Formatlanmış Beyinler Ve Manda Yuva Yapmış Söğüt Dalına.
FORMATLANMIŞ BEYİNLER VE MANDA
YUVA YAPMIŞ SÖĞÜT
DALINA.
Efendim, bu gün
aslında ‘’Bir hayvanseverlik öyküsü’’
adlı yazı dizisinin
ikinci bölümünü yazıp
yayınlayacaktım ama yukarıdaki
resimlerden sol üstte gördüğünüz
gibi zamanımızda artık
‘’Mal’lık’’ olarak
nitelendirilen bir durumla
karşılaşınca vazgeçtim. O
yazıyı tamamlayacağım elbette
ama önce şu
konuyu ele alalım.
Önce söğüt dalına
yuva yapan manda
ile başlayalım.
Türkü: Tiridine Bandım.
Yöresi: Kastamonu - Tosya
Vakti zamanında Kastamonu
Osmanlı Devletine bağlı
bir eyaletken yani taaa
İstanbul’un Üsküdar ve
Beykoz ilçeleri bile
bu eyalete bağlı
kasabalar iken bu
eyaletin beylerbeyi olan zât,
halk ozanlarının devlet
ve yönetim aleyhine
söz söylemelerini, türkülerinde
bu yönde cümleler
sarfetmelerini yasaklamış.
İşte o
yasakların hüküm sürdüğü
yıllarda bir gün
beylerbeyi, bir halk
ozanına ‘’ Sazın
ile bizi eğlendir.’’
Demiş.
Ozan kısmı malum. Öyle
emirle, fermanla saz
çalıp milleti eğlendirmek
onların işi değil.
Lakin kelle tehlikede
olunca da çaresiz…
Lakin bir durum daha var:
Beylerbeyi olacak herif
kendi maiyetiyle birlikte
ozanın karşısında tirit yerken ozanın
önüne kupkuru ekmeği
koyarlar ‘’ Acıkınca
bunu ye’’ diye.
Ozan, ‘’Bu hainlerden
nasıl intikam alırım, onlarla nasıl
dalga geçerim?’’ Diye
az düşündükten sonra
sazının tellerine dokunur:
Of
oooofffff
Sabahleyin erken çifte giderken aman aman
Öküzüm torbadan düştü gördün mü?
Amanin yandım.
Amanin amanin amanini
yandım.
Tiridine bandım.
Tiridine, tiridine, suyuna
da bandım.
Bedava mı sandın
para verdim aldım
Of ooooffff.
Manda yuva yapmış
söğüt dalına. Aman
Yavrusunu sinek kapmış
gördün mü?
Amanin yandım.
Amanin amanin amanini
yandım.
Tiridine bandım.
Tiridine, tiridine, suyuna
da bandım.
Bedava mı sandın
para verdim aldım.
Of oooooffff.
Sabahleyin ezanı okur
iken aman
Müezzin minareden uçtu gördün mü?
Amanin yandım.
Amanin amanin amanini
yandım.
Tiridine bandım.
Tiridine, tiridine, suyuna
da bandım.
Bedava mı sandın
para verdim aldım.
( Allah rahmet eylesin
Zehra Bilir, elinde
mendiliyle ve o
yörenin şivesinin tam
hakkını vererek ne
güzel söylerdi.)
Ozan aslında resmen beylerbeyi
ve onun yönetimiyle
dalga geçmenin yanı
sıra ‘’Tiridine bandım, suyuna
da bandım, bedava mı
sandın, para verip aldım’’
Gibi sözlerle de
kendisine kuru ekmek verilirken
karşısındakilerin tirit yemesine
olan tepkisini dile
getirmiştir. Lakin tabii ki bu
sözler beylerbeyini başta
eğlendirip bolca kahkaha
atmasına sebep olsa da
daha sonra sorar:
-Hele de
bakalım öküz torbadan
nasıl düşer?
Ozan uyanık adamdır
tabii ki. Anında verir
cevabı.
