Bilirsiniz bazı marketler bazı günleri özel halk günü ilan ederler.
İşte o gün de bizim mahalledeki marketlerden biri özel halk günü ilan etmişti. Yani efendim bazı çok özel ihtiyaçlarınızı o gün daha ucuza alabiliyordunuz ki işte bu çok acil ve dahi önemli ihtiyaçlarınızın başında da tuvalet kağıdı geliyordu.
Gerçi hangi markete giderseniz gidin marketin hemen girişindeki camda ilk gözünüze çarpan şey her zaman 20 Tl olan tuvalet kağıdının üzerine bir çarpı konup sadece ve sadece 12.5 Tl olduğunu gösteren fotoğraflardır ya olsun. Yine de özel halk günlerinde de tuvalet kağıdı, kağıt mendil ve kağıt havlu mutlaka indirime giren ürünler listesinin başında gelirdi
Sonra efendim topuk törpüsü...Topuklarınızda birikmiş olan kalın derileri yok etmenize yarayacak o harika alet de mutlaka indirime girerdi. Bunun dışında bulaşık süngerleri, cam silme bezleri, bulaşık telleri, temizlik setleri, Arap sabunu,Arap olmayan milletlerin sabunu...Bunlar indirimin olmazsa olmazlarıydı. Ha bakın unuttum. Mesela cam konserve kavanozları... Allah sizi inandırsın başka günlerde ayrıca para ödediğiniz cam konserve kavanozlarının kapakları o indirimli özel halk günlerinde bedava olurdu.
Şimdi diyeceksiniz ki ''Yahu yiyecek içecek kısmı indirime girmiyor mu?'' Girmez mi efendim elbette giriyor. Mesela efendim limon. Bir hafta boyunca mıncıklana mıncıklana canına okunmuş olan limonlar, ya da artık salça haline gelmiş olan domatesler, bir hafta boyunca soğukta beklemeşten artık ninemin suratı gibi buruşmuş olan salatalık, marul, patlıcan, kabak, dolmalık biber vesaire..Onlar da indirime girer.
Ve tabii ki et... Daha önce kilosu 45 Tl olan yağsız kıymayı, indirim günlerinde bol yağlı olarak 35 Tl ye almanız mümkündür.
Ve hepsinden önemlisi siz zaten genel olarak hangi ürünün indirimden önceki fiyatı neydi bilmediğiniz için indirim gününde ne kadar indirildiği hakkında da net bir bilgiye sahip değilsinizdir.
Halk günlerinde olsun diğer günlerde olsun marketlerin vazgeçilmezlerinden biri de son zamanlarda pazarlara da sıçramış olan etiket meselesidir.
Yanaşırsınız tezgaha...Domates 1 lira..''Aman Ya Rabbim bir liraya domates...Doldur evladım şuradan beş kilo'' Beş kilo domatesi doldurup kasaya yönelirsiniz, bakarsınız sizin beş kilo domates için kasa 10 Tl yazdı. Neden? Çünkü siz etiketteki 1 rakamının yanındaki ,99 u görmediniz. O kadar küçük yazılmıştı ki görmeniz zaten pek mümkün değildi. Şimdi yapacağınız şey ya 10 Tl yi ödemek, ya da çıngar çıkarıp domatesi iade etmek olacak.
Evet. Domates 1.99 Tl demişken oradan devam edelim.
Şimdi yukarıdaki resme dikkatlice bakın
Elma 1.29, Ispanak 1.99, Kivi 4.99, Domates 1.99 vesaire...( Rakamlar okunsun diye domates hariç diğerlerini büyüttüm)
Yani efendim elma maazallah 1.29 değil de 1.30 Tl olsa yani 129 kuruş değil de 130 kuruş olsa nasıl satın alacağız? Mümkünü yok o kadar pahalı bir elmayı alamayız. Ama 129 Kuruş olunca herkes rahatlıkla alabiliyor.
