Düş bezginleri…
Hayli kırılgan,
nüktedan seyrinde
Bir yudum sevdayla ebemkuşağının
Sekizinci rengi ve
harikası
Dünyanın merkezine taht
kurmuş yüreğin
Kıpırtılarına yenik
düşerken aşk.
Savruk bir notada,
Milat bellediği gamlı rüzgârında
şarkının,
Sızan hezeyana
ortakmışçasına evren,
Bin bir husumeti
gölgeleyen hidayetin evrildiği;
Saçağı yine kambersiz
ölümlerin ardına
Dökülü rahmet, boydan
boya
Kıblenin neferi vicdan
denen yörünge.
Kuytular, kuytular:
Tortusunda gizem,
Tepesinde halem:
Kırık niyazların
tevafuk yüklü mabedinde
Kıvrılan yılankavi
meşrebi yine iklimlerin:
Kavuşulası huzme,
Dengi dengine bir
sevdada yaş almak,
Yasların da perçeminde
Dökülmek omzuna yârin,
Anlık bir rükûda
uçarken bulutlara
Meşk eylemek hüznü.
Hadi oradan dercesine,
Savsaklayan izbelerde
Darmaduman bir benlik;
Yufka yüreği mahşer,
Sancılandıkça yeni
ölülere,
Saatin alarmında kundaklanmış
çalıntı zaman.
Çala çala, çalımlı bir
Çalıkuşu,
İhanetin gölgesi ki
boyutsuzluğum
Gayri meşru bir şarkı;
Ola ki ıslah edilsin
zalim,
Neferim yiğit bir kalem
kadar da
Metruk bir yönerge,
Tarafsızlığım ayan
beyan,
Gümbürtüye giden uçuk kaçık
hayallerim.
Sır yüklü notalar…
Hâşâ, ey yürek;
Ödemediğim vebalin
sönük nefesinde
Varsay ki ayrı düştük
ezelden beri.
Yumru yumru siğilleri
belirsizliğin,
Nice çatık kaşlı kelam
Hoyrat ve münafık,
Asla iz sürmediğim o
batıl rotada,
Başına buyruk bir derviş
misali,
Sükûtun hengâmesine
yığdığım nice cümbüş,
Kovalarcasına peşinden
gittiğim
Çürük ve nifak yüklü
nice serzeniş.
Hâşâ, yürek:
Ne senden ayrıyım ne de
müttefik bildiğim,
İkilemlerin oyununda,
Basit bir fani, tevazu
yüklü
Meşrebinde seğirtirken haybeden
Tahayyül etmekse hoyrat
bir gölgeyi,
Say ki yaşamadım senden
önce.