- 'Öküzün torbadan düşmesi, öküzlerin
hem yemlenmesi, ekine zarar vermemesi, hem de zaman kazanmak için boyunlarına takılan
yem torbasının öküzün boynundan çıkması ve öküzün yemeden içmeden kesilmesi
anlamını taşır.
Yani açık açık
‘’ Halk yiyecek bir
şey bulamıyor bey’’ Demiştir ama
beyde onu anlayacak
kafa ne gezer?
Beylerbeyi yine sorar:
-Peki manda, söğüt
dalına nasıl yuva yapar?
Ozanın ona da
cevabı vardır:
-''Tosya bilindiği gibi pirinci ile ünlüdür. Çeltik tarlalarının
sürülmesinde kullanılan manda, yazın sıcağında göletlere yatarak az kıllı olan
derisini hem serinletmek hem sineklerden korumak amacıyla çamura bular. Bunun
için de göletlerin ve çeltik tarlalarının kenarlarında bulunan ve dalları da
suyun içine kadar uzanan salkım söğütlerin dalları üzerine, gölgesine yatar.
İşte mandanın söğüt dalına yuva yapması budur.''
Beylerbeyi bir daha
sorar:
-Peki mandanın yavrusunu
sinek nasıl kapıyor?
Ozanın cevabı hazırdır:
- Buralarda sineklerin,
hayvanın kuyruk kısmına
girerek onu rahatsız
etmesi, hatta bu rahatsızlık
sebebiyle hayvanların adeta
delirmesine ‘’ Sinek
kaptı?’’ deriz. Manda
yavrusunu sineğin kapmasının
anlamı da budur.
Beylerbeyi son darbeyi
indirir kendince…
-Her bir
soruma bir cevap
buldun da bakalım
buna ne cevap
vereceksin? De bakalım
müezzin minareden nasıl
uçtu?
Ozan için en
basit soru budur.
Tebessümle cevap verir.
- Erenlere, kırklara karıştı beyim..
Şimdi bu
güzel öykü ile
yukarıdaki 1. Resmin
ilgisi ne? Öyle
ya o resmi
oraya süs olsun diye
koymadığıma göre bir sebebi
olmalı.
Evet..Yavaş yavaş o
konuya girelim.
Siz hiç
Naomi Klein diye
bir isim ve
onun yazdığı ‘’Şok
Doktrini ‘’ adlı bir
kitap duydunuz mu?
Ya da ‘’Şikago
Okulu’’ diye bir şey
duydunuz mu?
İşin doğrusu ben
de bilmiyordum. Ta ki Filiz
arkadaşım ‘’ Hocam şu
yazıya bir bakar
mısın?’’ Deyinceye kadar.
Baktım, araştırdım, işin
doğrusu fazlasıyla komplo
teorisi gibi gelse
de oldukça düşündürücü
ve kafa karıştırıcı bir
şeydi bu ‘’ Şok Doktrini’’
Peki nedir şok
doktrini?
Anlatması uzun sürer
aslında. O bakımdan çok kısa
ve en basit
şekliyle izah etmeye
çalışayım ( Ki ben de
yanlış anlamış olabilirim.
O bakımdan yapacağım
açıklama konusunda iddialı değilim.
Konu hakkında ‘’ Ben
tam biliyorum ‘’ Diyen
dostlar yorum kısmına yazabilirler
açıklayıcı notlarını.)
Benim anladığım kadarıyla ‘’ Şok
Doktrini’’ kısaca
beyinlerimize format atılmasıdır?
‘’Nasıl yani?’’ dediğinizi
duyar gibiyim.
Kısaca hafızamızda yer
alan değerlerin silinip
bu değerlerin yerine
yeni bazı değerlerin yerleştirilmesi…
’Yani ‘’Ne varsa
yık yok et,
her şeyi yeniden yapılandır.’’
Evet..Olayın özü de
özeti de bu…Bunu
nasıl gerçekleştiriyorlar, bu
işin arkasında kimler
var o konuya
fazla girmeyeceğim. Aslına bakarsanız öyle bilmediğimiz
bir şey de değil.