Neredeyse bir tek markette ya da pazar tezgahında artık 5 Tl gibi, 1.50 Tl gibi ya da ne bileyim 20 Tl gibi etiket görmeniz mümkün değil. 5 Liraya satılacak bir ürünün etiketi 4.99, 1.5 liraya satılacak bir şeyin etiketi 1.49 , 20 Tl ye satılacak ürünün etiketi ise 19.99 Tl..
Velhasılıkelam bir gıcıklık dolaşıyor ortalıkta ki sormayın.
*******************************
''Heyooooo indirim var'' Diyerek adeta kıtlıktan çıkmışçasına doldurdum market arabasına ne varsa. Yahu indirimde diye hayatımda hiç yemediğim ananas bile aldım.Kasaya yanaşıp aldıklarımı barkod okuyucudan geçirirken bir şey dikkatimi çekti.Allah Allah. Benim aldığım sıvı yağın üzerindeki etikette 29.99 Tl yazıyordu oysa kasadan geçerken barkod okuyucu 35.99 Tl olarak okumuştu.
Hemen tezgahtar kıza sordum:
-Kızım ! Sıvı yağ 29.99 Tl değil mi?
Kız da bana sordu:
-Amcacığım ! Honey kartınız var mı?
Hay Allah. Honey Kart diye bir kartım yoktu.
-Maalesef yok.
-Kusura bakmayın amcacığım. İndirim Honey Kart sahipleri için geçerli.
-Kızım madem öyle bunu koca koca harflerle yazdığınız '' Özel halk Günü, Büyük İndirim'' yazısının altına yazsanıza.
Kızcağız '' Yazdık zaten. Okumadınız mı?'' Deyince anladım ki onu da ancak mikroskopla görülecek kadar küçük harflerle yazmışlardı '' Büyük indirim'' Yazısının altına.
'' Ee ne olacak şimdi'' Diye sorduğumda '' Şu an 130 Tl lik alışveriş yapmışsınız. 10 Tl lik alışveriş daha yaparsanız o zaman o yağı yine 29.99 Tl ye almanız mümkün oluyor. Şimdi haydi gidin 10 Tl lik daha alışveriş yapın tamam mı? '' Dedi kasiyer kız. Eh mantıklı bir çözümdü. 10 Tl lik bir şeyler daha almak üzere market arabasını kasiyer kıza emanet edip tekrar mağazanın derinliklerine dalmak üzere harekete geçtiğim anda beklenen adam marketten içeri girdi.
Bu, mahallemizin bay öfkelisi Deli Fuat idi. Taaa Köy Enstitüleri döneminden kalma anıtsal bir emekli öğretmendi Fuat Bey. Bu dinsizlerin hakkından da ancak o gelirdi. On sene önce tanımış olduğum Fuat Hoca her nedense birdebire ortadan kaybolmuş, şimdi on sene sonra yeniden mahalleye dönmüş ve markete gelmişti.
Fuat Hoca titrek bacaklarıyla az önce tartıştığım kasiyer kızın yanına geldi. Oh be yahu. Şenlik başlıyordu.
-Hanım kızım bakar mısınız az?
-Buyur bey amca.
-Bu gün halk günüymüş öyle mi?
-Evet amca. Bu gün mağazamızın halk günü.
-Hımmm diğer günler halk gelmiyor mu bu mağazaya?
-Anlamadım efendim?
-Bu gün halkın günü ise diğer günlerde bu mağazayı tıklım tıklım dolduranlar ne oluyor? Onlar halk değil mi?
Kızcağız resmen afalladı.
-Şeyy. Tabii ki onlar da halk. Bu gün yani halk günü dediğimiz bu gün, daha ziyade orta ve alt gelir düzeyinde olan vatandaşlarımızın da ürünlerimizden faydalanabilmesi için bazı ürünlerde indirim yaptığımız bir gündür.
