl iş bulacaktı .

İnsanın iliklerini donduran soğuk bir Ankara gecesi , polis telsizlerinden “ Hacı Bayram Camii yakınındaki Erciyes Kahvehanesinde 110 konusu var ! “ anonsu duyuldu . Bu , polis dilinde ölümün kısa adıydı. Kısa bir süre sonra polis ekibi kahvehaneye ulaştı . Polisleri kahveci karşılayıp kuytudaki masalardan birinin yanındaki kuru sandalyenin üzerinde kıpırdamadan oturur vaziyette duran bir adamı işaret etti . Adam sanki uyuyor gibiydi . Polisler üzerini araştırdılar , ne kimlik , ne para hiçbir şey bulamadılar .

Kahvecinin ve müşterilerin anlattıklarına göre bu sessiz adam bir depremzedeymiş . İki aydır onun bunun verdiği çay , simit ile karnını doyuruyormuş . İşte öyle garip ve kimsesiz .

Adamın adını bile bilmiyorlardı . Ocakçı “ Metin …” dedi . Polis elindeki kağıda “Metin “ diye yazdı . Açlıktan ölmüştü Metin .

Açlık ve kimsesizlik 50 yaşlarındaki Metin’in metanetini bitirmişti .
Metin ölmüştü ama çevredeki masalarda taş ve kağıt dizenler oyunlarına ara vermedikleri için Metin’le beraber sanki ruhen ölmüşlerdi . Kimi çay içiyor , kimi kağıt oynuyordu . Ölümün bu hazin tablosu karşısında mesleği itibarıyla soğukkanlı olan polis bile dayanamadı “ Ayıptır yahu ! Adam yanı başınızda ölmüş .. Siz hâlâ taş saydırıyorsunuz . “

Polis bu kızgınlıkla kahvehaneyi hemen boşalttırdı . Bu arada Savcı ve Doktor da gelmişlerdi . Doktor , yere yatırılan Metin’in soğuyan vücuduna şöyle bir baktı ve “ normal ölüm “ dedi .

Metin’in yaşamı normal değildi ki ölümü normal olsun . Ama ellerindeki kağıda öyle yazıldı “ normal ölüm “

Metin , sağlığında bile derdini anlatamıyordu ki neden öldüğünü şimdi söyleyebilsin .

Dünyası depremle yıkılan dilsiz Metin’in bu sessiz yolculuğu onun için adeta bir kurtuluştu .

Ölümü “normal “ sayılan Metin , bu çetin dünyayı metin insanlara bırakarak sessizce kaybolup gitti .
( Normal Ölüm , Öyle Mi ? başlıklı yazı A.Müfit KUTLU tarafından 21.12.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu