Titrek ışıkların çeper
bildiği,
Gönüllü gönülsüz
sevmelerin de meali,
Bir de meşk eylemişken
evrenin kerametini.
Aşkın narasında şair,
Sevdanın yeline tutsak
onca mahir
Gölgeyi de
istiflemişken gönül dergâhında;
Hele ki aydınlık yanını
gecenin,
Makberin de
girizgâhında biriken,
Dilinde nice sure…
Nice yetim cümle
inhisarında boyutsuzluğun,
Göstermelik olmayan bir
de sevda busesi ise
Kondurduğun hangi
görünmez surette
İfşa edilesi hazan
misali
Tırsak bir kelamdan
çıkıp da yola
Seyri seferinde aşkın,
o bitimsiz
Sevgi kasrında.
Zanlar ölmeye mahkûm ey
gönül
Hem de en derine
Gömülmeye;
Lakin gelmez de elden
fazlası,
Demeden, sığıntı bir
mizaçtansa,
Yürekli bir savaşçı
Yine batılın
kazanımında şu metruk dünyanın;
Seğirten hecelerde
karınca misali
Ama pekişen özlemin de
sirayeti
Üstelik korunaklı
kozandan uzatıp da başını,
Ne çıkar ölmeden
gömseler hüznün naşını?
Deryalardan engin cürüm
yüklü kehanet,
Şanlı bir hüküm olmasa
da
İçine düştüğün sefalet:
Burkan hinin,
Çarpan nefret cininin,
Hulasa söylemlerde dile
getiremediğin sevdanın
Son müridi olsam ne
çare?
Ne çare, gıyabımda ölü
dünlerin
Yarına bir bukle neşe
yüklemeyi çok gördüğü,
Kırılan zincirlerin
Pekişen hürriyetinde
Yine cahil bir imge
tadında olsam
Hele ki eklem
yerlerinde onca hayalin
Yüreğin vazgeçemediği
zevcesi olsa,
Tüm kötülüğü gömerken
O tek heceli cümle,
Sev, demekten gayrisi nasıl
ki
Sadece Hakkın nezdinde.