Şoka uğramış bir
beyin hipnotize edilmiş
bir beyin gibi
kendisine yüklenmiş olan
bu yeni programa
uygun hareket ediyor.
Yani artık o beyin
kumandası başka ellerde
olan, kendi iradesiyle çalışıyor görünse
de aslında kendisinin
neredeyse hiç bir
iradesi olmayan bir
beyin. CIA bu yöntemi önce
doğrudan doğruya insanlar
üzerinde denemiş ve
bir işkence metodu
olarak uygulanan bu
metod da deneklerin tamamı
robota dönüşse de
ölmüşler. Bu sebeple
de direkt olarak
beyne fiziksel bir
etki yerine beyinle temas etmeden
onu formatlama yollarına
gitmişler. Yani fiziksel
etkiler yerine ruhsal
etkilere yönelmişler.
Şimdi düşünün bir
kere.
Vücuduna bomba sararak
hem kendini, hem
de onlarca insanı
öldüren bir insanın beyni
kendi iradesi ile hareket
etmiş olabilir mi?
Bir insan düşünün
mesala. Hepimiz gibi
bir ölümlü olduğunu bildiği
halde dünyayı eline
geçirmek için planlar
yapıyor ve seksen yaşında,
yani ha bu gün
ha yarın öldüm
durumunda olmasına rağmen
hâla dünyayı ele
geçirme emellerinden
vazgeçmiyor. Normal mi?
Bir gece
kulübüne girerek onlarca
hiç tanımadığı, en küçük
bir kötülüğünü görmediği
insanı öldüren bir
katilin beyni için
‘’ Kendi iradesi ile
hareket eden bir
beyin’’ diyebilir miyiz?
Hele hele de
o katilin elindeki
silahta hiç bir
parmak izi bırakmamasına, hatta
silahın seri numarasını
silmesine karşın katliamdan
sonra selfi çekip
yayınlaması, canlı yayın
yapmasına bakarak ‘ ‘ Bu
insan tamamen kendi
iradesiyle hareket ediyor?’’
Diyebilir miyiz?
Reina katliamından sonra
toplumun bir kesiminin
‘’ Oh oldu? Biraz
da zengin çocukları
ölsün’’ demeleri çok
açık ve bariz
bir şekilde bazı
beyinlerin formatlandığını, o
beyinlerdeki insanlık, vicdan,
merhamet, sağduyu, hoşgörü,
Allah sevgisi ve
korkusu’’ gibi kavramlar
yerine çok daha değişik
programların yüklendiğinin en
açık delili değil
midir?
‘’ İzmir’de neden bomba
patlamıyor?’’ Diyen kız
İzmir’de patlayacak bir
bomba ile yüzlerce
İNSANın ölecek olmasından nasıl
bir mutluluk duyabilir?
Normal bir beynin
söyleyeceği sözler midir
bunlar?
İzmir adliyesi önünde
teröristle çatışmaya girerek
büyük bir felaketi
önleyen, bu arada
kendisi şehit olduğu
gibi bir teröristi
de öldüren Fethi
Sekin bile kafalarımızı allak bullak
etti. Neden mi?
Nurlar içinde yatsın,
mekanı cennet olsun,
bu kahraman polis
iki ay önce
ölen annesi için
Kürtçe bir ağıt
yakmış. ‘’ Eeee ne
olmuş yani?’’ Diyeceksiniz
pek çoğunuz ve
biliyorum ki yine
o pek çok
içinde pek çoğumuz ‘’ Tek
dil, tek bayrak,
tek devlet, tek
vatan’’ diyenleriz. TRT 6 Kürtçe
kanalı yayına girdiği
zaman bunun vatana ihanet
olduğunu söyleyenler de
yine o pek
çokların içinde…Şimdi bu durumda Şehit polis
Fethi Sekin, annesine Kürtçe ağıt
yaktığı için hain
mi, yoksa - kendi
canı pahasına- teröristi öldürüp
İzmir’i çok büyük
bir katliamdan kurtardığı
için kahraman mı? Ya da
karşı taraftan bakılacak
olursak,annesi için Kürtçe ağıt
yaktığı için kahraman,
Bağımız Kürdistan(!) için savaşan bir
gerillayı öldürdüğü için
asimile olmuş bir
hain mi?
