Eskiye dair bir özlem
ne ola ki:
Dünden sarkan sarkaç mı
Yoksa beyhude o marazi
aşkların lehçesi mi?
Gömülü bildiğim sol/sen
yarım,
Hani zincirleme
aşklarda
Kurban verilesi yetim
düşlerim…
Kayıbım tamamen,
Neferimi dik bildiğim
asil yürek sesim:
Hâşâ, ne cüret bu,
diyemem
Korkarım önce Allah’tan
Gerisi zaten yalan.
Sonlanan mazide takılı aklın
beylik özlemi,
Ömürden ömür gitse neye
yarar, demeleri
Boş verdim vereli,
yaşarım sükûtu rahman bildiğim
Bir surede de tünerim
usul usul,
Görünmezliğim marazi
bir tantana,
Saklı isyanlarım yine
Hakk katında
Bilmez miyim nasıl da
günah…
Bir dem’in bir
densizliğin bir katre olsa keşke dediğim
Mutluluk katsayım,
Cebelleştiğim gölgelere
geçer mi sanırsın sözüm;
Zaten yürek de benlik
de darmaduman ey sahipsiz gönlüm:
Fazlasıyla çıtkırıldım
bir nüans,
Akıl zaten sırnaşık bir
methiye,
Uzatmaları oynadığım bayır
yukarı
Top sürüşlerim misali,
Bir çocuktan rahmet
diliyorum
Hayatın gergef misali
yarınlarında.
Sanma ki ölümsüzüm ya
da yarınsız;
Sanma ki sonlardan
ibaret yalnızlığım;
Sen san yeter ki;
Hani olur da
karşılaşırız mevta bir yürekte,
Batılı derin bir girift
peyda olan sarnıcın
Uzatmaları da mı tehir
etmeliyim yoksa?
Tümden gelen bir hiçim,
Hiçliğin sarmalında ne
kimseyim ne de herkesim,
Herkeslerden uzak
serkeş bir tınıyım
Yüreğin müebbedi hazan
makamında:
Bir yaprak ya da boynu
kırık bir gül’de saklıyım işin aslı
Dilimi de yüreği de
çözemezsin
Sefil bir yürekten
gayrı olamam,
Olmazın oluru bir
şiirde
Hani olur da…
Aykırı gülüşler sinede
tutuklu kahırdan
Emanet bir isyan,
Tedbirsizliğin isi
kaygan bir zemin,
Sancısı ne ırak ne
derin;
Kıvılcımları zahir
Ulaşamadığım diğer
yakanın müşkülü,
Savruk nidaların
kalmadı takati.
Bir mühür,
Bir ömür,
Bir gömüt:
Zincirlerin pasına lehim
meçhul döngü.