-Anladım. Ama o zaman '' Halk günü'' değil de '' Fakir- fukara, garip gureba halkın günü'' demeniz daha doğru olmaz mı? Bak mesela şu dışarıdaki bayan son model bir BMW ile geldi mağazaya. Allah ne verdiyse dolduruyor market arabasına. Yani hiç de fakir biri değil. Ama fakir halk için olan indirimden o da yararlanıyor. Hatta daha fazla yararlanıyor.
Kızcağız iyice şaşırdı.
-Ne yani ''Halk gününde alışveriş yapamazsınız. Siz halk değilsiniz'' mi diyeyim müşteriye?
-Valla bence deyin. Fakir fukaranın hakkını yemeye ne hakkı var? Gitsin kendi gününde alışveriş yapsın. Hem bir şey daha var.
Kız allak bullak vaziyette sordu:
-Ne var daha?
-Mesela ben şimdi geldim alışveriş yapıyorum.Ama bu gün alışveriş yaptığıma göre dar gelirli bir vatandaşım. Daha doğrusu bana o gözle bakıyorsun. Peki nereden biliyorsun benim dar gelirli olduğumu? Para ile imanın kimde olduğu belli mi?
-İyi de bey amca ! İndirim günlerinde vatandaşa '' Bu gün alış veriş yapabilmeniz için muhtardan fakirlik ilmuhaberi getirmeniz gerekiyor'' Diyemem ki.
-O zaman kimin fakir halk, kimin değil olduğunu nereden anlayacaksın? Halkın içine sızmış halk düşmanlarını nasıl ayıklayacaksın gerçek halktan?
Kız, Fuat Hoca ile uğraşamayacağını anlayınca oralarda dolaşan takım elbiseli, kravatlı birini çağırdı.
-Okan Bey ! Bey amca ile ilgilenir misiniz lütfen? Bir sorunu var sanırım.
Okan Bey, Fuat Hoca'nın yanına geldi. Ben artık işi gücü bırakıp ( ki bir işim gücüm de yoktu zaten) Fuat Hoca'yı izlemeye başladım.
-Buyurun hocam. Size nasıl yardımcı olabilirim?
-Şeyyy. Karpuz alacaktım ama ne zaman kendim seçsem hep kelek çıkıyor. Mesela şöyle kan kırmızısı bir karpuz seçmeme yardımcı olabilir misiniz?
Okan Bey, Fuat Hoca'yı manav reyonuna götürürken kasiyer kız derin bir oh çekti. bense '' Yahu karpuz da nereden çıktı?'' merakıyla Fuat Hoca'yı takip etmeye başladım.
Okan Bey otoriter bir edayla reyondaki görevliye seslendi.
-Sıtkı Bey ! Sayın Hocama şöyle kan kırmızısı bir karpuz seçer misiniz?
Sıtkı Bey bir iki karpuzun üzerine tık tık vurduktan sonra birini Fuat Hoca'ya uzattı.
-Al bunu bey amca. Kan kırmızı çıkmazsa gel kafama at.
Fuat Hoca karpuzu eline aldı ama nereden bakarsan bak 10 kilo olan karpuzu taşıması neredeyse imkansızdı. Ama tabii ki Fuat Hoca gibi biri için demokrasilerde çare tükenmezdi. Hemen Okan bey'e seslendi.
-Okan Beeeyyyy. Karpuzu aldım. Taşımakta bana yardımcı olabilir misiniz?
Okan Bey bir '' Hasbinallah '' Çektikten sonra
-Sayın hocam ! Siz alacaklarınızı alın, alacaklarınızın tutarı 50 Tl ve üzerinde olursa servisimiz aldıklarınızı evinize kadar bırakıyor zaten.
-Ya olmazsa? Yani mesela 50 liralık değil de 49 liralık alışveriş yaparsam?
-Hocam ! Siz alacaklarınızı alın bakalım hele. Yaparız bir şeyler.