Beyinlere nasıl format
atıldığının farkında mısınız?
Yani ‘’ Şok
doktrini’’ Öyle pek
de bilim kurgu
değil. Ne dersiniz?
Devam edelim…
Fethi Sekin’in şehit
edilişi üzerine İzmir’de
bir Bilmem ne
Estetik, taziye mesajı
yayınlıyor. Aynen şöyle (
Yukarıdaki 1. Resim. Kurum
ve şahıs adı
tarafımdan karartılmıştır.)
‘’Saç ekimi için
tedavisini gerçekleştirdiğimiz
kahraman şehidimiz Fethi
Sekin için Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır
diliyoruz’’
Böyle elim bir
olayı bile reklam
malzemesi olarak kullanan
bir beynin formatlanarak
tamamen yeni değerlerle
donatılmış bir beyin olduğunu
söylersek yanlış bir
şey mi söylemiş
oluruz?
Ancak buraya kadar
bahsettiklerim bireysel hadiseler.
Peki bu
katliamların yaşandığı günlerde,
yani hemen bir
kaç gün öncesinde
yapılan Survivor elemelerinde
kazanamadığı için ağlayan
vatandaşlara ne demeli? O
ağlayan vatandaşı/ vatandaşları
sanki bir şehit
yakınını teselli ediyormuşçasına ‘’ Üzülme canım, kendini harap
etme hayatım’’ diyerek
teselli etmeye çalışanlara
ne demeli?
Onları seyrederken ‘’
Yazık yaaa.. Bu kız
kazanmayı hakketmişti aslında.
Hakkı yendi.’’ Diyerek
tv başında bu olaya
kilitlenmiş gözlere ve
o gözlerin bulunduğu
kafalara, kafatasları içindeki
beyinlere ne demeli?
Mesela her gün bir
önceki günden daha fazla
artan şiddet, tecavüz,
taciz, cinayet, kin ve
öfkeye bakalım.
‘’ Kadınlar size Allah’ın bir
emanetidir. Bir erkek, hanımını döverse, kıyamette onun davacısı ben olurum. ’’ Diyen
bir öğretinin mensupları
nasıl oluyor da
kadına şiddet olaylarında
dünya ülkeleri içinde
birinci sırada oluyor? Garip
değil mi? Ya da
garip karşılanması gerekmez
mi? Ama bir
kaç istisna dışında
garip karşılamıyoruz artık.
Garip karşılamıyoruz çünkü
‘’ Masum bir insanı
öldüren tüm insanlığı
öldürmüş gibidir’’ Bilgisi
beynimizden tamamen silinmemiş
olmakla birlikte o
bilgi beynin geri
dönüşüm kutusunda. Yani
hiç bir şekilde
kullanmıyoruz. Taa ki efendilerimiz o
bilgiyi kendi çıkarları
doğrultusunda kullanılacak bir
materyal olarak görünceye
kadar da kullanmayacağız. O
orada öylece duracak.
Hatta cinayet işleyecek,
sonra da ‘’ Ben
masum bir insanı
öldürmedim ki? ‘’ Diyeceğiz.
13 yaşında bir
kız çocuğuna sırayla
tecavüz eden 28
kişinin beyni her şeyi
ile doğru çalışan
bir beyin olabilir
mi?
Ya o
beyinlerden birinin kız
çocuğu iğfal ettikten
sonra ‘’ Kusura
bakma kızım. Benim
senin yaşlarında kızlarım
var. Bir kere
şeyna uydum işte.
Al bu parayla
karnını doyur’’ Diye
tecavüz ettiği kıza
pata vermesine ne
demeli? Böyle bir
beyin formatlanmış değil
de nedir?
