Sıradan özlemlerin sıra
dışı tezahürleri,
Bir güncenin mağrur ve
tek düze yalnızlığı:
Kırık şiirin kırgın
güftesi,
Kırılmaz dediğinin saf
kan tecridi
Yine ara duraklarda
hulasa bir gölge,
Adam boyu yalnızlığın
gözden uzak
Biraz da yalın o ikilem
yüklü maruzatı.
Demelerle geçmiş
Diyeceğine kefil;
Yarı yolda kalmış gözleri
nemli
O pejmürde çocuk:
Yalıtılmışlığın ikrarı
Burnunu silerken usul
usul.
Asılsız ihbarları var
düş kırığı sevinç balyamın,
Kırağı çalan telaşları
var
Yorgun adamların
Ve soluksuz nidalarına karışırken
aklı
Yıkarken tüm kirini
dünyanın,
Kadın
Denen erbabının yuvayı
dişi kuş yapar misali;
Dişinden tırnaktan
arttırdığı
Hulasa artıkları yine
ip cambazlarının:
Hani olur da düşerim
baş aşağı misali
Bir yudum da su vermeli
belki
Kuramadığım hayallerin
köküne
Yine de köksüz bir arbede
Mağlup düşülesi,
Sıradan bir yargı
olmasını dilediğim
Leblebi tozundan uçuk
kaçık arsız gölgelere rehin verdiğim,
İflah olmaz o hoyrat ve
sümsük kız çocuğuna
Kalın bir cetvelle
avuçlarına vurduğu
Adsız kadının.
Ne gam oysa demeler;
Hâşâ, senden büyük
Allah var,
Nidasında tek duyan O
olsa da.
Yeterler, yutarlar;
Sallarlar başlarını
gönülsüz şiirlerin
Gönüllü neferleri:
Bir bukle de olsa keşke
adına mutlanacağım
Yine de beyan etmediğim
tek bir mazereti
Sahipleneceğim…
Adlar, adsızlar;
Yanlı ve yansızlar;
Sıradan bir gölge adsız
çiçeklerin
Kopuk sapında tek bir
diken yine
Gülün bülbüle duyduğu
sitem.
Derleyip toparladığım
bavulumda
Yine hezeyan yine
hoyrat bir günce,
Adına şiirler yazılan
sevdanın büyüdüğü gönülde
Bir zerre aşk’a duyulan
hicap;
Bekâreti oysa saflığın
Hem de en büyük feveran
Gönülden düşen ne çok
hicran,
Derlerdi de inanmazdım
misali,
Yorgun ruhuma en sıcak
yatak,
Savrulduğum evrende
konuşlandığım kırgın vicdan:
Bilip bilmeden geçtiğim
o sapakta,
Bir düş kırıntısına
yüklediğim tüm iman.