Fuat Hoca'ya yanaştım.
-Hocam! Karpuz seçmekten ben de hiç anlamam. Sıtkı'ya seçtirdiğiniz iyi oldu. O hiç yanılmıyor.
Fuat Hoca elindeki karpuza baktı.
-Allah Allah. Bu karpuzu kim verdi bana? Ben karpuz almayacaktım ki. Bir kilo pirinç alıp çıkacaktım.
-Ee o zaman karpuzu bana verin isterseniz. Hazır seçilmiş ne güzel.
Karpuzu elime alıp birlikte pirinçlerin olduğu yere geldik. Fuat Hoca üzerinde '' Büyük indirim. Osmancık Baldo Pirinç 3 kilo 14.99 Tl '' Yazan pirinçten bir torba aldı ve birlikte kasaya yanaştık.
Pirinci elinde tutan Fuat Hoca, kasiyer kıza sordu:
-Hanım kızım ! Ben bu pirinçten sadece bir kilo almak istiyorum ama kafam karıştı. üç kilosu 14.99 Tl olduğuna göre yani 1499 kuruş olduğuna göre bir kilosu kaç kuruş bunun?
Kasiyer kız '' Çattık belaya'' Der gibi Fuat Hoca'ya baktıktan sonra
-Bey amca ! O paket bölünmüyor maalesef. İsterseniz kiloluk pirinçler var onlardan alabilirsiniz.
-Onların kilosu ne kadar?
-7.99 Tl.
- Ben bundan alayım. Bana bu torbadan bir kilo pirinç ver lütfen. Yalnız bir kilosuna kaç para diyeceksin çok merak ettim.
-Amcacığım ! Bence üç kilonun tamamını al. Pirinç bu. Dökecek haliniz yok ya.
-Hımmmm tamam bölmeyelim madem. Ben tamamını alıyorum. Böyle daha kazançlı.
-Bravo amca. Evet böyle daha kazançlı.
-İyi geçir o zaman makineden
Kasiyer kız, pirinci barkod okuyan aletten geçirdikten sonra sanki biz alette yanan rakamı görmüyormuşuz gibi '' 14.99 Tl'' Dedi. Bunu neden yaptıklarını ilk zamanlar anlayamamıştım.Her kasiyer, barkodların tamamını okutup yekunu hesap ettikten sonra müşteriye ödemesi gereken parayı yüksek sesle söylüyordu mutlaka... Sonraları anladım. Bizim buralarda insanlar cep telefonları ile o kadar meşguller ki, aldıklarını kasaya getirdiklernde bile cep telefonu ile konuştuklarından - sonradan bir maraza çıkmasın diye- kasiyerler yüksek sesle söylüyorlar alınanların ne kadar tuttuğunu.
Neyse...Fuat Hoca'nın pirinç, makineden geçti. Fuat Hoca 20 Tl. Uzattı. Kasiyer kız da 5 Tl para üstü verdi. Yani normalde iş ve işlem tamamdı ama Fuat Hoca kasanın başından ayrılmıyor...
Kasiyer kız '' Amca bey ! sizin işiniz tamam. Ben sıradaki amcayı alayım'' Diyerek beni işaret ettiği anda Fuat Hoca parladı.
-Benim işim tamam değil. Paramın üstünü alabilir miyim?
-Amca Bey ! siz 20 Tl vermediz mi bana?
-Evet 20 Tl verdim.
-Ben de size 5 Tl para üstü vermedim mi?
-Kızım ! Pirinç 14.99 Tl değil mi? Ben size 20 Tl verdiğime göre , siz de bana 5 Tl para üstü verdiğinize göre bir kuruş daha vermeniz gerekmiyor mu?
Kızcağız yine afalladı.
-Bir kuruş mu? Amca Bey ben bir kuruşu nereden bulayım size?
-O benim sorunum değil.