Üç yaşındaki bebeği
tecavüz edilerek öldürülen
bir annenin -
Çok afedersiniz- ‘’
Tokmakçım elimden gitmesin ‘’
Düşüncesiyle kendi öz
çocuğunu öldüren sapık
sevgilisini şikayet etmemesini
neyle nasıl izah
edersiniz eğer formatlanmış
bir beyinle izah
etmezsiniz?
Bir kaç
aslan koskoca sürüye saldırıp
içlerinden birini parçalarken seyreden bizonlar gibi öylece öküz
öküz seyrediyor seyretmekle
kalmayıp bazen ‘’ Öküz olarak
yaratılmanın doğal sonucu’’ şeklinde yorumlar
yapıyoruz misal olarak.
Daha yüzlerce, binlerce
örnek vermek mümkün bu ‘’ Şok Doktirinine’’
İşin ilginç tarafı,
aslında hepimiz bazı şeylerin
farkındayız (!) Mesela çıkın bir
araştırma yapın yüz
kişiden en az yetmişi
size tv de
en çok belgeselleri
seyrettiği söyleyecektir.
Ama ‘’
Bana suda yaşayan
bir memeli söyler misiniz?’’ Diye
sorsanız ‘’ Denizde
yüzen kadınlar’’ Diye
cevap verecektir.
Neşeyle başladım, sonra
baya gergin oldu
değil mi? O
zaman yine yumuşatalım
ortamı ve formatlanmış beyinlere
son bir örnek
ile muhabbeti noktalayalım.
Seneler önceydi. Bir
mevlit programı…Kadınlar bir
odaya doluşmuş, erkekler
de başka bir odaya.
Lakin kadınlar tarafında konuşmalar
kesilmiyor. Hocalar Kur’an
okuyor, konuşuyorlar, Mevlid
okuyor, konuşuyorlar, ilahi
okunuyor, konuşuyorlar…
Bir kaç
kez uyarıldıkları halde
konuşmalar devam ediyor…Derken
Mevlit bitti, hoca
duaya geçti. Lakin
konuşmalar halen devam ediyor
ama arada hoca
‘’…..Ver Ya Rabbi, …İhsan eyle
Ya Rabbi’’ Dedikçe
hocanın ne için ‘’ Ver, ihsan
eyle.’’ Dediğini anlamadan
‘’Amiiiinnnn’’ demeyi de
ihmal etmiyorlar.
Sonunda hocanın tepesini
tası attı.
-Şu kadınların dudakları
yapışsın da konuşamasınlar inşallah
Ya Rabbiii
Kadınlar tarafından ses geldi
-Amiiiinnnnnn
Evet…Şok Doktrininin felaket kapitalizminin yükselişi
olduğuna bile değinemeden
sayfalar dolusu yazı
yazmışım farkında olmayarak.Ben
aslında daha sayfalar
dolusu yazardım ama
ah bu şarkıların
gözü kör olsun.
Velhasılı kelam birilerinin
yine ‘’Tiridine Bandım’’
Diyerek durumu hicvetmesi gerekiyor en
azından. Ama sanırım yine
kimse anlamayacak o
hicvin altında yatan
acı gerçeği.
Olsun..Biz şair ve
yazarlar her şeye
rağmen devam edeceğiz.
Ta ki anlatıncaya
kadar…
‘’ Manda
yuva yapmış söğüt
dalına amanın.
Yavrusunu sinek kapmış
gördün mü?
Tiridine bandım…
Tiridine tiridine suyuna
da bandım.
Para
verdim aldım bedava
mı sandın?’’
Sadece doğal gaz Faturası
300 Tl. Ev
kirası 1000 Tl .
Asgari ücretse 1404 Tl ve dudaklarımızda hâla
o acı türkü:
‘’Tiridine bandım.’’ Hayali
bile güzel değil
mi?
(
Formatlanmış Beyinler Ve Manda Yuva Yapmış Söğüt Dalına. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
10.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.