ömrümce benden taraf oldu iklimsizliğin göç kuşları.
bazen onlar gibi boğuluyorum ben de
yazgımın en kara çukurunda.
ya da farzet
güneşi özlüyorum an(ı)larca.
ne zaman ki ayrı kaldım gülüşünden
ölüm taşıdı bedensizliğim.
umarsızca
mahşere uzanan yokluğunun azabını çekti göğsüm,
nefes alışlarımın sıkıştırılmış boşluğunda.
yine de
kirpiklerimden asılan hayalini
sana eksik kalan ellerimle sevdim hep.
yutkundum boğazımın çatallaşan çığlığını
yeminler süzüldü avuçlarımdan sesine.
kırsam da duvarlarını ruhumun
her gün ağartısında yeni bir sen doğuyor parmak aralarımdan.
ve öyle
terk edilmişcesine
sinip, oturuyor bir köşeye en çocuk yanım.
sus oluşların arttığı bir zaman diliminde
bir de yetim başlı hüzünlerin içime devrilmesi yok mu,
kalbine susamışlığımı öpüp o an
koyduğun son noktaları azâd ediyorum kendimden.
ey benim
kalbinin ihtilâline ahrâz kalan yanım
asma yüzünü aynalara sakladığın ben oluşlarına.
sustum çünkü içimde birikmiş ne'n varsa
yokluğunun gölgesine sığınmış tüm seslerin
ve tüm gürültülerin kestim dilini.
göğsümün atışı
talan edilmiş bir şehrin kabrinde nefessiz şimdi.