-Amca bey ! bakın bir kuruş yüzünden burada diğer müşterileri bekletemezsiniz.
-Bekleten ben değilim ki. Verin bir kuruşumu, çekip gideyim.
Kız baktı Fuat Hoca bayağı dişli, hemen kasadan bir beş kuruş çıkartıp uzattı.
-Al, paranın üstünü madem.
İşte bu Fuat Hoca'ya asla yapılmaması gereken dokuz kusurlu haraketin toplamıydı adeta. Öfkeyle gürledi.
-Siz bana, Koskoca Fuat Hoca'ya sadaka mı veriyorsunuz? Ben sizin beş kuruşunuzu değil, hakkım olan bir kuruşu istiyorum.
Kasiyer kız artık şirretliği ele aldı.
-Ya amca sen ne gıcık adamsın. Tutturdun 1 Kuruş diye. Nereden bulayım ben sana bir kuruş?
Fuat Hoca tam ağzını açıp kasiyer kızı paylayacaktı ki Okan Bey adeta koşa koşa geldi. ve merakla sordu.
-Hocam hayırdır? Bir sorun mu var?
-Evet var. Kasiyer kız, para üstü olarak hakkım olan 1 kuruşumu vermiyor
-Bir kuruş mu?
-Evet bir kuruş.
-Hocam! Şimdi bir kuruşun davası mı bu patırdı yani?
- Valla kusura bakmayın. Gıcıklığa gıcıklık. Siz etikete adam gibi 15 Tl yazmak yerine 14.99 Tl yazarsanız ben de işte böyle 1 Kuruş diye tuttururum.
-İyi de sayın hocam. Bu bizim kabahatimiz değil ki? Fiyatları genel müdürlük belirliyor ''Etiketlere şöyle yazın'' Diyorlar, biz de yazıyoruz. Yani burada bir kasiyerle ya da benimle münakaşa yapmanız maalesef sizin sorununuzu çözmeyecek. Hem bir kuruş için değer mi hocam?
İşte anlaşılmayan mesele buydu. Nitekim mağazada kasa kuyruğunda bekleyenler homurdanmaya başlamışlardı bile '' Yuh anasını satayım. Bir kuruş için adamın yaptığına bak'' Diyerek... Meselenin 1 kuruş meselesi değil ilkeli davranmak, ilkelerinden taviz vermemekle ilgili olduğunu maalesef vatandaşlarımız kavrıyamıyorlardı. Kendilerinin '' Neden 2 Tl değil de 1.99 Tl?'' diye akledip, ya da merak edip sormadıkları soruyu bir başkası sorunca acayiplerine gidiyor; '' Adam haklı'' deyip yanında yer alacaklarına sırada bir kaç saniye fazladan bekledikleri için Fuat Hoca'ya küfrediyordu bazıları.
Fuat Hoca
'' Aslanı aslan yapan onun gücü ve kuvveti değil, öküzlerin, gözleri önünde bir arkadaşları parçalanırken hiç aldırmadan otlamaya ya da geviş getirmeye devam etmeleridir'' Dedi. Daha sonra '' Ben 14.99 Tl lik pirince 15 Tl veremem. Kusura bakmayın. Pirincinizi alıp paramı geri verin'' Dedi ve kasiyer kızın geri verdiği 20 Tl parasını alıp, kendisine para üstü olarak verilen 5 Tl yi iade ettikten sonra mağazadan çıktı.
Bence işin kötü tarafı neydi biliyor musunuz?
Bu ilkeli davranışından dolayı alkışlanması gereken Fuat Hoca iken, Fuat Hoca'yı mağazadan sepetleyip kasa sırası bekleyen insanları böyle müthiş bir işkenceden (!) kurtardığı için Okan Bey'in alkışlanmasıydı. Hatta Fuat Hoca'nın arkasından '' Gıcık Moruk'' Diyen kasiyer kızın da alkışlanması...