ELİF
Hüzne uzandım sessizce. Bazen ağlamaya ihtiyaç duyar ya insan, hani duaya tutunur gibi sımsıkı sarılır ya hislerine. Ben de gözyaşlarım ardına saklandım bir ara ve dünyalık heveslere mola verdim. Nefsime ''Dur!'' dedim ve umutlarımla coşturdum hayalimi. Mevlana'yı hatırladım bir ara, tıpkı o yüzyılda yaşamışım gibi. Aşk ellerimden tuttu ve semaya davet etti beni. ''Merhaba kalbim! Selâm ey parlayan hüznüm!'' dedim usulca.
Elif harfine takıldım uzun süre. Adımın buradan gelmesiyle neşelenip Arap alfabesinde gurur duydum. Elif gibi dimdik olabilmeyi düşledim hep. Vav şeklinde ana rahmindeki kıpırdayan bir bebektim daha dün. Bugün Elif olup doğruldum nur saçarak. Elif harfinin ışığı nurla parlayınca kimisi ''Elif Nur'' dedi bana kimi de 'Elif Su''. Elif Nur ve Elif Su... İki güzel ismim vardı artık. Yazarın kaleminden parlayan ışıltılar su ile coşup nura boyandı. Bendim o yazar da sanki. Kalemimin azmi nurumun ışıltısıyla dost olup yine Elif oldum. Elif Lâm yahut Lâmelif... Sonuçta Elif'tim Elif.